Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
UYGARLIK KURAMLARI VE ŞİDDET SORUNU 95<br />
yüzyılın, nasıl olup da zulmün en kanlısını ve imha süreçlerinin en korkuncunu<br />
içerdiği, şiddet, savaş ve terörün uygarlık ve modernite düşüncesini nasıl ve ne<br />
şekilde etkilediği sorusu ve son olarak da şiddetin çok farklı biçimlerinin ve görüntülerinin<br />
modern kültür ve uygarlık ile ne gibi bir içsel ilişki içinde bulunduğu<br />
sorusudur. Yoksa, şiddetin değişik biçimleri ve tarih boyunca değişen ölçüsü,<br />
parlak ışıklar saçan ‘modernite projesi’nin öteden beri varolan ‘karanlık’ yüzü<br />
müdür? Acaba ‘şiddet içermeyen modernite’ anlayışı, modern toplumların kendilerini<br />
tanımlayış biçimlerine ait yapısal bir bileşen olmasına rağmen, gerçeklikle<br />
örtüşmesi oldukça güç bir ‘sosyal mitos’ (Schnädelbach, 1989) mudur?<br />
4. Uygarlık Kuramı “Klasikleri” ve Şiddet<br />
Aşağıda, seçtiğim uygarlık kuramı ‘klasikleri’nin uygarlık, modernleşme ve rasyonelleşme<br />
anlayışlarındaki şiddet sorunsalına yaklaşım biçimleri ile şiddetin ve<br />
modernitenin kavranmasına yapabilecekleri olası katkıları ele almak istiyorum.<br />
Uygarlık ile şiddet arasındaki ilişkinin kavranması açısından kültür ve uygarlık<br />
kuramcılarının bana özellikle ilginç gelmesinin nedeni şudur: Uygarlık sürecinin<br />
gelişimi, Batı kültürü ve modernite tarihinin en kapsamlı çözümlemelerini ve<br />
paradigmatik yorum modellerini sunan; anlamları konusunda aralarında varolan<br />
bütün farklılıklara rağmen, ‘modernite’, ‘kültür’ ve ‘uygarlık’ kavramlarına,<br />
uygar olma ve şiddetten arınıklık anlamında, belirli bir normatif içerik yüklenmesi<br />
gerektiği görüşünde buluştukları gözönüne alındığında, kuramlarını gerekçelendirmek<br />
için kendilerini şiddet sorunsalı ile hesaplaşmak zorunda görenler<br />
bu yazarlardır. Bu nedenle amacım, -kültür ve uygarlık anlayışlarını yeniden<br />
oluşturmak suretiyle- Sigmund Freud’un, Max ve Alfred Weber’in, Norbert Elias’ın,<br />
Max Horkheimer’ın ve Theodor W. Adorno’nun a) şiddet konusunda söyledikleri<br />
şeyleri ve şiddetin değişik biçimlerini kuramsal çalışmalarında ne ölçüde<br />
dikkate aldıklarını ve bunları hangi ölçüde kuramlarına dahil ettiklerini, b) bu<br />
yazarların dünya savaşlarında, şiddete dayalı yönetimlerde, nasyonal sosyalistlerin<br />
Yahudi katliamlarında ve Stalinci terörde ifadesini bulan ‘makro şiddet’ karşısındaki<br />
tavırlarını, c) yaşadıkları çağda edindikleri ‘makro şiddet’ deneyimlerinin<br />
bu yazarlar için ne ölçüde ‘yanıltıcı bir deneyim’ ya da ‘şok’ olduğunu ve bunların<br />
uygarlık kuramları üzerinde yeniden düşünmelerine yol açıp açmadığını ve<br />
d) kendi bakış açılarından modernite ve barbarlık, uygarlık ve şiddet ilişkilerinin<br />
nasıl görülmesi gerektiğini anlamaya çalışmaktır. İşte bu amaçla, önce yazarları<br />
tek tek ele almak ve genel çizgileri belirginleştirmek istiyorum.<br />
4.1. Sigmund Freud: Kültürün hoşnutsuzlukları<br />
Sigmund Freud’un kültür kuramı -ki Freud kültür ile uygarlığı eşanlamlı kavramlar<br />
olarak görür- aynı alanda çalışan sonraki araştırmacıları birçok açıdan