19.12.2017 Views

dergi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

162<br />

BEDRİ GENCER<br />

Hal’inden sonraki nefis muhasebesinde, kızına daima meşrutiyet taraftarı olduğunu<br />

söyleyen II. Abdülhamid, ancak, ‘devletin dağılmasını önlemek’ için I.<br />

Meşrutiyet anayasasını askıya alarak istibdada yöneldiğini belirtir (Osmanoğlu,<br />

1984: 173). Kızına, giderek dirayetli yöneticilerin azaldığından yakınan II. Abdülhamid,<br />

otuz senelik yönetimi içinde kurduğu okullardan yetişen yeni nesil<br />

zabit efendilerin idaresi sayesinde ‘inşaallah devletin bir zarara uğramaması’nı<br />

temenni ediyordu (Osmanoğlu, 1984: 174). Gerçekten, tarihin cilvesi, M. Kemal’in<br />

misyonunda, bu özlemin bir tecellisini görmemek mümkün değil. Onun<br />

kurduğu okullardan yetişen bir zabit olarak M. Kemal sayesinde ‘devlet tekrar<br />

kurtulmuş’tu. Yeni objektif araştırmaların da saptadığı gibi, İslâm’ın, artık ‘yaşanılan’<br />

olmaktan çıkıp ‘savunulan’ bir düstur haline geldiği modern dünyada II.<br />

Abdülhamid, kaçınılmaz olarak İslâm’ı daha çok, içeride modernliğin gereği bir<br />

toplumsal seferberlik aracı, dışarıda ise uluslararası reelpolitikin gereği bir stratejik<br />

unsur olarak kullandı. Bu esnada ise hiç tereddüt etmeden ‘devleti kurtarmaya<br />

yönelik’ radikal modernleştirme programına devam etti. Bu açıdan M.<br />

Kemal’in devlet anlayışı ve eylem programı (Heper 1983), bu çizginin yeni bir<br />

tarih safhasında devamından ibarettir.<br />

Modernleşme/laikleşme ilişkisi devlet/toplum düalizmi açısından ele alındığında<br />

resim daha da belirginleşmektedir. Batılı terminoloji açısından modernleşme,<br />

‘geniş kapsamlı sosyo-ekonomik değişim süreci’ni ifade etmekte, ‘siyasal<br />

modernleşme’ ise, bu ‘geniş kapsamlı değişim sürecinin siyasal sürece yansıması’<br />

anlamına gelmektedir (Köker, 1995: 39). Ancak ‘toplum’ eksenli bu Batılı<br />

modernizasyon kalıbının Türk örneğine uyduğunu söylemek zordur. Öz bir şekilde<br />

ifade edilirse, Türk İnkılabı’nda da temel amaç, toplum’dan çok ‘devlet’i<br />

modernleştirmektir. Gerçekte toplumsal modernleşmenin tezahürleri olarak<br />

görülen şeyler, devlet eksenli modernleşmenin toplum üzerindeki izdüşümünden<br />

ibarettir. Örneğin Tanzimatta II. Mahmud ile sarıktan fese geçişin dinamiği<br />

ve sonuçlarıyla, Cumhuriyette festen şapkaya geçişin dinamiği ve sonuçları temelde<br />

aynıdır. L. Köker (1995: 132), geçmiş deneyimden farklı olarak Türk modernleşmesine<br />

daha toplumsal ve felsefi nitelikli bir istikamet veren yeni bir hedef<br />

olarak ‘muasır medeniyet seviyesi’ne ulaşmayı belirtirken, hemen, Şinasi<br />

tarafından, Tanzimatın mimarı Mustafa Reşit Paşa için ‘medeniyet rasulü’ gibi<br />

cesur bir nitelendirmenin kullanıldığı hatırlatabilir (Oy, 1989: 71). Nitekim Köker,<br />

çalışmasının aynı yerinde, Cumhuriyet döneminde bu yeni köklü hedefle<br />

birlikte, geleneksel ‘devleti kurtarma’ sorununun gündem dışı kaldığını söylerken,<br />

başka bir yerinde (1995: 225), muasır medeniyet idealinde içerilen pozitivist<br />

boyutun, ‘devleti kurtarma’ eksenli, merkezden çevreye doğru gelişen eski<br />

reformcu geleneği sürdürme sonucunu doğurduğunu belirtmektedir. Modernleşme<br />

toplumsal bir proje olarak alınsaydı, Tunaya’nın (1981: 307) dediği gibi<br />

Kıtasal laicity’den çok, Anglo-Sakson secularism’in çıkış noktası olması gerekirdi.<br />

Ancak bu, esas olarak devletin kurtarılması, modernizasyonu olarak ele alın-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!