19.12.2017 Views

dergi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

263<br />

pozyumun üçüncü gününde sunduğu tebliğinde ise, Refah Partisi kadın komisyonları<br />

üzerine yaptığı çalışmadan çıkardığı bazı sonuçları aktardı. Komisyon<br />

üyesi bazı kadınlarla ayrıntılı görüşmeler yapan Arat, bu kadınların konumlarındaki<br />

muğlaklıkları ve çelişkileri ortaya koydu. Arat’a göre bu kadınlar birbirinden<br />

radikal biçimde farklı iki söylemi aynı anda yaşıyorlar. Militan aktivizmlerinin<br />

gerisinde kendini kanıtlamaya yönelik seküler bir itki var. Dışarı çıkmak,<br />

parti için çalışmak, kendilerini ifade etmenin bir yolu; bu, onlara güç veriyor.<br />

Diğer taraftan ise İslâm dininin, özellikle kocalara verdiği rol bağlamında, söylediklerine<br />

uyuyorlar. Çocuklarının itirazlarına rağmen “benim hakkım bu” diyerek<br />

parti işleriyle uğraşıyor, ama bir taraftan da “kocam akşam 5’e kadar çalışmama<br />

izin veriyor” diyerek İslâm’ın kocalarına verdiği rolü kabul ediyorlar.<br />

Yeşim Arat’ın tebliğini sunduğu oturumdaki diğer konuşmacı Dilek Doltaş,<br />

siyasal İslâmcı dört kadın yazarın yapıtlarındaki çelişkileri ortaya koydu. Şerife<br />

Katırcı, Sevim Asımgil, Mecbure İnal ve Cihan Aktaş’ın kitaplarındaki Asr-ı Saadet<br />

devri vurgusuna değinerek, çağdaş feminist söyleme gönderme yapan bu<br />

yazarların, esasında özgürlükçü, eşitlikçi ve uzlaşmacı bir tavır sergilemediklerini<br />

gösterdi.<br />

İlk günkü oturumda söz alan, Gendering Orientalism kitabın yazarı Reina Lewis,<br />

dört Osmanlı kadın yazarın Batı ve Doğu kurgularını çözümledi. Lady Mary<br />

Montagu’nun Türk Elçilik Mektupları üzerine sunuş yapan Teresa Heffernan,<br />

özellikle harem anlatısından yola çıkarak bu mektuplarda, oryantalizmi sorgulayan<br />

bir taraf olduğunu iddia etti. Yeşim Arat, panelin tartışma kısmında yerinde<br />

bir müdahalede bulunarak, bu mektuplarda çok daha sofistike bir oryantalizm<br />

yeraldığını savundu.<br />

Öğleden sonraki B oturumunda ilk konuşmacı olan Mahan Doğrusöz, psikoterapistler<br />

arasında kadın sorunlarına duyarlı bir bakış açısının marjinal kaldığını<br />

savundu. Bu tür bir bakış açısına sahip olmak için terapistin, kuramları<br />

eleştirel okuması, feminist literatürle organik bir ilişki içerisinde olması, hiçbir<br />

kuramın ya da kişinin değer bağımsız olduğunu düşünmemesi, kadını ve erkeği<br />

ayrı ama eşit iki cins olarak alması, danışanıyla onu pasifize eden hiyerarşik bir<br />

ilişki kurmaması, eşitlikçi ve anti-otoriter olması gerekiyor. Ayrıca kadının hayatındaki<br />

şiddeti görünür kılmak, kadının işlevsel ifade kanalları bulmasını sağlamak,<br />

bireysel hikâyeleri kadınlık durumunun resmi içinde değerlendirmek, kadına<br />

kolaylıkla kişisel patolojik teşhisler koymamak, organik psikiyatrinin salt<br />

medikal bakışına eleştirel yaklaşmak, kadınlık durumunun sınıfsal etkenlerle<br />

nasıl etkileştiğinin ve ataerkinin erkeği de kıstırdığının farkında olmak, kadın<br />

sorunlarına duyarlı bir bakış açısının parçaları. Doğrusöz tebliğinde son derece<br />

ilginç örnekler verdi, kadınların kendi sorunlarına ve terapiye yaklaşımlarındaki<br />

sınıfsal farklılıkları vurguladı. Kendisine yöneltilen sorular ise üst sınıf akademisyen<br />

kadınlar arasında bir “alt sınıf, kırsal” kadın stereotipinin hâkim olduğunu<br />

göstermeleri açısından ilginçti. Bu soruların ardındaki “aydınlatılması ge-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!