Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
40<br />
ARUS YUMUL<br />
(Sabah, 14 Haziran 1993, aktaran Kozanoğlu, 1995: 114). İstanbul sosyetesinin<br />
tanınmış isimlerinden biri ise ‘Siyah Türkler’ hakkında şu görüşü dile getiriyor:<br />
‘Benim acizane fikrim, yüzünün yarısı kara saçlarla, yarısı da kara bıyıklarla<br />
kaplı vatandaşlarımıza doğup büyüdükleri yerlerde iş imkanları sağlamak. Doğulu,<br />
Güneyli, Karadenizli işadamlarımız yatırımlarını artık İstanbul ve çevresinde<br />
yapacaklarına kendi memleketlerine yönelseler, ne bıyıklılar İstanbul’u ve<br />
diğer bir iki büyük şehrimizi istila eder ne de “kara bıyıklı” imajı kalır...’ (Alem,<br />
30 Haziran 1993, aktaran Kozanoğlu, 1995: 114).<br />
Pierre Bourdieu’nün (Wacquant, 1989) ‘kültürel sermaye’ olarak adlandırdığı,<br />
iktidar sahiplerinin diğer grupların sahip olduğu değerlerden üstün gördükleri<br />
kültürel değerler birikimi ‘Beyaz Türk’ kategorisine dahil olabilmek için yeterli<br />
olmadığı gibi; ‘sembolik sermaye’ yani kişi ve grupların diğerlerinin nezdindeki<br />
yeri, de yeterli değildir. Beyazlaşmak, aklaşmak veya ‘ak’lanmak için aynı zamanda<br />
‘fiziksel sermaye’ de gereklidir. Belirli bir fiziksel sermaye, bu sermaye<br />
sahiplerinin aynı zamanda belirli özellikleri ve değerleri taşıdığına dair bir gösterge<br />
olarak algılanmaktadır. Makbul olan fiziksel sermayenin hangisi olduğu,<br />
hiç kuşkusuz, belirli beden şekillerini veya görünüşlerini değerli olarak tanımlama<br />
gücünü elinde tutan kesimler tarafından belirlenmektedir. Bu kesimleri Foucault’cu<br />
bir yaklaşımla bilgi-iktidar ilişkisi çerçevesinde inceleyen Frank Mort<br />
(1996), bilgi ve kültürel uzmanlıklarını satarak geçinen, gazeteciler, stilistler, fotoğrafçılar,<br />
modeller ve şehirli flaneurler gibi kişilerden oluşan, bir grup metropollü<br />
girişimciyi ‘kültür profesyonelleri’ olarak tanımlıyor. Makbul olan fiziksel<br />
sermaye de, yaşam tarzı da bu kültür profesyonellerinin beğeni önderliğinde<br />
icat ediliyor. Örneğin Ertuğrul Özkök ‘Türk Nesli Güzelleşiyor’ (Hürriyet, 4 Kasım<br />
1992, aktaran Bora, 1994: 18) başlıklı yazısında Güneydoğu’da bacağını kaybeden<br />
bir askerden söz ederken ‘ince tel çerçeveli gözlükle rötuşlanan incecik<br />
yüzüyle yeni Türk gencinin değişen, çağdaşlaşan portresi’ne dikkat çekerken,<br />
veya dünya güreş şampiyonu Sabahattin Öztürk’ü ‘Bıyıksız, iri, genç, modern. ...<br />
Bizim Sabahattinim’iz Garp’tan daha yakışıklı, daha modern, daha çağdaş’<br />
(Hürriyet, 29 Ağustos, 1993, aktaran Bora, 1994: 18) diye tasvir ederken, makbul<br />
fiziksel sermayenin ne olduğu konusunda bize önemli ipuçları vermektedir.<br />
1990’larda kültürel profesyonellerin beğeni önderliğinde icat edilen makbul fiziksel<br />
sermaye bıyığı dışlıyor, buna bağlı olarak bir bıyıkları kesme kampanyası<br />
başlatılıyor, ve son yıllarda bıyık bırakan erkeklerin oranında bir düşüş yaşanıyor:<br />
1993 yılında bıyık bırakan erkeklerin oranı yüzde 77 iken bu oran 1997’de<br />
yüzde 62.8’e düşüyor (PROFİL’97: 16). Bıyıklardan arındırılarak Türk erkeği medenileşmiş<br />
beden tasarımına daha fazla yaklaştırılmak isteniyor. Bıyık kendilerini<br />
medenileşmiş bedenin taşıyıcıları olarak gören kentli, eğitimli, orta ve üst<br />
sınıflar tarafından dürtülerine gem vurulmamış ‘hayvani’ erkekliğin sembolü<br />
olarak algılanıyor ve özellikle genç erkekler kendilerine böyle bir imaj istemediklerini<br />
vurguluyorlar (Yumul, 1999).