You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
106<br />
PETER IMBUSCH<br />
şen şey sadece biçimi, yeri, zamanı, teknik etkinliği, kurumsal çerçevesi ve meşruiyet<br />
açısından anlamıdır. Ancak bu biçim değişikliği çizgisel, hedefli, bütüncül bir gelişme<br />
değildir. Daha çok, geliş gidişlere, sürekli iniş çıkışlara benzer. Barışçı dönemlerin arasında<br />
kalan dönemler, altın çağları sadece birkaç yıl ya da en çok birkaç on yıl geciktiren<br />
dönemlerdir. Kültür ve tarih yıllıklarında bunlar boş sayfalardan başka bir şey değildirler<br />
(Sofsky, 1996: 224f.).<br />
Gerek Sofsky gerekse Duerr tarafından savunulan ‘kasuistik’ ya da ‘anlıkçı’<br />
yaklaşım, uygarlık ve şiddet arasındaki ilişkileri genelleştiren hipotezlerin zaaflarını<br />
isabetli bir şekilde gösterir, ancak şiddetin gelişme yönü ve eğilimi üzerine<br />
gerekçeli bir şeyler söyleyebilme olanağını da elinden kaçırır.<br />
6. Sonuç<br />
Ben üçüncü tavrın modernite ile barbarlık ilişkisini anlamaya yarayan en iyi<br />
yaklaşım olduğunu düşünüyorum, çünkü bu tavır Aydınlanma, akıl ve modernitenin<br />
içerdiği içsel çelişkileri dikkate almaktadır. Bu yaklaşım ile ‘şiddet içermeyen<br />
modernite hayali’ (Joas, 1994) ebediyen rafa kaldırılabilir.<br />
Modernitenin egemen söylemi, şiddeti en azından bastırmaya çalışır ya da<br />
-bunun artık mümkün olmadığı durumlarda- onu normalde şiddet içermeyen<br />
ya da en azından şiddeti indirgenmiş bir toplumsal realiteden ‘patolojik’ bir<br />
sapma olarak görür. Modernite kendisini tanımlarken 20. yüzyılın ‘makro suçlarını’,<br />
‘barbarlığa dönüş’ ve ‘uygarlık kesintisi’ olarak yorumlar ve bunların modernitenin<br />
(Aydınlanma, akıl, rasyonalite) içerdiği ilkelerle hiç ilgisi olmadığını<br />
ya da çok az ilgisi olduğunu iddia eder. Uygarlaşmış ve dayanışmacı bir topluma<br />
ulaşma sorununu, özünde şiddetin ‘ötelenmesi’ ile çözmüştür. Bu durum,<br />
özellikle moderniteyi en çok sarsan ve onun sorgulanmasına neden olan, yüzyılımızın<br />
‘makro suçları’ (Dünya Savaşları, ‘Auschwitz’ ve ‘Gulag’ en önemli örneklerdendir)<br />
için geçerlidir.<br />
Zygmunt Bauman da “sosyolojinin toplumsal patolojileri ele alışındaki normal<br />
yolun, bunları modernitenin amaçlarına ulaşmada geç kalışının bir sonucu<br />
olarak görmek” olduğunu söyler.<br />
Tamamlanmamış modernite düşüncesinin, bütün irrasyonalite, bütün batıl inançlara<br />
göre sadece modernite öncesi dönemlerden kalma bir artık olduğu inancı, modernitenin<br />
hâlâ ortadan kaldırması gereken bir inançtır. Ve bu sosyolojiye karşı çoğunluk tarafından<br />
kabul edilen ilaç ise, modernitenin dozunu artırmaktır. Horkheimer ve Adorno’dan<br />
öğrendiğim şey, içinde yaşadığımız toplumda yolunda gitmeyen şeylerin, modernitenin<br />
Aydınlanma projesinde varolan içsel çelişkilerin meşru bir sonucundan<br />
başka bir şey olmadığıdır (Bauman, 1999: 3).<br />
Eğer barbarlık, uygarlık kazanımlarının göbeğine yerleşmişse ve orada mümkün<br />
olabiliyorsa, bu kazanımların tarafsızlığından şüphelenmek gerekir. Bu ‘dönüşler’<br />
artık ilerleme karşısında tesadüfi kazalar olarak değerlendirilemez, çün-