Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
256<br />
gibi olur, fakat akşam üzeri rakı şişeleri heyecanları kabartınca hava canlanırdı.<br />
Sayın efendilerin gözleri parlar... bir zamanlar o kadar güçlü olan ve kendi fikirlerince<br />
gene de aynı güçte dirilebilecek olan Osmanlı devletinin çöküşü karşısında<br />
duydukları acının ve hasretin tonu yükselir, şiddetlenirdi. Savaşçı cedlerinin<br />
başarılarına karşılık besledikleri hayranlık, adlarını andıkları İslam dini kahramanlarına<br />
karşı duydukları derin saygı bana... tabii gözükürdü” (aktaran Berkes,<br />
1978: 596-597).<br />
Toplumlarda, şiddet kullanma arzusunun önemli kaynaklarından birisidir bu.<br />
Burada sözü Elias’a bırakıyorum: “Kendi devletinin diğer devletlerle kıyasla görece<br />
zayıflığı, beraberinde, bu zayıflıktan etkilenen insanlar için özel, olağan üstü<br />
koşullar yaratır. Bu insanlar psikolojik olarak, emin olamama duygusu altında<br />
ezilirler, kendi değerleri hakkında kuşkuya kapılırlar, kendilerini aşağılanmış ve<br />
onurlarıyla oynanmış hissederler ve bu koşulların yaratıcılarından intikam alma<br />
özlemi duyarlar” (Elias, 1990a: 13). Birçok durumda savaşların bu nedenle ortaya<br />
çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. “... iktidar sahibi (güçlü) sosyal formasyonlar,<br />
kendileri zayıflarken diğerleri güçlenirse, kendi iktidarlarının zayıflamasını,<br />
sosyal statülerinin düşmesini ve dolayısıyla kendileri hakkındaki imajın<br />
değişmesini, son derece sınırlı bazı durumlarda kabul ederler. ... potansiyel rakiplerinin<br />
ve düşmanlarının iktidar araçlarının kendilerinkinden büyük olduğu,<br />
değerlerinin tehdit edildiği ve üstünlüklerinin ortadan kalktığı duygusuna sahip<br />
olurlarsa... vahşi hayvanlar gibi son derece tehlikeli olurlar. İnsanların geçmişte<br />
ve bugünkü birlikte yaşama koşullarında, bu tür gelişmeler, insanları şiddet kullanmaya<br />
zorlayan (iten) son derece tipik ve sıkça rastlanan bir durumdur. Bu savaşları<br />
ortaya çıkaran koşullardan birisidir” (Elias, 1990a: 467).<br />
3) Üçüncü önemli faktör, Alman devletinin oluşum süreci içerisinde, İngiltere<br />
ve Fransa’ya kıyasla son derece istikrarsız bir gelişme seyri izlemesidir. Alman tarihinde,<br />
süreklilik kesilmeleri ve kopukluklar İngiltere ve Fransa’ya kıyasla çok<br />
fazla olmuştur ve bu durum kendisine ilişkin güven duygusunun oluşmasında bir<br />
sorun teşkil etmiştir. Londra’nın 1000 yılı aşkın bir süre “başkent” olma özelliğini<br />
koruması, İngiltere’nin devletleşme sürecinin ve kültür ve uygarlık gelişmesinin<br />
izlediği “istikrarlı” çizginin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Benzeri süreklilik<br />
ve çizgisellik Fransa’da da gözlenir. Berlin’in, Berlin olması ise 18., 19. yüzyılın eseridir.<br />
Tarihte yaşanmış bu kopuklukların anlamı ise, bir şehirde de kendisini sembolize<br />
edebilecek güçlü kültürel geleneklerin kurulamamış olmasıdır.<br />
Tarihsel kopukluğun önemli sonuçlarından bir tanesi, uluslaşma sürecine<br />
gecikmiş olarak girilmesidir. Bu da, dengeli bir ulusal kimliğin oluşmasını engelleyen<br />
bir durumdur. Kendine karşı kronik bir güvensizlik duygusuna sahip<br />
olmak, kendi değerini abartılı övme ile aşağılık kompleksi çekmenin arasında<br />
gidilip gelmeler, bu süreklilik yokluğunun ulusal kimlikte bıraktığı izlerdir.<br />
4) Elias, dördüncü özellik olarak, “askerî modellerin” ulusal kimliği büyük ölçüde<br />
belirlemesi gerçeğini sayar. Kökeni, Alman feodalleri ile burjuva sınıfı ara-