Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
126<br />
ERK YONTAR<br />
ni teori, terim ve araştırma tiplerin geliştirilmesi gerektiğini savunur, Yine bu nedenledir<br />
ki, Elias öncelikle sadece şimdiki zamana yönelik statik sosyal bilimleri<br />
eleştirir. Elias’ın deyişiyle, “Oluşmuş ve daima oluşmakta olan, teorik olarak da o<br />
şekilde, yani oluşmuş ve oluşmakta olan şeklinde kavranmalıdır” (Elias, 1983c:<br />
31). Böyle bir ön koşuldan yola çıkan Elias, statik ve tarihdışı model ve teorilere;<br />
aynı zamanda “sosyolojinin şimdiki zamana geri çekilmesine” (Elias, 1983c: 31)<br />
karşı çıkarak, aslında değişimin, insan ve figürasyonların tâbi olduğu yapısal<br />
özelliklerden oluştuğunu vurgular. Böylece toplumsal dönüşüm, Elias’ın sosyal<br />
süreçler teorisini oluşturan (konstitutiv) parçalardan biridir. Bu yazının başlarında,<br />
Elias’ın dönüşüme yönelik içkin içtepiyi her toplumsal yapının entegral momenti<br />
olarak varsaydığı belirtilmişti (krş. Elias, 1977: 140). Elias’a göre sosyal süreçler<br />
çift kutuplu, dönemli ve itmeler şeklinde meydana gelirler. “Bir yöne doğru<br />
itmeler, diğer yöne doğru itmelerle yer değiştirir. Bu itmelerin ikisi de, aynı zamanda<br />
ortaya çıkabilir. Bunlardan birisi diğerine hâkim olabileceği gibi, diğerine<br />
denk de gelebilir” (Elias, 1986: 244). Ayrıca Elias, üç ana sosyal sürecin varlığını<br />
tespit ediyor. Bunların genel insan gelişmesi çerçevesinde birbirlerini tamamlayıcı<br />
ve karşılıklı bağımlı nitelikteki karakterini, Elias’ın Avrupa, daha doğrusu<br />
Fransa’daki medenileşme sürecinin sosyo ve psikogenetik araştırması çerçevesinde<br />
izlemek mümkündür. Söz konusu süreçlerin ilki, feodalizmden itibaren<br />
günümüze kadar izlenen ve merkezleşmeye doğru gelişen bir devletleşme (Staatsbildungsprozess)<br />
sürecidir. Burada “rekabet figürasyonları” içinde bulunan<br />
derebeyleri, bir başkası tarafından yok edilmemek için, birbirleriyle sürekli bir<br />
mücadele içinde bulunurlar. Böyle bir tekelleşme mekanizması çerçevesinde,<br />
mücadeleye katılan taraflardan biri, bir diğerini yendiği zaman, galip olanın gücü<br />
artar. Elde edilen her yeni galibiyetle, kendi kendini büyüten bir güç ortaya çıkar<br />
ve bu sürecin sonucunda, galiplerden ya biri ya da az sayıdaki galiplerin<br />
oluşturduğu birlik, belli bir yönetim tekeline sahip olurken, diğerleri bunlara bağımlı<br />
duruma düşerler. Devletleşme yönelimi (trendi), yani küçük sosyal birimlerin<br />
daha büyük entegrasyon birimlerine doğru geliştiği entegrasyon süreci, ikinci<br />
ana sürecini teşkil eden, fonksiyonel ayrımlaşma (Prozeß der Funktionsteilung)<br />
süreciyle birbirini tamamlayacak biçimde ilişkilidir. Fonksiyonel ayrımlaşma süreci,<br />
ya da daha genel bir deyişle, toplumların artan farklılaşmasına karşılık, tek<br />
tek bireylere verilmiş sosyal pozisyon ve fonksiyonların ihtisaslaşmasında da artma<br />
süreci, aynı şekilde kesintisiz olarak eski çağlardan itibaren karşıt yönelimleri<br />
de kapsayacak şekilde günümüze 11 kadar süren yönlü bir süreçtir. Artan toplumsal<br />
farklılaşmayla birlikte, tek tek insanların ve toplumsal birim ya da grupların<br />
karşılıklı bağımlılık derecesi de artar. Bu suretle, söz konusu toplumsal süreçteki<br />
etki ve bağımlılık zincirleri gittikçe uzayarak her insanın daha hesaplanabilir ve<br />
11 Günümüzde bu türlü fonksiyonel farklılaşma süreçlerine, iş ve meslek (ve de kurumsallaşmış<br />
bilim) alanlarındaki ihtisaslaşma olgusunda açık bir şekilde rastlamak mümkündür.