T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
70<br />
çıkış batı <strong>ve</strong> doğu giriş koridorlarında yer alan<br />
birer merdi<strong>ve</strong>nle sağlanmıştır. Yapının ana cephesini<br />
oluşturan batı cephesi ortasında yer alan<br />
yuvarlak kemerli girişin güney yanında yer alan<br />
<strong>ve</strong> istiridye motifli kavsara görüntülü taş süslemeli<br />
çeşmenin 1086 (1675) tarihli olması, yapının<br />
inşa tarihi göz önüne alındığında başka bir yapıya<br />
ait olduğunu <strong>ve</strong> sonradan buraya monte edildiğini<br />
göstermektedir.<br />
Arastalı yapı, klâsik Osmanlı hanlarında olduğu<br />
gibi avlulu <strong>ve</strong> iki katlı bir plana sahiptir. İnşa<br />
malzemesi olarak dış cephede alt katta düzgün<br />
kesme taş, üst katta taş <strong>ve</strong> tuğla almaşık; avlu<br />
cephelerinde ise her iki katta da taş <strong>ve</strong> tuğla almaşık<br />
olarak kullanılmıştır. İki sıra tuğla kirpi<br />
saçak yapıyı çepeçevre dolaşmaktadır. Osmanlı<br />
hanlarında alışılan bir uygulama olan revak kanatlarında<br />
her iki katta revak bulunması tasarımı<br />
bu handa değişik bir uygulamayla karşımıza çıkmıştır.<br />
Batı cephede yer alan ana girişten geçilerek<br />
beşik tonozla örtülü koridorla ulaşılan kare<br />
planlı avlu cephelerinden üst kat batı cephesi<br />
sütunların taşıdığı kemerlerle oluşturulmuş bir<br />
revaka sahipken, diğer cepheler alt <strong>ve</strong> üst katta<br />
tamamen revaksızdır. Avluya doğrudan açılan alt<br />
kat mekânları ile üst kat koridorları beşik tonozla;<br />
üst kat mekânları ise aynalı manastır tonozuyla<br />
örtülüdür. Tüm mekânların avluyla bağlantılı<br />
birer kapı <strong>ve</strong> penceresi vardır.<br />
Yapının 1990’lı yıllarda yapılan restorasyon sırasında,<br />
kuzey kanadı hariç tamamı temelden<br />
yeniden betonarme olarak inşa edilmiş <strong>ve</strong> cepheler<br />
taş ya da taş <strong>ve</strong> tuğla almaşık olarak kaplanmış;<br />
avlu ortasında yer alan <strong>ve</strong> Anadolu Selçuklu<br />
kervansaraylarından gelen bir geleneği yansıtan<br />
köşk mescidi, Hisar Camii’ne bakan doğu cephesindeki<br />
derz süslemeleri ile kuzey kanat arasta<br />
dükkânlarından birinde yer alan kalem işi süslemeler<br />
tamamen ortadan kaldırılmıştır.<br />
KAYNAKÇA:<br />
Münir Aktepe, “İzmir Hanları <strong>ve</strong> Çarşıları Hakkında Ön Bilgi”,<br />
Tarih Dergisi, sy. 25 (1971), s. 105-154; Bozkurt Ersoy, İzmir<br />
Hanları, Ankara 1991; aynı yazar, “Bu Bir Ölüm İlanıdır”, Ege Mimarlık,<br />
sy. 15 (1995/1), s. 47-49; W. Müller-Wiener, “Der Bazar<br />
von Izmir”, Mitteilungen der Frankischen Geographischen Geselschaft,<br />
sy. 27/28 (1980/1981), s. 420-454.<br />
Bozkurt ERSOY<br />
KİRİŞÇİ<br />
Yayın tutturulduğu <strong>ve</strong> çekildiği sert ipten kiriş<br />
yapma zenaatına kirişçilik denilir. Yay (kavs,<br />
kemân), tek parça <strong>ve</strong>ya birleşik elemanlardan<br />
oluşmuş, ortada yer alan kabzasının iki tarafında<br />
simetrik biçimde eğilmiş iki ucu arasına kiriş<br />
gerilen bir alettir. Ele geçmiş en eski örnekler<br />
tek parçadır. Topkapı Sarayı Müzesi Mukaddes<br />
Emanetler Dairesi’nde bulunan <strong>ve</strong> “kavs-ı<br />
saâdet” (kemân-ı Peygamberî) denilen 118 cm<br />
uzunluğundaki yay, bir kamış cinsinden yapılmıştır<br />
<strong>ve</strong> tek parçadır. Osmanlı ordusunda tüfeğin<br />
yaygınlaşmasına kadar ok çok etkili bir savaş<br />
aracı olarak kullanılmıştır.<br />
Osmanlı ordusunun ok <strong>ve</strong> yay tedariki Cebeci<br />
Ocağı tarafından görülür, oklar Gelibolu <strong>ve</strong><br />
İstanbul’daki bu işle uğraşan esnaf tarafından<br />
yapılırdı. Evliya Çelebi’nin <strong>ve</strong>rdiği bilgiye göre<br />
İstanbul’da okçu esnafı 200 dükkânda 300, yaycılar<br />
ise 200 dükkânda 500 kişiden oluşmaktaydı.<br />
Ok temrenleri Edirne’de yapılırdı.<br />
KAYNAKÇA<br />
Bahattin Ögel, İslâmiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara<br />
1998, s. 97; Osman Turan, “Eski Türklerde Okun Hukukî Bir<br />
Sembol Olarak Kullanılması”, Belleten, IX/35 (1945), s. 306.<br />
Ahmet AYTAÇ<br />
KİTÂB-I FÜTÜVVET<br />
(RADAVİ ? TRANSKRİPSİYON-<br />
İNCELEME-İNDEKS)<br />
Orhan Arsal tarafından Marmara Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili <strong>ve</strong><br />
Edebiyatı Ana Bilim Dalı’nda 2010 yılında yapılan<br />
yüksek lisans tezidir.<br />
Anadolu sahasında XIII. yüzyıldan sonraki dönemde<br />
Türkçenin söz varlığının önemli kaynaklarından<br />
biri de fütüv<strong>ve</strong>tnâmelerdir. Türkçe<br />
fütüv<strong>ve</strong>tnâmeler, Türkçenin zenginliklerini gösteren<br />
önemli eserlerden bir bölümünü teşkil etmektedir.<br />
Ahi teşkilatında esnaf birliklerinin her<br />
iş koluna ait fütüv<strong>ve</strong>tnâmeleri olduğu görülmektedir.<br />
Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi,<br />
nr. 1616, tasnif nr. 297.9’da kayıtlı <strong>ve</strong> 49 varaktan<br />
oluşan Kitâb-ı Fütüv<strong>ve</strong>t ise bir iş koluna ait<br />
olmayıp genel bir el kitabı hüviyetindedir. Kitâb-ı<br />
Fütüv<strong>ve</strong>t, sadece bir nüshası vardır. Harekeli nesihle<br />
yazılmıştır. Ayetler, hadisler kırmızı mürekkeple<br />
yazılmaya çalışılmış, ancak çoğu zaman bu<br />
kurala uyulmamıştır. Arsal, çalışmasında ayetleri,<br />
hadisleri <strong>ve</strong> duaları orijinal metinleri ile aynen