Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
60<br />
YAEL NAVARO-YAŞIN<br />
işle ilgili yaptıkları zaman ve hareket çalışması deneyine dikkat çekiyor. “Bir duvar<br />
amelesini tetkik edelim” diye başladığı yazısında şunları yazıyordu:<br />
Bir duvar amelesini tetkik edelim; duvar örmek için yerden bir tuğla alıyor ve duvara<br />
koyuyor. Fakat her tuğla alışında eğilip doğruldukça –mesela kendisinin 80 kilo ağırlığında<br />
olduğunu farz edersek- 80 kiloluk bir yükü duvarın yüksekliğine kaldırmak mecburiyetinde<br />
kalıyor. Bu amelenin yanına münasip yükseklikte bir masa koyar, ve tuğlaları<br />
onun üzerinde bulundurursak, işçinin evvelce saatte 120 tuğla dizerken, simdi 350<br />
tane dizebildiğini görürüz. 17<br />
İncila, “Aynı usul evde de tatbik edilir. En ufak bir şeyin yerini değiştirmekle<br />
ev kadını yaptığı işin verimini artırabilir” diyordu (Yar, 1935-36: 40). Akıllarında<br />
bu “zaman ve hareket” metodları olan kız enstitüleri, Türk kadınlarını verimlilik<br />
hakkında eğitmeye, onların hane üretkenliğini artırmaya çalıştılar. Yine İncila<br />
“Kadın bu işleri yaparken amele gibi (Normal randıman) esaslarından istifade<br />
etmeli” diyordu (age.). Buna göre ev işlerinde artık pratik kurallar işe yaramayacaktı.<br />
Bundan sonra işler fabrikadaki bir montaj hattında olduğu gibi önceden<br />
programlanmalı ve bir düzene sokulmalıydılar. Gündelik her faaliyet için uygun<br />
olan bir zaman ve verimli hareket birimi tespit edilecekti.<br />
Sarmısak demetleri yerine kalori cetvelleri<br />
“Ev” çok önemliydi. “Ev”in ne olduğu ve “ev”in ne olması gerektiği, üzerinde<br />
tartışılan, ihtilaflı bir konuydu. “Bugünkü ve Eski Kadın” başlıklı makalesi ile<br />
Enstitüsünün ödülünü kazanan Aliye Temuçin “diğer bütün yeniliklere temel<br />
olabilecek, yurdu her sahada, bilhassa ekonomi alanında yükseltebilecek ancak<br />
evdir” diyordu (Temuçin, 1936-37: 17). Bir zaman tünelinde gezindiği bu yaratıcı<br />
makalesinde, yazar “eski Osmanlı ev”ini alaycı bir tavırla şöyle tarif ediyordu:<br />
Solda bir ocak; köşede mangal; kutular, torbalar, bir yarım çuval un; duvarda sarmısak<br />
soğan dizileri, elekler, leğenler, tavanda asılı sepetler; hasılı burası bana mutfaktan ziyade<br />
bir köy bakkaliyesi hissini veriyordu. Yemek odasına geçtik, yerde birkaç minderin<br />
ortasında düzülmüş bir tepsi vardı, boğazlarına peşkir sokulmuş iki çocuk bir sahandan<br />
yemek avuçluyorlardı. Bizi görünce kalktılar, iyi terbiye görmüş olduklarını<br />
gösterir bir tavırla ellerimizi tutup yağlı ağızlarile ‘şap’ diye öptüler (age.: 19).<br />
Aliye evin bu apaçık ortada olan “düzensizliğini” çok yakında görülecek olan<br />
“cumhuriyetçi Türk evi”nin “düzen”i ile karşılaştırır. Hayalinde ulusal lider Atatürk’ün<br />
birbirine eklenen reformlarını temsil eden zaman tünelinde yolculuğuna<br />
devam eden Aliye “yeni Türk evi”ne ulaşır:<br />
17 Yar (1935-36) 40. Duvar döşemede mikro-harekete dair orijinal çalışmalar için bkz. Gilbreth<br />
(1909).