19.12.2017 Views

dergi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

239<br />

man” (“Hindu” değil) ulusçuluğu üzerinde önemli izlere sahip olduğunu belirtmek<br />

gerekir. Tek farkla ki artık daha fazla Altkıta ötesinden arayışlar söz konusu<br />

değildi. Hareketin düşünsel çerçevesi ve pratiğinin yeni ve artık daha fazla evrensellik<br />

iddiası taşımayan bir yoruma tâbi tutulmasından, Muhammed İkbal’in<br />

“çok-milliyetli fakat yerel (bölgesel) vurgulu panislâmizmi”nin doğuş<br />

bulmasına ve yapıtaşı din olan nadir ulus-devletlerden biri olarak Pakistan idealinin<br />

gerçeklik kazanmasına temel oluşturduğu ileri sürülebilir (Ahmad, 1967:<br />

140; Niemeijer, 1972: 178; Minault, 1982: 212).<br />

Değerlendirme<br />

God made man and the Devil made the nation. 45<br />

Yukarıda sergilenen görüntü, İslâm dünyasında ilk ortaya çıktığı dönemlerden<br />

1900’lerin ilk çeyreğine kadar gelen süreçte, ne hukuksal temeller ne de kurumsal<br />

pratik itibarıyla, mutabakat çerçevesi kesinkes çizilmiş bir halifelikten söz<br />

edilemeyeceğini gözler önüne serer. Kurumun mahiyeti, işlevleri ve etki alanı<br />

ile sınırları, zamanın-mekânın özgüllüklerine ve siyasal koşullara bağlı olarak<br />

çeşitlenmiş, özellikle de siyasal iktidarlar ve iktidarlararası mücadeleler, halifeliği<br />

sahiplenmek veya denetlemek konusunda belirleyici olmuştur. Halifelik ilkin<br />

Peygamber’le birlikte ortaya çıkan İslamî sosyopolitik yapının, Peygamber’in<br />

ölümünden sonra da varlığını sürdürebilmesi hedefiyle doğuş bulmuş bir siyasal-dünyevi<br />

liderlik makamı olarak gündeme gelmiş, ancak daha en baştan, etnik<br />

bölünmüşlüklerin söz konusu makam üzerinden sürdürülen iktidar mücadelelerine<br />

yol açması söz konusu olmuştur. Daha sonra ise dinsel-ilahî otoriteyi<br />

beraberinde getiren bir kutsiyet atfı ile bu dünyevi-siyasal makamın etki gücü<br />

daha da pekiştirilmiştir. Buna mukabil, değişen koşullar siyasal iktidar açısından<br />

bir parçalanmaya yol açtığında, bu parçalanmış yapı içerisinde halifelik bir<br />

meşruiyet kaynağı olarak yalnızca dinsel bir sembol durumuna gerilemiştir. İlginç<br />

olan nokta, halifelik kurumunun İslâm toplumunun gündemine gelmesinden<br />

itibaren kendisini gösteren bu pratikler setinin, yani siyasal ile dinsel temsiliyet<br />

arasında bazen her ikisini de kapsayan gidiş-gelişlerin, tarihin ileri sayfalarında<br />

dönemin ve ortamın özelliklerine bağlı olarak tekrar tekrar ortaya çıkmış<br />

olmasıdır. Bu olgu, halifelik kurumunun hukuksal mahiyetine ilişkin belli<br />

ilke ve kuralların yerleştirilmesini engellemiştir. Böylesi bir kuramsal çerçeve<br />

üzerinde mutabakat eksikliği, 1924’te Türkiye’deki “İlga” kararı sonrasında Müslüman<br />

ülkeler yöneticilerini kurumu yok olmaktan kurtarma yolunda geçerli<br />

bir çözüm üretmekte başarısızlığa götüren önemli bir etken olsa gerektir. Hali-<br />

45 Hint Hilafet Hareketi’nin yukarıdaki alt-bölümde de bahsedilen önde gelen isimlerinden Muhammed<br />

Ali’nin halifeliğin kaldırılmasını izleyen süreçte sarfettiği bir söz [Tanrı insanı yarattı,<br />

Şeytan da ulusu] (akt. Watson, 1955: 94).

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!