You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
264<br />
rekli cahil halk” varsayımı kısır kadınlar ve hemşirelik üzerine yapılan sonraki<br />
iki tebliğde de mevcuttu. Bahriye Çeri, R. H. Karay’ın Sürgün, R. N. Güntekin’in<br />
Değirmen ve Kesime Nadir’in Solan Ümit adlı romanlarını incelediği çalışmasında<br />
aşk ve cinsel istek ile aile yaşamı ve namus arasında kalan çelişkili çifte<br />
söyleme işaret etti. Çeri’ye göre 1923-38 arası romanlarında, erdemleriyle yüceltilen<br />
ve nesneleştirilmeyen kadınlar varken, Atatürk’ün ölümünden sonra<br />
yazılan romanlarda cinsel bir iştahla bakılması meşru kadınlar var.<br />
Sempozyumun ikinci gününde sunulan tebliğler genellikle kadının edebiyatta<br />
ve diğer sanatlarda temsiliyle ilgiliydi. Jale Parla’nın tebliği, metin analizini<br />
tarihsel bağlamına oturtması ve onu hikmeti kendinden menkul bir metod olmaktan<br />
çıkarıp kadınların deneyimini daha iyi anlamaya yarayan bir araç olarak<br />
kullanması açısından, son derece önemli bir çalışmaydı. Parla, özellikle<br />
1960 sonrasında ürün vermiş kadın yazarların romanlarını okuyarak, bu anlatılarda<br />
yaşamöyküsünün ve kimliği arama sürecinin ne kadar merkezî bir yerde<br />
durduğunu, ancak birçok romanda tamamlanmış bir kimliğe ulaşma aşamasının<br />
bulunmadığını belirtti. Parla’ya göre kadınlar bu deneyim sürecini kaleme<br />
alırken, her zaman tarihsel bağlamın bilincinde bir üslup kurmuşlar ve romanlardaki<br />
kâbus anlatımlarında görülebileceği üzere geçmişi ya da tarihi, sırtlarında<br />
taşıdıkları, kendilerini boğan ve en önemlisi seksüalitelerini bastıran bir süreç<br />
olarak dile getirmişlerdir. Seksüaliteyi arayan bu kuşaktaki kadın yazarlar<br />
bunu bastırmış olan annelerinden ayrılır ve yazıyı bir direniş aracı olarak kullanırlar.<br />
Bu bağlamda Parla’nın çalışması, kadınların, namus ile modernleşme<br />
arasındaki ikilemde sıkışmış Kemalist kadın tasavvuruna karşı verdikleri tepkinin<br />
okunması olarak da ele alınabilir.<br />
Parla’nın ardından söz alan Demircioğlu ise, oturum sonunda Kandiyoti’nin<br />
de işaret ettiği gibi, tam da bu milliyetçi ve ahlâkçı tasavvur içinden konuşan bir<br />
kadının, Müfide Ferit’in yazılarını incelemesi açısından önemli bir karşılaştırma<br />
olanağı sunuyordu. Demircioğlu, Müfide Ferit’i döneminin ve bu dönemdeki<br />
ideolojik ortamın temsilcilerinden biri olarak görmesine rağmen temalar<br />
içindeki alt metinlerde (örneğin aşk konusunda) kadın sesini duyabilen incelikli<br />
bir okuma örneği sergiledi.<br />
Yöney ise 1935 yılında Türkiye’de yapılmış 12. Uluslararası Kadın Kongresi’nde<br />
kadınların barış söylemi ile ’90’lı yıllarda çıkan kadın <strong>dergi</strong>lerindeki barış<br />
söylemini karşılaştırarak, her ikisinde de annelik kimliğinin öne çıkarıldığını,<br />
ancak Kongre’de bu kimliğin daha çok biyolojik bağlamı içinde ele alındığını<br />
tespit etti. Bu tebliğin ardından Kerestecioğlu, Kongre’ye daha yakından eğilen<br />
çalışmasında dönemin Türk basını ile Fransız basınını karşılaştırarak, iktidarın<br />
Kongre’yi kendini meşrulaştırmak üzere bir araç olarak kullandığını belirtti.<br />
Böylece erken Cumhuriyet yıllarında kadına yönelik reformların daha çok rejimin<br />
kendini meşrulaştırmasına yönelik birer araç niteliğinde kaldığına dair<br />
saptamaya yeni bir örnekle katkıda bulunmuş oldu.