You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
114<br />
ERK YONTAR<br />
...sub-atomik parçacıklardan (zerre) atomlara, atomlardan küçük ve büyük moleküllere,<br />
tek hücreli canlılara, nispeten düşük seviyede öğrenme kabiliyetine sahip olan ve<br />
devamlı değil, olsa olsa geçici toplumsallaşma özelliği gösteren çok hücreli canlılara<br />
doğru gelişen; nihayet çok sayıda dolambaçlar yaparak çeşitli tesadüfî ve ara kademelerden<br />
geçtikten sonra hayret verici bir şekilde benzersiz öğrenme kabiliyetine, aynı<br />
zamanda devamlı toplumsallaşmaya sahip olan insanların gelişmesine kadar varan<br />
bir evrimdir (Elias, 1985b: 273).<br />
Elias’ın yukarıda belirtilen ve “konu alanlarının evrimsel modeli” çerçevesinde<br />
oluşturulan bu bilimler teorisi, farklı konu alanlarının araştırılmasının, bilimsel<br />
yaklaşım yöntemleri bakımından farklılıkları da beraberinde getirdiğini<br />
ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Elias’ın insan bilimleri kavramının yukarıda kısaca<br />
değinilen teorik temeline daha ayrıntılı olarak girmeden önce, bu temeli anlamanın<br />
bir bakıma ön koşulu olarak, ileride ele alınacak içeriksel açıklamaların<br />
da özünde yatan insan resmine değinmek yararlı olacaktır.<br />
Elias’ın insan resmi (figürasyonu)<br />
Elias’a göre insanlar, temelde toplumsal şartlar tarafından şekillendirilmeye<br />
açık yaratıklardır. Ancak insanın antropolojik olarak sabit iki özelliği vardır. Birincisi,<br />
insanoğlunun toplumsallık özelliğidir. Bu özellik, insanların biyolojik<br />
yapılarından dolayı doğuştan itibaren çok az sayıdaki davranışlarıyla ilgili bir<br />
içtüzüğe sahip olmalarından; böylelikle baştan itibaren yardım, iletişim, öğrenme<br />
ve toplumsallaşma (sosyalizasyon) ihtiyacı içinde bulunmalarından kaynaklanmaktadır.<br />
Yani, kısaca, bu özellik, insanın başka insanlara tâbi olma özelliğidir.<br />
İnsanların ikinci özelliği de, onların değişkenliğidir (Elias, 1971: 116). İnsanlar,<br />
toplumca şekillendirilmiş çevreleriyle etkileştikleri için değişkendirler.<br />
Elias’ın deyişiyle, yeni doğan bebek bir insan maketi/örneğidir (Elias,<br />
1987: 106). İnsanların sözü edilen bu iki ortak özelliği de, onların bireysel ve<br />
toplumsal gelişmelerinin “karşılıklı bağımlı” (interdependent) karakterini ortaya<br />
çıkarmaktadır. Elias’ın Avrupa’daki medenileşme süreçlerini konu alan incelemesinde,<br />
toplumsal fonksiyonların farklılaşmasıyla, psişik fonksiyonların da<br />
farklılaştığını görmek mümkündür. Buna göre insan ruhunun bilinç, dürtü yapısı<br />
ve vicdan olarak fonksiyonel farklılığı, doğuştan ve doğal olmayıp, toplumsal<br />
bir sürecin sonucudur. Dolayısıyla, söz konusu bireysel farklılıklar, belirli bir<br />
toplumsal gelişmişlik aşamasına tekabül ederler. İnsan kişiliği, toplumsal süreçlerin<br />
ürünüdür ve buna bağlı olarak, kişisel medenileşme sürecindeki gelişme<br />
seviyesinin yüksekliği, toplumsal farklılaşmanın seviyesini de yükseltir. İnsanların<br />
ne kadar rasyonel veya içgüdüsel dürtülere göre davranacakları, yahut<br />
onların ne derece bireyci (individualist) veya toplumsal davranışlar gösterecekleri,<br />
mevcut toplumsal medenileşme sürecinin seviyesine bağlı olmaktadır.<br />
Toplumsal “karşılıklı bağımlılık seviyesi” yükseldikçe, insanların iç dürtülerine