You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
229<br />
dern” bir yorum getirmekteydi. Ancak halifenin dünyevî (siyasal-hukuksal) bir<br />
güce sahip olup olmayacağı, olacaksa bu gücün nasıl ve ne dereceye kadar pek<br />
çok farklı Müslüman ülke ve devleti bağlayacağı soruları açısından düşüncelerinin<br />
netlik göstermemesi, yaşadığı dönemde İslâm dünyasının dereceli olarak ve<br />
bir ülkeden diğerine değişen ağırlıkta Batı etkisine açık ve tâbi hale gelmesiyle<br />
birlikte kendisinin göz ardı edilmesine neden oldu. İleri sürdüğü görüşler, ilgi ve<br />
cazibe merkezi olabilmek için 1980’lerde dünya ölçüsünde etkisini gösteren siyasal-ideolojik<br />
vurgulu İslâmî kitlesel hareketliliklerini beklemek zorundaydılar.<br />
Saltanatın kaldırılmasından sonra Ankara hükümetinin kamuoyunu halifeliğin<br />
de kaldırılması yolunda hazırlamak için faaliyete geçtiğine ve bu amaçla<br />
Türkiye içinde ve dışında yarı-resmî ve imzasız bir metnin dolaşıma sokulduğuna<br />
yukarıda değinilmişti. Bu metinde özellikle işaret edilen nokta, “gerçek” halifeliğin<br />
“Hulefâ-yi Râşidîn” olarak ifade edilen ilk dört halife olduğu, ondan sonra<br />
Emevî ve Abbasî dönemlerindekiler de dahil olmak üzere ortaya çıkmış halifelerin<br />
“sözde” halifeler oldukları ve İslâm ümmetine zarar vermekten başka bir<br />
işe yaramadıkları şeklindeydi (Haim, 1965: 210-214; Goloğlu, 1973: 104-115). Bu<br />
metinde de Reşid Rıza gibi İslâm’ın temel bir prensibi olarak “şura” nosyonuna<br />
vurgu yapılmakta ancak Rıza’dan farklı olarak bu vurgulamayı yaparken halifeliği<br />
yeni (“modern”) bir anlayışla var kılmak değil ortadan kaldırmak amaçlanmaktaydı.<br />
Bu metni Arapçaya çeviren Abdülgani Seni, çevirisine yazdığı önsözde<br />
Kur’an ya da hadislerde halifelikle ilişkilendirilebilecek herhangi açık seçik<br />
bir işaretin bulunmadığını belirterek 31 Muhammed’in kendisine halef olabilecek<br />
bir isim vermediğini, halife seçimi konusunda hiçbir tavsiyede bulunmayarak<br />
Müslümanları bu konuda serbest bıraktığını çünkü bunun dinsel değil dünyevî<br />
bir mesele olduğunu ileri sürmekteydi (Haim, 1965: 211). Geçerlilikleri sorgulanabilir<br />
olmakla birlikte bu yazılanları önemli kılan nokta, halifelik kaldırıldıktan<br />
sonra Türklerin bu girişimini tasvip eden Mısır’lı âlim Ali Abdurrazık’ın<br />
yazılarına temel ve esin kaynağı olmalarıydı.<br />
Bilerek ya da bilmeyerek Ali Abdurrazık 1925’te yayımlanan “İslâm ve İktidarın<br />
Temelleri” başlıklı kitabında İslâmî perspektiften Türklerin halifeliği lağvetmesini<br />
haklılaştıran bir formül ortaya attı (Abdurrazık, 1995). 32 Ona göre halifelik<br />
İslâm’ın temel kaynaklarından hiçbirinde yer verilmemiş, İslâm-dışı ve “tahakküm<br />
esasına dayan”an bir kurumdu (age.: 44-50). Bu kurum Peygamber’in<br />
31 Bununla birlikte Kur’an’da “halife”ye gönderme yapılan ayetlerin bulunması (örn. Bakara, 30 ve<br />
Sâd, 26) nedeniyle bu noktanın tartışmaya açık olduğunu belirtmek gerekmektedir. Aynı Abdülgani<br />
Seni’nin saltanatın kaldırılarak hilafetten ayrılmasını müteakiben İslâm dünyasında kararın<br />
lehinde ve aleyhinde sürdürülen tartışmalara da Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki TBMM’nin<br />
bu tasarrufunu destekleyici yönde katıldığı tespit edilmektedir (bkz. Koloğlu, 1995: 292).<br />
32 Rosenthal (1965: 86) Jön Türk Devrimi’nin Abdurrazık’ın fikirleri üzerindeki etkisine dikkat çekerken,<br />
Mansy (1990: 116) onun kitabının Türkiye’de halifelik kaldırıldıktan sonra Mısır’da kendisini<br />
halife ilan etme yolunda zemin oluşturmaya çalışan Kral Fuad’ın girişimlerini engelleme<br />
yolunda bir amaç taşıdığını ileri sürmektedir.