Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
32<br />
SELÇUK ESENBEL<br />
yan bir karışımından oluşup, pek esneklik göstermeyen tek boyutlu bir eklektisizmdi.<br />
Sonuç<br />
19. yüzyıl Meici Japon ve Osmanlı Türk seçkini, Batı kültürünü çağın reform ortamı<br />
için gerekli bir “medenileşme süreci”nin parçası olarak yaşamlarına dahil<br />
ederken, kendilerine özgü eklektik kültür modelleri yarattılar. Japonlar, va ve yo<br />
olarak Japon ve Batılı unsurları ayrı bir konumda, aynı çağdaş birey ve toplum<br />
tanımının içinde kabul ettiler. Bu model görünürde esnek olup, Batı ve Japon/ulusal<br />
unsurların tanımlanmasını daha açıktan yapmaktaydı. Buna karşılık<br />
Osmanlı Türk yaklaşımı, eski ve yerli öğelerin tamamen bırakılmasına ve temelli<br />
olarak Batı modellerinin benimsenmesine meyleden “ulusal” öğelerin zayıf<br />
kaldığı bir çağdaş kültür modeline benzemekteydi.<br />
Öte yandan konular ayrıntıyla incelendiğinde, bu tanımların tam anlamıyla<br />
geçerli olmadığı görülmektedir. Osmanlı eklektisizmi aslında sürekli olarak yerli<br />
ve Batılı öğeleri birleştirmektedir. Bu eklektisizmde, Avrupai maddi kültür öğeleri,<br />
sürekli olarak iç, zihinsel ve yerli bir ihtiyaç veya kaygıya uymak zorunda<br />
bırakılmaktaydılar. Bu değişim modeli, bazen fes veya çarşaf gibi bazı unsurlarla,<br />
Batılı öğenin “içsel” olarak Türk veya Osmanlılaştırılmasıyla kısıtlanıyor veya<br />
olumlu anlamda dengeleniyordu.<br />
Meici Japon yaklaşımı, kıyafette, evde, hatta görgü kurallarında, çağdaş bireye<br />
Japon ve Batılı kimliğe girip çıkabileceği görece bir özgürlük tanır gibiydi.<br />
Ancak bu model gerçekte liberal değildi çünkü her iki kategori de kendi içinde<br />
büyük bir katılık taşıyordu ve birbirlerinden ayrı tutulmalıydı. Çağdaş Japon bireyi,<br />
Japon ve Batı kültür unsurlarının estetik ve kurallarını istediği gibi birinden<br />
diğerine taşıyamaz, veya Osmanlı örneğinde görüldüğü gibi Batılı modelleri<br />
yerli içerikle “yumuşatması” söz konusu olamazdı.<br />
Ancak Japon eklektisizminin birbiriyle yer değiştirebilen bu Batı ve Japon ikili<br />
özelliği, ilerici Japonya kimliğinin gelecekte güçlü bir şekilde Batı kültür kimliğinin<br />
kamusal imgesine bağlı olabilmesini zorunlu kılmıştır. Nitekim 20. yüzyıl<br />
Japon milliyetçileri, bir ara Japon kategorisine öncelik tanıyarak, Batı kültürünü<br />
inkâr eden bir model üretme çabasına girdiler. Buna karşılık Osmanlı eklektik<br />
karışımları, Meici’nin “tam Batılı” kategorisinden daha az “Batılı” ve tek bir eklektik<br />
sistemden oluştuğundan daha az “esnek”ti; ancak değiştirilemezlik potansiyeli<br />
daha güçlü gözükmekteydi. Diğer bir deyişle, bir kere yeniçeri kıyafeti,<br />
Türk evinin sedirleri ve ev kıyafeti bırakıldıktan sonra bunlar Japonya’da olduğu<br />
gibi bir alternatif benlik oluşturmamışlardı.<br />
Öte yandan Japon eklektisizmi, ikili bir kültür yaşamı içinde, Batı kültürünün<br />
kamu alanında hızla ve tümden kabul ve kullanımını teşvik eden bir tutum sergilemekteydi.<br />
Buna karşılık Osmanlı’nın kamu alanında Batı kültürüne yaklaşı-