T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
110<br />
re Melâmîleridir. Kitapta bu üç devre Melâmîleri<br />
hakkında bilgiler yer almaktadır.<br />
Melâmetîlik hakkındaki bilgiler, Sülemî’nin<br />
Risaletü’l-Melâmetiyye adlı eserinde bulunmaktadır.<br />
Sülemî bu risalesinde ilim <strong>ve</strong> hal ehli kişileri<br />
üç kısma ayırır <strong>ve</strong> ilk gruba dinî kaynakların görünen<br />
ilk anlamından hüküm çıkaran fakihleri,<br />
ikinci kısma ilm-i ilahi ile ilgilenip dünya sebepleri<br />
ile ilişkilerini kesen marifet ehlini, üçüncü<br />
kısma da iç dünyalarında tümüyle Hak ile birleşen<br />
“Melâmetiyye”dir. Melâmetîler, keramete<br />
önem <strong>ve</strong>rmiyorlar. Melâmetînin her türlü kayıttan<br />
vareste olup Allah’a kalpten bağlı olması lazım.<br />
Hatta ibadette bile bir zaman <strong>ve</strong> mekân olmadığı<br />
gibi belirli âdâb <strong>ve</strong> rüsum da yoktur. Melâmîlikte<br />
zikir <strong>ve</strong> evrat da yoktur. Bunlar dünyayı Hak’tan<br />
gaflet olarak telakki etmekteler, fakat çile, riyazet<br />
gibi yollarla dünyadan vazgeçmemektedirler.<br />
Melâmîlik yalnız mürşide muhabbet <strong>ve</strong> kalbi rabıta<br />
ile tefekkür <strong>ve</strong> sohbet üzerine müesses bir irfan<br />
<strong>ve</strong> âdettir.<br />
Melâmîlerle en ziyade uyuşan tasavvuf erbabı<br />
Mevlevilerdir. Bunun sebebi de Mevlevilerde esma<br />
yoktur. Zikir, yalnız bir mikdar ismi celalden ibarettir.<br />
Haftadan haftaya sema yapılır. Gerek muhiplerin<br />
gerek dervişlerin süluku sohbetledir.<br />
Gölpınarlıya göre, Melâmîlikle fütüv<strong>ve</strong>t arasında<br />
zamanla ideolojik bir kaynaşma yaşanmıştır.<br />
Melâmîlik düşünce sistemidir, onun iktisadî tamamlayıcısı<br />
da fütüv<strong>ve</strong>t olmuştur.<br />
Halide ÖZÜDOĞRU ERDOĞAN<br />
MELİKÜ’T-TÜCCÂR<br />
“Tüccarların Başkanı” anlamına gelen bu terim<br />
ilk defa Celayirler döneminde (1340–1431) kullanılmış,<br />
bu unvanla tacirler atanmıştır. Timurlular<br />
döneminde de aynı unvanda tüccarların olduğu<br />
belirtilmektedir. Safevîler döneminden itibaren<br />
tüccarlar arasında bu unvanı taşıyan <strong>ve</strong> hükümetin<br />
gözetiminde çalışan görevliler daha öne çıkmaya<br />
başladı. Ancak bu dönemdeki fonksiyonları<br />
hakkında ayrıntılı bir bilgi yoktur. Melikü’t-tüccâr<br />
makamının asıl işlevi Kaçarlar dönemiyle önem<br />
kazanmıştır.<br />
Melikü’t-tüccârların XIX. yüzyıldan itibaren işlevleri<br />
arttığı için ticarî hayatta da önemli görevler<br />
üstlendiler. 1807 yılında Avrupalı bir seyyaha<br />
göre İran’da melikü’t- tüccâr özellikle sarraflık<br />
işiyle uğraşmakta <strong>ve</strong> ürünlerini yüksek fiyattan<br />
şaha satmaktaydı. 1844 yılına gelindiğinde sadece<br />
Tahran <strong>ve</strong> Buşehr’de melikü’t-tüccâr bulunurken<br />
bu yıldan sonra sayıları hızla artarak her<br />
şehirde bu unvanlı tüccarlar ortaya çıktı. Bunda<br />
şüphesiz Kaçar Muhammed Şah’ın 1844 yılında<br />
İngiliz tüccarlar lehine çıkardığı ferman karşısında<br />
ayakta durabilmek için birlik oluşturma<br />
düşüncesinin etkisi olmuştur. Dolayısıyla ticaret<br />
merkezi olan her şehre melikü’t-tüccâr atanarak<br />
bu tip organizasyonlar hızla çoğalmıştır.<br />
Nasiruddin Şah zamanında melikü’t-tüccârların<br />
yetkilerinin daha da genişletildiği görülmektedir.<br />
Melikü’t-tüccâr şehirdeki en zengin <strong>ve</strong> etkili kişiler<br />
arasından seçilir, vali tarafından onaylandıktan<br />
sonra göre<strong>ve</strong> başlardı. Başlıca vazifeleri<br />
meslektaşları arasında çıkan ihtilafları çözmek<br />
<strong>ve</strong> satıcı ile olan sorunları gidermekti. Bir tüccarın<br />
iflası durumunda kurulan hakem kurulunun<br />
başına da o getirilirdi. Pazar yerlerinin, gece bekçilerinin<br />
organizasyonunu sağlamak da görevleri<br />
arasındaydı.<br />
Melikü’t-tüccârların çoğu, şehirlerde cami,<br />
köprü, kervansaray <strong>ve</strong> kapalı çarşılar inşa ettirmiştir.<br />
Şehirdeki bazı büyük tüccarların ne<br />
melikü’t-tüccâr olmayı, ne de o makama gelene<br />
uymayı kabul ettiği nakledilir. Bu durumda onlar<br />
gayriresmî olarak tüccarların reisi konumunda<br />
bulunuyorlardı. O unvanı taşımasalar da fonksiyon<br />
olarak melikü’t-tüccârın görevlerini yerine<br />
getirmekteydiler.<br />
Tahran gibi büyük şehirlerde melikü’t-tüccârlar<br />
bazı işlerin ters gitmesi durumunda otorite sağlayamadığı<br />
zaman merkezî hükümetin ticaret<br />
bakanlığına başvururdu. Bunun yanında özellikle<br />
başkentteki melikü’t-tüccâr, ekonomik <strong>ve</strong><br />
malî konularda hükümete tavsiyelerde bulunarak<br />
şahın bir ekonomi uzmanı gibi danışmanlık<br />
yapardı. Bu manada bazı yarı resmî kaynaklar<br />
onu bir hükümet görevlisi olarak kaydetmişse de<br />
melikü’t-tüccâr makamı bürokratik bir hiyerarşi<br />
içinde yer almamıştır. Onlar meslek içi işleri düzeltmek<br />
<strong>ve</strong> yoluna koymak üzere bir sınıfın yetkilendirilmiş<br />
profesyonel temsilcisi olarak sadece<br />
arabuluculuk rolünü üstlenmişlerdir. Bir taraftan<br />
meslektaşlarına hükümet kararlarını bildirip<br />
onların sorumluluğunu hükümet nezdinde yüklenirken<br />
diğer taraftan meslektaşlarının menfaatlerini<br />
korumak <strong>ve</strong> onlar adına hükümetle ilgili<br />
işleri yerine getiriyorlardı. Bu yarı resmî pozis-