You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
254<br />
Bu temel tespitleri kalkış noktası yaptığımda, Osmanlı’nın çöküş ve ulusal<br />
devletlerin ortaya çıkması sürecinde, oluşan zihniyetin, haleti ruhiyenin, bizlerin<br />
bugünkü sorunlara tepki gösterme biçimimizi nasıl etkilediğini tespit etmek<br />
hiç zor olmamıştı. Özellikle Kürt sorunu söz konusu olduğunda bu durum çok<br />
açık gözleniyordu. Sadece yöneticiler değil, sıradan vatandaşta, tarihteki tepkilerin<br />
benzerlerini gösteriyorlardı. Kürtlerin demokratik talepleri arkasında yatan<br />
gerçeğin, “memleketin bölünmesi” olduğu; Batı’nın Kürt kartını bilerek kullanmak<br />
suretiyle Sevr’i yeniden hortlatmak istediği; etrafımızın bizi zayıf düşürmek<br />
ve parçalamak isteyen düşmanlarla çevrildiği vb. gibi günlük konuşmalarda<br />
bile kullanılır hale gelen standart argümanların tümünün 80 yıl öncesinde<br />
oluştuğunu, o dönemin ruh halini yansıttığını söyleyebiliriz.<br />
80 yıl önce “memleketi bölmek” için “düşman güçlerle işbirliği yapan”lar gayrımüslimlerdi.<br />
Bu amacı taşıyan “unsurlara” karşı şiddet kullanılması da doğaldı.<br />
1991 veya 1992 yılıydı. Cizre şehri, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından topa tutulmuştu.<br />
Halk dağlara kaçarak canını kurtarmaya çalışıyordu. Bir gazetede küçücük<br />
bir haber dikkatimi çekti. Yaşlı bir Kürt, bir gazeteciye, “Biz Ermeni miyiz<br />
ki bize bunu yapıyorsunuz?”, diyordu. Üzerinde çok konuşulmuyor olsa bile, bilinç<br />
altı süreçlerini belirleyen ve neredeyse otomatik, “kendiliğinden” belli reaksiyon<br />
biçimlerine yol açan bir mentalite iş başındaydı. Yapmak istediğim, bunu<br />
açığa çıkarmak, bilinir bir hale getirmekti. Çünkü, bu problemle uğraşmanın en<br />
önemli yolu buydu. Elias’ın özellikle Almanlar Üzerine Çalışmalar’ı bana bu<br />
konuda “yol gösterici” oldu.<br />
Dört ana boyut<br />
Elias, Alman ulusal devletinin oluşum sürecinde, karmaşık yumak içerisinde,<br />
dört süreci diğerlerinden ayırarak öne çıkartır. Ona göre, bu dört süreç Alman<br />
Ulusal Kimliğini (Habitusunu) esas olarak belirlemiştir. Burada bu özelliklerin<br />
ne kadarının Osmanlı-Türk tarihinde benzer şekilde yaşandığı, ne kadarının<br />
farklı olduğu önemli değil. Şüphesiz benzerlik de bulunabilir, farklar da. Önemli<br />
olan, “benzerlik ve farkların” tespit edilmesi değil, kıyaslama yöntemiyle, kendi<br />
konumuzu anlamada elde edeceğimiz perspektif genişlemesidir.<br />
1) Elias, birinci önemli özellik olarak, Almanya’nın “orta konumunu” sayar.<br />
“Orta Konum” bir tek coğrafi anlamda kullanılan bir kategori değildir. Kendi<br />
çevresindeki diğer uluslarla girilen ilişki tarzının getirdiği bir duygudur bu. “Almanların<br />
devlet kurma süreci, üç halk blokunun ortasındaki blok olma durumundan<br />
derin biçimde etkilenmiştir. Latinleşmiş ve slav gruplar, nüfusça kalabalık<br />
Alman devleti tarafından, sürekli olarak tehdit ediliyor hissediyorlardı. Aynı<br />
zamanda, oluşmakta olan Alman devleti temsilcileri de, kendilerini sürekli<br />
olarak kenarlardan tehdit altında hissediyordu. Her bir taraf, genişlemek için ellerine<br />
geçen fırsatları başka bir şey gözetmeden sonuna kadar kullanmaya çalı-