27.08.2015 Views

T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ​

1WQPJ6Jax

1WQPJ6Jax

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

A h i l i k<br />

A n s i k l o p e d i s i<br />

244<br />

ile Kemâliyye, Ahmed ed-Dımeşkî ile Ahmediyye<br />

kolları meydana gelmiştir. Murtazâ ez-Zebîdî<br />

Zerkûbiyye kolundan Ebü’l-fütûh Tâvusî’ye<br />

(Nûreddin Ahmed b. Abdullah, ö.861/1457 civarı)<br />

ulaşan bir silsileyi, Harîrîzâde de Kemâliyye kolundan<br />

Cebertiyye tarikatının kurucusu Yemenli<br />

İsmâil b. İbrâhim Cebertî’ye (ö. 806 / 1403),<br />

Ahmediyye kolundan Gavsiyye tarikatının kurucusu<br />

Hindistanlı Muhammed Gavs’a (ö. 970 /<br />

1563) ulaşan birer silsileyi kaydetmiştir. Hicaz<br />

<strong>ve</strong> Yemen bölgesinde yayılan Abdullah b. Es’ad<br />

el-Yâfiî’nin (ö. 768 / 1367) kurduğu Yâfiiyye, esasen<br />

Kâdiriyye’nin önemli kollarından biri olduğu<br />

halde, kurucusunun birkaç tarikatla birlikte<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdiyye’den de icazetli olması sebebiyle,<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdiyye’nin kolları arasında da sayılmıştır.<br />

Öte yandan Şehâbeddin es-Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin birçok<br />

halifesi vasıtasıyla Sühre<strong>ve</strong>rdiyye’de ayrı ayrı silsileler<br />

devam etmiş <strong>ve</strong> bunlardan pek çok önemli<br />

kimse hırka giymiştir. Mesela Şeyh Şehâbeddin’in<br />

halifelerinden İbnü’n-Nakîb el-Makdisî ile devam<br />

eden silsileden Ebû Hayyân el-Endelüsî, Radıyyüddin<br />

Ebû Muhammed Hüseyin b. Abdülmü’min<br />

et-Taberî, İbnü’l-Mülakkın gibi zatlar hırka giymişlerdir.<br />

İbnü’l-Mülakkın ayrıca Şeyh Şehâbeddin’in<br />

halifeleri İzzeddin Ahmed el-Fârûsî, Cemâleddin<br />

Ebû Hâmid Muhammed b. Ali, Ahmed b. İshak<br />

el-Eberkûhî, Necmeddin Ebü’l-Fazl Abdullah b.<br />

Ebü’l-Vefâ, Şeyh Ukkâşe ile devam eden silsilelerin<br />

her birinden hırka giymiştir. Ebû Hayyân<br />

el-Endelüsî Şeyh Şehâbeddin’in bir diğer halifesi<br />

Kutbuddin Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed el-<br />

Kastallânî’den de (ö. 686 / 1287) hırkası vardır.<br />

Kutbuddin Ebû Bekir Muhammed’le devam eden<br />

silsileden Zebîdî de hırka giydiğini belirtmektedir.<br />

Ünlü seyyah İbn Battûta ise Sühre<strong>ve</strong>rdiyye<br />

hırkasını Şehâbeddin es-Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin bir başka<br />

halifesi Şehâbeddin Ali er-Recâ ile devam eden<br />

silsileden 14 Cemaziyelahir 727 (7 Mayıs 1327)<br />

tarihinde İsfahan’da Şeyh Kutbüddin Hüseyin b.<br />

Şemseddin Muhammed’in elinden giymiştir.<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdiyye son zamanlarda Suriye başta olmak<br />

üzere bazı Ortadoğu ülkelerinde ortadan<br />

kaybolmuşsa da Irak’ta varlığını sürdürmektedir.<br />

Ayrıca Afganistan’da etkisinin devam ettiği,<br />

Hindistan’ın Keşmir gibi bazı bölgelerinde müntesiplerinin<br />

olduğu görülmektedir.<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdiyye’de Ebü’n-Necîb es-Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin<br />

müridlerin uyması gereken kurallardan bahseden<br />

eseri Âdâbü’l-mürîdîn’i, Şehâbeddin es-<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin Sünnî tasavvuf esaslarını anlattığı<br />

Avârifü’l-maârif ile Ehl-i sünnet inançlarını<br />

kaydettiği A‘lâmü’l-hüdâ <strong>ve</strong> akîdetü erbâbi’t-tüka<br />

isimli eserleri tarikatın âdâbı <strong>ve</strong> erkanı için temel<br />

kaynaklardır. Özellikle Avârifü’l-maârif’in<br />

Şehâbeddin es-Sühre<strong>ve</strong>rdî’den itibaren okunması<br />

<strong>ve</strong> okutulması için icazet alınması gelenek<br />

olmuştur. Bu sayede tarikatta Ehl-i sünnet çizgisi<br />

büyük ölçüde bozulmadan devam ettirilmiş,<br />

mensupları Hindu, Budist vb. dinlerin tesirlerden<br />

korunabilmiştir. Sühre<strong>ve</strong>rdiyye şeyhleri<br />

tasavvufta dünya nimetleri <strong>ve</strong> imkânlarına hiç<br />

sahip olmama ya da sahip olup sevgisini gönle<br />

sokmama şeklinde anlaşılan zühd prensibinden<br />

genellikle ikincisini benimsemiş, bu çerçe<strong>ve</strong>de<br />

zenginliğe karşı çıkmadıkları gibi makam-mevki<br />

sahipleriyle de yakın ilişkiler geliştirmişlerdir. O<br />

yüzden tarikatta oldukça fazla üst düzey yönetici,<br />

entelektüel <strong>ve</strong> varlıklı kimseler kendilerine<br />

yer bulabilmiştir. Ancak bu anlayışları sebebiyle<br />

Hindistan’da Çiştiyye mensupları tarafından<br />

ciddî şekilde eleştirilmişlerdir.<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdiyye’nin kurucusu Şehâbeddin es-<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin gerek Avârifü’l-maârif’te fütüv<strong>ve</strong>te<br />

yer <strong>ve</strong>rmesi <strong>ve</strong> gerekse fütüv<strong>ve</strong>t ile ilgili risaleler<br />

kaleme alması tarikatın âdâb <strong>ve</strong> erkanı açısından<br />

oldukça önemlidir. Zira tarikat mensupları kurucu<br />

şeyhlerinin görüşlerini <strong>ve</strong> tavsiyelerini kendileri<br />

için birer hayat düsturu haline getirmekte,<br />

dolayısıyla tarikatta âdab <strong>ve</strong> erkân çoğunlukla<br />

buna göre şekillenmektedir. Bu çerçe<strong>ve</strong>de Sühre<strong>ve</strong>rdiyye<br />

tarikatının âdab <strong>ve</strong> erkânı aynı zamanda<br />

fütüv<strong>ve</strong>t kuralları çerçe<strong>ve</strong>sinde şekillenmiştir<br />

denilebilir.<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdiyye tarikatında zikir, oturarak (kuûdî)<br />

sesli (cehrî/celî) tevhid (Lâilâhe illallah) çekmekten<br />

ibarettir. Bazı istisnalar dışında tarikatta<br />

semâ uygulaması yoktur. Tarikatın Zeyniyye-<br />

Vefâiyye kolunda ise devranî zikir uygulanmıştır.<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdiyye şeyhlerinden Yûsuf el-Acemî,<br />

Harîrîzâde’nin Tibyan’da kaydettiği Reyhânetü’lkulûb<br />

fi’t-tevassul ile’l-mahbûb isim eserinde<br />

zikrin yapılış şekli <strong>ve</strong> âdâbı üzerinde durmuştur.<br />

Buna göre mürid bütün günahlarına tövbe<br />

ettikten sonra abdestli olarak temiz <strong>ve</strong> tercihen<br />

karanlık bir odada kıbleye dönük bir şekilde<br />

bağdaş kurar. Ellerini uylukları üzerine koyup<br />

gözlerini yumarak kendisini şeyhinin huzurunda<br />

hayal eder <strong>ve</strong> onun himmetini talep eder. Sonra<br />

hareketsiz bir şekilde kalbiyle “Allah” zikrini<br />

çekmeye başlar. Ardından diliyle kelime-i tevhid<br />

(Lâilâhe illalah) zikrine geçer. Kelime-i tevhid

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!