Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
154<br />
BEDRİ GENCER<br />
kurumsal süreklilik ve kopuş noktalarının tespiti, en azından, yaşadığımız, yapısal<br />
rejim ve kimlik sorunlarının daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunacaktır. Laikleşme,<br />
Cumhuriyet ekibi tarafından, esas hedef olan ‘medenileşme’nin 7 temel<br />
gereği olarak alınmıştı. ‘Ulus’ ve ‘devlet’ kavramlarında toplanan Türk laikleşmesinin<br />
dinamiklerinin tam olarak kavranmasından sonradır ki, bunun, gerçek<br />
anlamda ‘medenileşme’ye engel olduğu daha iyi görülebilecektir.<br />
Hangi asabiyet<br />
Sekülerizasyon sosyologlarının belirttiği gibi Batı’da ulusallaşma ile sekülerleşme/laikleşme<br />
süreçleri birbirlerine paralel seyretmiştir (Martin, 1993: 100). Ancak<br />
Hıristiyanlığın siyasi otorite ile netameli ilişkilerinden dolayı, konunun uzmanları,<br />
bu ilişki hakkında net, doyurucu bir açıklama getirememişlerdir. Bu<br />
noktada, dünyada, tarih ve topluluklara yön veren ilkelerin mucidi olarak tarih<br />
felsefesi ve sosyolojinin kurucusu sayılan (Meriç, 1996: 149) İbni Haldun’un ünlü<br />
‘neseb/sebeb asabiyeti’ kavramlaştırması imdadımıza yetişmektedir. Yukarıda<br />
belirtildiği gibi, burada söz konusu kavram çifti bağlamında ‘ulusal/ulusal-üstü’<br />
kimlikleri münhasıran değil, laikliğin dinamiği olmaları bakımından ele alacağız.<br />
İbn Haldun’un siyasi felsefesinin şahdamarını oluşturan ‘asabiyet’ 8 kavramı,<br />
tarihî bir aktör olarak insan topluluklarının mobilizasyonundaki temel dinamiği<br />
ifade etmektedir. ‘Asabiyet’ kavramı farklı algılamalardan dolayı Batı dillerine<br />
farklı şekillerde aktarılmışsa da, nispeten yerleşik karşılığı, ‘topluluk ruhu’<br />
olarak ifade edebileceğimiz ‘esprit de corps’ veya ‘communal spirit’tir (Hassan,<br />
1977: 173-4). Bu anlamda neseb asabiyeti, bir insan topluluğunu, kan ve soy gibi<br />
birincil bağlılık temelinde ‘dayanışma’ ve hayatın sürdürülmesine yönelik ortak<br />
eyleme sevkeden bir dinamiktir.<br />
Asabiyetin, özellikle Alman bilgin/yazarlar tarafından ‘milliyet’ şeklinde yorumlanması<br />
(Simon, 1978: 70-1), XIX. ve XX. yüzyılın gelişmeleri ışığında tarihe<br />
güdümlü bir yaklaşımdan başka bir şey değildir. Konunun önde gelen teorisyenlerinin<br />
de ifade ettiği gibi, ‘ulus’ kavramı, ‘nation-building’ (ulus-inşası) deyiminden<br />
de çıkarsandığı üzere bir icat, Fransız Devrimiyle birlikte gelen modern,<br />
kurgusal bir özne; ‘ulusalcılık’ öncelikle siyasi bir tercih, Marx tarafından<br />
‘gerçekliğin tahrifi’ sayılan ideolojilerden, -ism’lerden biridir (Guibernau, 1996:<br />
49); oysa asabiyet öncelikle objektif, sosyal bir oluşumun sebebidir; siyasi oluşum,<br />
sosyal oluşumun bir türevidir (Hassan, 1977: 180, 206). Öte yandan Franco<br />
7 Burada ‘uygarlık’ yerine ‘medeniyet’ kavramını kullanmamızın sebebi, İngilizce karşılığı ‘city-civilization’<br />
ilişkisinde olduğu gibi, ‘medeniyet’in ‘medine’ yani şehir kökünden gelmesi, kavramın<br />
orijinal anlamını yansıtmasıdır. Aslında, ‘modernity-modernization’ ilişkisinde olduğu gibi, bir<br />
‘durum’ olarak ‘medeniyet’in İngilizce karşılığı ‘civility’ olacaktır; ‘civilization’, bir süreç olarak<br />
‘temeddün’ün (medenileşme) karşılığıdır.<br />
8 Kavram hakkında ayrıntılı bir tartışma için, Simon, 1978: 68-88.