19.12.2017 Views

dergi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

TÜRKİYE’DE LAİKLİĞİN TARİHÎ DİNAMİKLERİ 155<br />

Gabrieli’nin de ifade ettiği gibi, bugünkü milliyet fikrini meydana çıkaran âmiller<br />

bir tarafa bırakılacak olursa, asabiyet ile milliyet arasında kısmi bir münasebet<br />

bulmak belki mümkün olur (aktaran Meriç, 1996: 151). Bu noktada Öğün’ün<br />

milliyetçiliğin modern kavramlaştırmasına yönelik itirazı anlam kazanmaktadır.<br />

Geleneksel ve çağdaş etnik tezahürleri bakımından Öğün (1997: 239-40),<br />

milliyetçiliğin, modernliğe özgü ekonomik-politik oluşumların ürünü nevzuhur<br />

bir olgu olarak alınmasına karşıdır. Ancak, kanaatimizce, geleneksel izdüşümleri,<br />

onun, modern bir olgu olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Modernliğin,<br />

bir yandan tüzel kişilikle, 9 diğer yandan –ism’lerle (ideolojiler) karakterize kavramlaştırması<br />

muvacehesinde, ‘nation’ ve ‘nationalism’-Gellner gibi düşünürler<br />

tarafından belirlenen dinamikleri tartışmaya açık olsa da- modern dünyanın<br />

ürünü kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Bu, yapısal, organik şeklinin dışında asabiyetin bir de fonksiyonel çeşidi vardır:<br />

Sebeb asabiyeti. 10 Bir tür birincil bağlılığa dayanan neseb asabiyetinin evrimini<br />

ifade eden sebeb asabiyetini sağlayan en önemli bağ olarak akla ilk gelen,<br />

din’dir. Ancak Durkheimyen şekilde bir tür sosyolojist bir açıklamaya dayanan<br />

İbni Haldun’un felsefesinde, din, sebeb asabiyetinin sebebi değil, sonucudur.<br />

Sebeb asabiyeti, esas olarak, teknik, coğrafya, tarihî gelenek-görenekler gibi, insan<br />

topluluklarını, fiziksel varlığını sürdürmenin ötesinde tarihin aktörü kılmaya<br />

yönelik ikincil bağlılıkların bileşimini ifade eder. Sebeb asabiyeti sayesinde<br />

sağlanan sosyal ve siyasî oluşum süreci sonunda din veya inanç, temel bir belirleyici<br />

gibi asabiyetin yerini tutmuş görünür (Hassan, 1977: 205-6).<br />

Asabiyet türlerinin birbirlerine dönüşümü açısından Mukaddime’ye baktığımızda<br />

ise şöyle bir yargıda bulunabiliriz: Yukarıda da belirttiğimiz üzere sebeb<br />

asabiyeti, birincil bağlılığa dayanan neseb asabiyetinin dönüşüm ve evrimini<br />

ifade eder. Sebeb asabiyeti sayesinde sağlanan sosyal ve siyasî oluşum süreci<br />

sonunda din veya inanç, temel bir belirleyici gibi asabiyetin yerini tutmuş görünür<br />

(Hassan, 1977: 205-6). Dolayısıyla bu kavramlaştırmaya göre asabiyetin,<br />

birincil bağlılık, neseb temelinde işlevsel olması, bir ikincil bağlılık ekseni, üstkimliğin<br />

referans noktası olarak dinden soyutlanması anlamına gelmektedir.<br />

Türkiye örneğinde ulusallaşma ile laikleşme süreçleri arasındaki ilişkinin özü<br />

de burada yatmaktadır. Nitekim Martin de az-çok farklı dinamiklerden doğsa<br />

da Avrupa örneğinde aynı ilişkiyi açıklarken benzer tespitte bulunur. Sezar ile<br />

Tanrı arasındaki işbölümünden dolayı Roma’nın pagan esprisi geçerliğini ko-<br />

9 Öğün’ün (1997: 261) aynı yazısında geçtiği üzere, egemenlik teorisi bağlamında, halk, Rousseau<br />

tarafından ‘organik bir topluluk’ olarak algılanırken, ulus, halktan farklı olarak soyut, mekanik<br />

bir topluluğu, tüzel bir kişiyi ifade etmektedir (Tunaya, 1981: 279-80). Nitekim Doğu Ergil (1997:<br />

67) de Benedict Anderson’un ünlü kavramlaştırmasına atfen, ulus’un, ‘muhayyel’(hayal edilen,<br />

varlığı zihnen benimsenen) bir siyasal topluluk olduğunu belirtir.<br />

10 Asabiyet kavramı mutlak olarak kullanıldığında anlaşılan neseb asabiyeti’dir. Sebeb asabiyeti ise,<br />

bizce, din, vatan gibi yüce gayeler uğrunda gayret anlamına gelen ‘hamiyet’(zeal) ile karşılanabilir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!