19.12.2017 Views

dergi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

231<br />

lunda bir nabız yoklama girişimi olarak düzenlendiği söylenebilecek olan, tüm<br />

İslâm dünyasından temsilcilerin katıldığı Hac Kongresi’nde (Mekke-Temmuz<br />

1924) bu iddiasını kabul ettirme yolunda telkinlerine katılımcıların keskin bir<br />

direnciyle karşılaştı (Kramer, 1986: 83-85). Hüseyin’in kendi siyasal konumu da<br />

halifeliğine süreklilik sağlayabilmek için elverişli değildi ve bu iddiasını ancak<br />

yedi ay sürdürebildi. İbni Suud önderliğindeki Vahhabîler Hicaz’ı fethedip Şerif<br />

Hüseyin’i bölgeden sürerek onun yalnızca halifelik iddiasına değil, aynı zamanda<br />

İslâm kutsal toprakları üzerindeki siyasal hakimiyetine de son verdiler. 34 Bunun<br />

akabinde bazı çevrelerden İbni Suud’u halife görme dilekleri geldiyse de İbni<br />

Suud ünvanı üstlenme konusunda çok istekli görünmedi ve bu meselenin İslâm<br />

dünyasındaki bölünmüşlüğü daha da artıracağını ileri sürdü (Kedourie,<br />

1963: 220; Minault, 1982: 206). 1926 yazında tüm İslâm dünyasından temsilcileri<br />

davet ettiği Mekke Kongresi’nde de bu meselenin gündeme gelmediği anlaşılmaktadır<br />

(Kramer, 1986: 106-122). Bu kongre esas olarak Hicaz’ın yeni hakimi<br />

Suudilerin İslâm dünyasına kendilerini kabul ettirme yolunda mutabakat arayışlarına<br />

hizmet etmiştir (Kramer, 1986: 119; Koloğlu, 1994: 359-360).<br />

Halifeliğin kaldırılmasından sonra Mısır’da olaya yaklaşım tarzı itibariyle üç<br />

eğilim kendisini gösterdi. Bunlardan birincisi yerinden edilmiş olan Osmanlı<br />

halifeliğinin hâlâ geçerli olduğunu vurgulamak yönündeydi. 12 Mart 1924’te<br />

“Mısır Ulema Dayanışma Cemiyeti” tarafından bastırılan ve İslâm dünyasına<br />

hitap eden bir bildiride Türk hükümetinin tavrı kınanarak halife Abdülmecit’e<br />

bağlılık tazelendi (Toynbee, 1927: 81). Prens Ömer Tosun’un öncülük ettiği anlaşılan<br />

bu ilk eğilime şiddetle karşı çıkan ikinci yaklaşım, halifeliği Mısır’a getirme<br />

saklı amacını güderek, yeni bir halifenin seçilmesi için bir kongre çağrısında<br />

bulundu (age.: 81-82; Mansy, 1990: 114). El-Ezher uleması ve Muhammed Mustafa<br />

El-Meraghi gibi Mısır’ın önde gelen din ve hukuk otoriteleri bu ikinci yaklaşımın<br />

en güçlü temsilcileriydi. Bu grubun hedefi Kral Fuad’ın halife olmasını<br />

sağlamaktı. Bu amacı gerçekleştirme yolunda tüm İslâm ülkelerinden delegelerin<br />

katılacağı bir kongre düzenlenmesinin gereğine işaret edilmekteydi. Üçüncü<br />

ve son yaklaşım ise yönetimdeki, Arap ulusçuluğunu benimsemiş Wafd partisi<br />

hükümetinin ve bürokratların başta Başbakan Saad Zaglul Paşa olmak üzere<br />

benimsediği, ülkedeki liberal meşrutiyetçiler tarafından da desteklenen “tarafsızlık”<br />

politikasıydı (Toynbee, 1927: 82-83). Bu grup, halifeliğe yeniden hayatiyet<br />

kazandırma veya Mısır’a getirme girişimlerinin Mısır’ın güvenliğini tehdit edebileceğini,<br />

çünkü Avrupa devletlerinin halifeliği kendileri için tehlikeli bir kurum<br />

telakki ettiklerini, dolayısıyla bu konudaki en doğru tavrın kararlı bir tarafsızlığı<br />

sürdürmek olduğu görüşündeydi (agy.).<br />

34 İngiliz işbirlikçisi Şerif Hüseyin’in halifelik iddiası İslâm aleminde kabul görmek bir yana, o kadar<br />

olumsuz bir etki yaratmıştı ki bu “yalancı halifelik” iddiasını İbni Suud’un Mekke ve Medine’yi<br />

hakimiyeti altına almak için Hüseyin’e saldırmasını haklılaştıran bir “bahane” olarak kullandığı<br />

dahi ileri sürülmektedir (bkz. Hiro, 1989: 108, 112).

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!