27.08.2015 Views

T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ​

1WQPJ6Jax

1WQPJ6Jax

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

A h i l i k<br />

A n s i k l o p e d i s i<br />

272<br />

ŞİT<br />

İsmi Kur’an’da geçmemektedir. Bazı İslam tarihi<br />

<strong>ve</strong> tefsir kitaplarında peygamber olduğuna dair<br />

kayıtlar bulunmaktadır. Taberî, Hz. Adem öldükten<br />

sonra Hz. Şit’e elli yapraklık suhufun indirildiğini<br />

bildirmiştir. İbn Abbas’tan gelen bir rivayete<br />

göre Şit’e, “Hibetullah” adı <strong>ve</strong>rilmiştir. Taberî,<br />

Şit isminin Süryanice olduğunu <strong>ve</strong> “Tanrı’nın<br />

bağışı” anlamına geldiğini belirtir. Ahilik kültüründe<br />

Hz. İlyas gibi Hz. Şit de çulhacıların piri<br />

olarak kabu edilir. Şit’in bu vasfı, Hace-i Canali<br />

Fütüv<strong>ve</strong>tnâmesi’nde ifade edilmektedir.<br />

KAYNAKÇA:<br />

Taberî, Târîh, I, Mısır, ts., 152-62; İbn Saʻd, Tabakât, I, Kâhire<br />

2001, 39; İbn Kesîr, el-Bidaye, I, b.y. 1997, s. 229-32; İbnü’l-Esîr,<br />

el-Kâmil, I, Beyrut 1987, s. 47; Fütüv<strong>ve</strong>tname-i Caʻfer sâdık, (haz.<br />

M. Saffet Sarıkaya), İstanbul 2008, s. 239; Neşet Çağatay, Bir<br />

Türk Kurumu Olan Ahilik, Ankara 1974, s. 180-181; Yusuf Ekinci,<br />

Ahîlik, Ankara 1991, s. 30; Ali Torun, Türk Edebiyatında Türkçe<br />

Fütüv<strong>ve</strong>tnâmeler, Ankara 1998, s. 128; M. Asım Köksal, Peygamberler<br />

Tarihi, I, İstanbul 2005, s. 67-73; Şinasi Gündüz, “Şît”, DİA,<br />

XXXIX, s. 214-15.<br />

Selami ERDOĞAN<br />

ŞORBA ZAVİYESİ<br />

(bk. AHİ ŞORBA ZAVİYESİ)<br />

ŞEYH ŞORVA ZAVİYESİ<br />

VAKFİYESİ<br />

(bk. AHİ ŞORBA ZAVİYESİ<br />

VAKFİYESİ)<br />

ŞUTTÂR<br />

(bk. ŞÂTIR)<br />

ŞÜRBÎ<br />

Fütüv<strong>ve</strong>tnâmelerde fütüv<strong>ve</strong>t ehli, kavlî, seyfî <strong>ve</strong><br />

şürbî adı altında üç kola ayrılır. Bu kollardan<br />

şürbî olan kimseler, sahibinin adına tuzlu şerbet<br />

içenlerdir. Necm-i Zerkûb, Peygamber öncesi<br />

fütüv<strong>ve</strong>t benzeri grupların sahipleri adına şarap<br />

içtiğini, bu bağlamda dört yüz kişinin Ebu Cehl’in<br />

adına şarap içtiğini belirttikten sonra Hz. Peygamberin<br />

gençliğinde kırk kişinin peygamber adına<br />

fütüv<strong>ve</strong>t talebinde bulunduklarını, bunun üzerine<br />

Hz. Peygamberin, “Aramızda şarap kullanmamız<br />

doğru değil” buyurarak, tuzlu su koyduğunu <strong>ve</strong><br />

onların Peygamber adına tuzlu şerbet içtiğini ifade<br />

eder. Yine o, tuzlu su içmenin, “Şu tatlı içilecek<br />

bir sudur; bu tuzlu, boğazı yakar içilmez su”<br />

(25 Furkan, 53) ayetiyle tevsik edildiğini bildirir.<br />

Alâüddevle Semnânî, şürbîlikten söz etmeksizin<br />

tuzlu su içme geleneğini Hz. Ali’nin günahları örtmeyle<br />

ilgili tavrına bağlar <strong>ve</strong> bundan dolayı Hz.<br />

Peygamberin, “Sen bu ümmetin fetâsısın” buyurarak,<br />

su <strong>ve</strong> tuz istediğini, tuzu şeriat, tarikat,<br />

hakikat adına suyla karıştırıp Hz. Ali’ye içirdikten<br />

sonra onun belini bağladığını ifade eder. Böylece<br />

seyfîlikte olduğu gibi şürbîlikte de pîrlik Hz.<br />

Ali’ye nispet edilir.<br />

Esasen fütüv<strong>ve</strong>t teşkilatında tuzlu su içmenin<br />

teşkilata giriş merasiminde sembolik bir anlamı<br />

olduğu, tuz <strong>ve</strong> suyla ilgili farklı sembolik yorumların<br />

yapıldığı görülmektedir. Bununla birlikte<br />

Necm-i Zerkûb’un mahfil duasında “kavlîler buraya<br />

kadar okur” diye sınırlandırması, Razavî’de<br />

mahfil merasimi başlangıcında “Şürbî tarikınca<br />

fükenin sağ eline tuz, sol eline bir tas su alıp<br />

duadan sonra tuzu suya salması.” gibi ifadeler,<br />

bu tasnifin meslek gruplarını içerdiğine delildir.<br />

S. Güllülü, doğrudan bir kaynak göstermeden,<br />

askerlerin <strong>ve</strong> diğer sanatkâr <strong>ve</strong> meslek ehlini<br />

dışında kalan teşkilât üyelerinin Şürbî kabul<br />

edildiğini ifade eder. Ancak Fütüv<strong>ve</strong>tnâmelerdeki<br />

açıklamalardan bunu anlamak mümkün değildir.<br />

Razavî Fütüv<strong>ve</strong>tnâmesi’ndeki bilgilerden<br />

hareketle şürbîler, ihtiyaç maddesi satışı yapan<br />

esnafın bağlı olduğu kolu teşkil etmekteydi. Bununla<br />

birlikte fütüv<strong>ve</strong>t ehlindeki bu üçlü tasnifin<br />

teşkilât hayatında belirgin bir yer tutmadığı,<br />

teşkilâta mensup herkesin kıdemlerine göre ahi<br />

zaviyelerinde yer alıp mahfillere iştirak ettiği anlaşılıyor.<br />

KAYNAKÇA:<br />

Abdulbâki Gölpınarlı, “İslam <strong>ve</strong> Türk İllerinde Fütüv<strong>ve</strong>t Teşkilatı”,<br />

İÜİFM, XI/1-4, 1949-1950, s. 42 <strong>ve</strong> bu makale içinde Necm-i<br />

Zerkûb, Fütüv<strong>ve</strong>tname, (Farsça metin., s. 147-188, çev. s .245-<br />

246); Alaüddevle Semnânî, Fütüv<strong>ve</strong>tname, (Farsça metin. s.176,<br />

ter. s. 302); Refik Soykut, İnsanlık Bilimi Ahilik, Ankara 1990, s.<br />

40-41; Sabahattin Güllülü, Ahi Birlikleri, İstanbul 1992, s. 37; M.<br />

Saffet Sarıkaya, XIII-XVI. Asırlardaki Anadolu’da Fütüv<strong>ve</strong>tnamelere<br />

Göre Dini İnanç Motifleri, Ankara 2002, s. 54-55, 177-178.<br />

M. Saffet SARIKAYA

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!