You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
228<br />
bir dönemde, Hint Müslümanları’nın da böyle bir beklenti içinde bir takım teşviklerde<br />
bulunduğu kaynaklarda kaydedilmektedir (bkz. Atay, 1969: 376).<br />
Halifeliğin 1924’te kaldırılmasından önce bu konuya ilişkin Mısır’da Reşid Rıza’nın<br />
önemli bir tartışma başlattığı dikkati çekmektedir. 30 Saltanatın kaldırılmasının<br />
hemen ardından yayımlanan kitabında Reşid Rıza Türkiye’de gerçekleştirilen<br />
dönüşümü, yani saltanatın kaldırılıp hilafetin dinî-manevî alana çekilmesini<br />
desteklemiştir. Ancak bunun nedeni, Arapların özerk ve bağımsız bir<br />
birlik oluşturmalarını engelleme yolunda Türklerin halifeliği siyasal panislâmizm<br />
için araç olarak kullanma ihtimalinin artık kalmamış olmasıydı (Haim,<br />
1965: 229). Ayrıca Rıza, babadan oğula geçen halifelik anlayışını reddettiği gibi,<br />
halifenin “Arap” olması hususunda da ısrarlıydı. Reşid Rıza’nın bu etnisist vurgulu<br />
halifelik formülüne fikriyatında, İslâm’da reform yapmanın temel aracı<br />
olarak merkezî bir yer verdiği görülür. Bu açıdan halifenin görev ve sorumluluğu<br />
peygamberden daha hafif değildi. Rıza’ya göre halife, İslâm ümmeti ile birlikte<br />
ve onların önüne düşerek İslâm rönesansını gerçekleştirme yolunda çaba<br />
harcamalıydı (age., 234).<br />
Özetlenen bu görüşleriyle Reşid Rıza’nın istese de istemese de halife için<br />
dünyevî bir otorite önermekten başka bir şey yapmadığı fark edilir. Ancak halifenin<br />
aslî işlevi yönetmek değil, kanun yapmak ve onların uygulanıp uygulanmadığını<br />
denetlemek olmalıydı (Hourani, 1970: 240). Buna bağlı olarak Rıza halifeye<br />
şeriatı modern yaşamın hal ve şartlarına uyarlama, yani içtihad hakkını<br />
da vermekte, böylece esasen bir “içtihad halifeliği” formülü önermekteydi (Haim,<br />
1965: 230; Hourani, 1970: 240-244; Sourdel, 1978: 947).<br />
Ancak yukarıda belirtildiği gibi 1922’de Osmanlı halifesinin dünyevî (siyasal)<br />
iktidarının sınırlanmasına da olumlu yaklaştığı için, fikirlerinde bariz biçimde<br />
ortaya çıkması muhtemel bir çelişkiyi önlemek amacıyla Reşid Rıza, Emeviler’den<br />
itibaren gündem dışı kalmış olan “şura” nosyonunu yeniden canlandırdı.<br />
Karar ve uygulamaları Müslümanların temsilcilerinden oluşan bir “şura” tarafından<br />
denetlenip sınırlandırılacak seçilmiş bir halife düşüncesini ortaya attı.<br />
Halifenin yanlış ve hakkaniyetsiz olması durumunda bu şura onu yerinden<br />
edebilecekti (Rosenthal, 1965; Seferta, 1986: 62). Rıza’ya göre böylesi bir halifelik,<br />
modern Batı’da doğuş bulmuş olan parlamenter demokrasi ideali ile de buluşmuş<br />
olacaktı (Seferta, agy.).<br />
Reşid Rıza’nın fikirleri halifelik kurumunun mahiyetine ve konumuna “mo-<br />
30 19. yüzyılın önde gelen modernist İslâmcılarından Muhammed Abduh’un öğrencisi olan Reşid<br />
Rıza, esas olarak modern çağda İslâmî ilkelere bağlı bir yaşamın nasıl gerçekleştirileceği sorunu<br />
etrafında şekillenen düşüncelerinde Abduh’tan daha püriten bir çizgide yer almaktaydı. Zaman<br />
içinde Mısır’da Batı tarzı sekülerizmin daha da güçlenmesine bağlı olarak düşüncelerine<br />
giderek anti-Batıcı bir motifin de hâkim olması sonucunda keskin bir İslâmî özcülüğe yaklaşan<br />
Rıza’nın, Hasan el-Benna’nın Müslüman Kardeşler örgütü için fikir babalığı yaptığı da söylenebilir.<br />
Reşid Rıza için bkz. Hourani, 1970: 222-244.