You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
224<br />
leri ve güdümleri altında bir halifelik kotarma girişimlerinin yarattığı tedirginliğe<br />
bağlı olarak daha da artmıştır (İnalcık, 1987: 28). 21<br />
Saltanatın kaldırılıp halifeliğin sürdürülmesi kararını sorgulayanlardan bazıları,<br />
Mustafa Kemal’in saltanatın şiddetle karşısında yer alırken halifeliği savunduğu<br />
bu ara dönemde kendisini “halife” kılmak isteğinde olduğunu iddia etmektedirler.<br />
Kökeninin Kazım Karabekir’e dayandığı anlaşılan bu savın özü,<br />
Mustafa Kemal’in “büyük bir taassupla hilafet ve saltanatı şahsına almak” istediği<br />
ancak “muvaffak olamayınca da 180 derece aksine” yürüyerek “Hilafet’i almak<br />
kadar yıkmanın da bir güç gösterisi olacağı” görüşüne vardığı şeklindedir<br />
(Mısıroğlu, 1990: 413-417 ve 1993: 183). Ancak Mustafa Kemal’in uzunca bir zamandır<br />
kendisine çizdiği yörüngeye tamamen zıt olan böylesi bir emeli olduğunu<br />
ileri sürmek oldukça iddialı bir savdır. Kaldı ki halifeliğin kaldırılması arifesinde<br />
durumu sezen bazı milletvekillerinin kendisine millet adına halifeliği alması<br />
yolundaki telkinlerine Mustafa Kemal’in soğuk baktığı ve bunu reddettiği<br />
bilinmektedir (Gentizon, 1983: 58). Aslolan, yeni rejim (“Cumhuriyet”) için resmileşme<br />
yolunda zihinlerin henüz yeterince ikna olmadığı ve ne getireceği tam<br />
belli olmayan Lozan görüşmelerinin yakınlaştığı bir dönemde, üstelik saltanatın<br />
kaldırılmasının yarattığı hoşnutsuzluklar da ortadayken ve bunlarla başetmeye<br />
çalışılırken, bir de halifelik gibi hassas bir mesele üzerinde keskin bir tutum<br />
almanın yaratacağı risklerin iyi hesaplanmasına bağlı olan “taktik” bir ertelemedir<br />
(krş. Tunçay, 1989: 69). 22<br />
Nitekim Lozan Konferansı’na yalnızca Ankara hükûmetinin katılması, saltanat’ın<br />
kaldırılması kararı ile kesinlik kazandıktan sonra, Hilafet’in İlgası’na yönelik<br />
fikrî olgunlaşmayı sağlayacak yönde girişimlerin başladığını tespit etmek<br />
zor değildir. Bunun en belirgin örneği 1922 yılının sonlarından itibaren ülke<br />
içinde dolaşıma sokulan, imzasız ama Adalet Bakanı Seyit Bey tarafından kaleme<br />
alındığı bilinen bir risale ile “umumi efkâr”ın halifeliğin kaldırılması yolun-<br />
21 İngiltere’nin hilafetle ilgilenmesi 18. yüzyılın sonlarından itibaren Hindistan Müslümanları’nın<br />
Osmanlı Halifesi’ne bağlılıklarını kendi yararına kullanma amacıyla Osmanlı-yanlısı bir çizgide<br />
başlamış, ancak 1870’lerden sonra Osmanlı-İngiliz ilişkilerinin hasmane hale gelmesine bağlı<br />
olarak “karşı halifelik” seçeneklerine yönelerek devam etmiştir (bkz. Özcan, 1998a). Bu süreçte<br />
en uç noktada bir “İngiliz halifeliği” noktasına dahi varılmış, İslâm dünyasındaki etkin konumu<br />
ve yaygın nüfuzundan dolayı İngiltere’ye hilafetin daha çok “yakışacağı” şeklinde görüşler gündeme<br />
gelmiştir (Öke, 1991: 12-13). Ancak halifeliğe yönelik bu “siyaseten” ilgi homojen bir mahiyet<br />
arz etmemiş, İngiltere’nin çıkarının nerede olduğu konusunda beliren muhtelif görüşlere<br />
bağlı olarak bir Arap halifeliği arayışından, Osmanlı halifeliğine destek vermeye kadar uzanan<br />
bir seçenekler spektrumu ortaya çıkmıştır (Özcan, 1998a; ayrıca bkz. Şimşir, 1999: 107-109).<br />
22 Bu konuya ilişkin olarak Kürkçüoğlu’nun yorumu da kayda değerdir. Lozan Konferansı sonuçlanıncaya<br />
kadar “İslâm etkenine” ülke içinde ve dışında ihtiyacın devam ettiğine dikkat çeken<br />
Kürkçüoğlu, Konferans’ta azınlıklar konusu tartışılırken İngiltere’nin Kürtleri azınlık statüsüne<br />
sokma girişimine Türkiye’nin Müslümanlar arasında fark gözetilemeyeceğini vurgulayarak karşı<br />
çıkmasını, İslâm’a halen duyulan ihtiyacın somut bir göstergesi olarak işaret etmektedir (akt.<br />
Öke, 1991: 81-82).