19.12.2017 Views

dergi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

255<br />

şıyordu. Devletlerin bu biçimde yer almaları zorunluluğu ortadaki Alman devleti<br />

açısından kenar bölgelerden sürekli bir kopma ve bağımsız devletlerin oluşması<br />

anlamına geliyordu” (Elias, 1990a: 9).<br />

Bu “orta konum”un yarattığı önemli bir haleti ruhiye, kenarları, “kendi varlığına<br />

yönelik tehdit” unsuru olarak değerlendirmektir. Çevrenin, “kendisini imha<br />

etmek isteyen düşmanlar” tarafından çevrilmiş olunduğuna inanılır. Bugün<br />

Türkiye’nin kendi komşuları ile ilişkilerini esas olarak bu haleti ruhiyeye bağlı<br />

olarak belirlendiğini söylemek abartılı olmaz zannederim.<br />

2) Alman ulusal ruh halini şekillendiren ikinci önemli faktör, devletler arası<br />

hiyerarşide Almanya’nın daha önceki üstün konumunu kaybetmiş olması gerçeğidir.<br />

Elias’a göre, bireyler arası ilişkilerde olduğu gibi, devletler arası ilişkilerde<br />

de “statü” sorunu, insanları harekete geçiren, etkileyen en önemli sorunların<br />

başında gelir. Birçok eserinde bu konunun özel olarak altını çizer. Statü farkları,<br />

bununla bağlı olarak yaşanan gerilimler ve statünün kaybedilecek olunmasından<br />

duyulan korku, sadece modern toplumlarda değil, insanlık tarihinde sıkça<br />

karşılaşılan bir durumdur ve birçok soruna kaynaklık eder (Elias, 1972: 13).<br />

Devletler arası ilişkilerde de bu durum gözlenir ve Elias’a göre; bir dönem üst<br />

bir statüye sahip devletler, üstün konumlarını kaybettikleri durumda, bunu içlerine<br />

sindiremezler. “Bugüne kadarki insanlık tarihinde ispat edilmiş bir gerçekliktir<br />

ki, final (eleme) savaşları günlerinde üstün bir pozisyonda olma durumlarını<br />

(iddialarını) kaybeden devletlerin veya diğer toplumsal birliklerin<br />

üyeleri, değişen durumla barışabilmek ve en önemlisi kendilerinin kıymetine<br />

ilişkin duygularının değer kaybetmesini kaldırabilmeleri için uzun bir zamana,<br />

bazen yüzyıla ihtiyaç duyarlar. Belki de bunu hiçbir zaman başaramazlar” (Elias,<br />

1990a: 10).<br />

Böylesi bir durumda en çok rastlanan, topluluk üyelerinin bunu bir tür “aşağılanma”<br />

olarak algılamalarıdır. Aşağı duruma düşmüş olma gerçeğini kabul etmemek,<br />

hiçbir şey değişmemiş gibi hareket etmek tercih edilir. Kendi konumlarıyla<br />

uygun olmayan fanteziler geliştirilir, dünyaya, kendi durumlarının değişmediğini<br />

ispat için iktidar gösterileri ve savaşlar içine girilir. Devlet hiyerarşisinde bulunulan<br />

yere göre kuvvetlenmekle birlikte, topluluk üyelerinde de gözlenen bir<br />

depresyondur bu. Bu depresyon, kaybolmuş büyüklükten duyulan derin üzüntü<br />

biçiminde tezahür eder. Kolektif grubun başına gelen bu “kadere karşı çıkmak ve<br />

şiddete başvurarak saat geri döndürülmek istenir” (Elias, 1983: 134).<br />

İki önemli kültürde bu durumun izlerini görmek mümkündür. Birincisi, “içki<br />

içme ve sarhoş olma” kültürüdür. Duyulan acı, içilen içkide unutulmaya çalışılır.<br />

İkincisi, devletin görece zayıflığı ve diğer devletlerin, sınır içlerine kadar çok<br />

rahat askerî seferler yapabilmeleri, o toplumda askeri davranışları ve savaşçılık<br />

duygularının kamçılanmasına yol açar. Macar şarkiyatçısı Vambery’nin, Londra’da<br />

Namık Kemal ve Ziya Paşa ile yaptığı görüşmelerden aktardıkları, bu haleti<br />

ruhiyenin çok güzel bir ifadesidir: “Gündüzün konuşmaların havası... uykulu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!