You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
233<br />
sürecinde destek olduğu bir başka İslâmî kongre münasebetiyle tekrar alevlendirildi.<br />
36 Esasen Siyonizm’e karşı Filistin Arap mücadelesini ve Müslüman dayanışmasını<br />
güçlendirmeyi amaçlayan, ancak görünürde kutsal toprakların korunması<br />
ve Kudüs’te bir Müslüman üniversitesi açmak temalarını tartışmanın gerekçe<br />
gösterildiği bu Kongre’nin hazırlık aşamasında hilafet meselesi özellikle<br />
sürgündeki devrik halife Abdülmecit’in Kongre’ye davet edileceği söylentisiyle<br />
gündeme geldi (Kramer 1986: 125-130). Bunun üzerine Mısır, Türkiye ve yakınlarda<br />
ölmüş olan Şerif Hüseyin’in oğullarının Kongre’nin gerçekleşmesini tehlikeye<br />
düşürecek düzeye varan tepkileri karşısında Emin el-Hüseyni Kongre’nin<br />
gündeminde hilafet konusunun bulunmadığına, devrik halifenin davet edilmesinin<br />
de söz konusu olmadığına bu ülkeleri ikna etmek için büyük çaba harcamak<br />
zorunda kaldı (agy.). Öte yandan Mısır’da Kral Fuad’ın itibarını zedelemek<br />
amacıyla Wafd hükümeti bu Kongre’ye olumlu yaklaşıp destek vererek temsilci<br />
gönderdi. Kral’ın Kongre’ye ve Müftü’ye şiddetle tutum alması ile yaşanan sürtüşme<br />
Müftü’nün Kral’a halifelik konusu ile ilgilenmediği yolunda bir kez daha<br />
garanti vermesi ile ancak giderilebildi. Tüm bunlar İslâm dünyasında yerel çıkar<br />
çatışmalarının ve iktidar mücadelelerinin halifelik kurumu üzerinden sürdürüldüğüne,<br />
siyasal çekişmelerde taraf olanların halifelik konusunu kendi hesaplaşmalarına<br />
nasıl malzeme yaptıklarına çarpıcı örnekler oluşturmaktadırlar.<br />
İki yıl sonra, aynı meseleye ilişkin olarak İslâm dünyasının bir başka köşesinde<br />
harekete geçildiği görülür. Ağustos 1933’te bir Fransız gazetesi Fas Sultanı’nı<br />
halife yapma fikrini ortaya attı. Bu girişim Hicaz ve Mısır’da halifelik kurumunun<br />
yeniden ihya edilmesine yönelik yukarıda zikredilen sonuçsuz girişimlerde<br />
oldukça manipülatif bir rol üstlenmiş oldukları düşünülen İngilizler’in karşısında,<br />
dönemin “rakip” dünya gücü olan Fransızlar’ın bu mesele açısından sanki<br />
bir tür “misilleme”si gibi görünmektedir. 37 Dolayısıyla “ilga-sonrası” süreçte yaşananların<br />
uluslarası arenada güç ve nüfuz mücadelelerinin seyrini de aksettirecek<br />
biçimde geliştiği söylenebilir. “Faslı” bir halife önerisine Kahire’nin tepkisi<br />
beklenebileceği gibi iki yıl önce Kudüs Kongresi’ne karşı olanın aynısıydı ve daha<br />
önce adı duyulmamış bir oluşum olan “Müslüman Halifelik Cemiyeti” tarafından<br />
yapılan bir toplantıda “İslâm dünyasında hiç kimsenin halifelik için gerekli<br />
niteliklere sahip olmadığı” belirtildi (Kedourie, 1963: 231).<br />
36 Kudüs Müftüsü Hacı Emin el-Hüseyni’nin Filistin ulusal kurtuluş hareketindeki öncü rolü ve<br />
kurucu pozisyonu konusunda ve Kongre’nin (Türkçe) genel bir değerlendirmesi için bkz. Elpeleg,<br />
1999.<br />
37 Aslında Fransa İngilizler’in kendi güdümlerinde bir halifelik arayışları karşısında çok daha önceleri<br />
“tetikte” olmaya başlamıştır. Fransızlar’ın Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren Şerif Hüseyin’in<br />
girişimlerini dikkatle izledikleri ve İngiliz denetimindeki bu şahsiyetin halifeliğe oynadığını<br />
fark ettikleri her noktada kendi Müslüman kitleleri arasındaki nüfuzundan dolayı Fas Sultanı<br />
kartını masaya sürdükleri anlaşılmaktadır (bkz. Şimşir, 1999: 110-111). Bunun yanısıra İtalya ve<br />
Rusya da sırasıyla Şeyh Ahmed Sanusi ve Afgan Emiri Amanullah Han üzerinden savaş sırasında<br />
ve sonrasında halifelik meselesine mühahil olmak istemişlerdir (age.: 111-113)