27.08.2015 Views

T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ​

1WQPJ6Jax

1WQPJ6Jax

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

A h i l i k<br />

A n s i k l o p e d i s i<br />

294<br />

İslam medeniyetinin cami, medrese gibi temel kurumlarında<br />

olduğu gibi tekke de Asr-ı Saadet’te<br />

Mescid-i Nebevî’nin çatısı altında fonksiyonunu<br />

icra etmiştir. İlk tekkenin nerede <strong>ve</strong> ne zaman<br />

kurulduğu hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür.<br />

Konuyla ilgili kesin bir bilginin olmayışının<br />

nedeni tekkenin kurulduğu dönemden itibaren<br />

resmî bir hüviyete sahip olmamasından ileri<br />

gelir.<br />

Tefsirden felsefeye tüm zahiri ilimler medresede<br />

okutulurken, tekkeler daha ziyade kişilerin<br />

manevî <strong>ve</strong> ahlâkî açıdan terbiyesiyle meşgul olmuştur.<br />

İlk tekkeler basit yapılar şeklinde iken<br />

zamanla değişik mimari özellikleri bulunan tekke<br />

yapıları ortaya çıkmıştır. Yine farklı zamanlarda<br />

<strong>ve</strong> değişik coğrafyalarda tekkelere <strong>ve</strong>rilen isimlerin<br />

de değiştiği görülmektedir. Özellikle zâviye,<br />

hângâh, dergâh, ribât, âsitâne, imâret, buk‘a, dü<strong>ve</strong>yre,<br />

savma‘a, mihrab, tevhidhâne, harâbât gibi<br />

isimler kullanılmıştır. Bunlar arasında küçük<br />

tekke yapılarına zâviye denirken, büyüklerine de<br />

dergâh <strong>ve</strong>ya hângâh denilmektedir. Merkez tekke<br />

için ise âsitâne terimi tercih edilmiştir. Tekkeler<br />

oluşmadan önce zahid <strong>ve</strong> sûfîlerin zikir <strong>ve</strong> sohbet<br />

faaliyetlerini daha ziyade evlerde, namaz vakitleri<br />

dışında camilerde, gezgin dervişler de ribatlarda<br />

gerçekleştiriyorlardı. Horasan bölgesinde özellikle<br />

seyyah sûfîleri barındıran hângâhlar da bu<br />

amaçla teşekkül etmişti. İlk tekkeler basit bir oda<br />

<strong>ve</strong> küçük bir mekândan ibaretti.<br />

Hiçbir ayırım gözetmeksizin herkese hizmet sunan<br />

tekkeler tasavvufi eğitimin yanı sıra farklı<br />

amaçlar için de kullanılmıştır. Mesela tekkeler<br />

her şeyden önce mescid <strong>ve</strong> cami olarak ibadet<br />

için kullanılan mekânlardı. Ayrıca okuma, yazma<br />

<strong>ve</strong> dinî ilimlerin öğretiliği mektep; seyyah <strong>ve</strong><br />

yolcuların konakladığı kervansaray; hasta, düşkün<br />

<strong>ve</strong> ihtiyaç sahiplerinin bakımının yapıldığı<br />

dârü’l-aceze; fakir <strong>ve</strong> yoksulların karınlarının doyurulduğu<br />

imâret gibi özellikleri de bünyesinde<br />

barındırmıştır. Tekkeler gü<strong>ve</strong>nlik <strong>ve</strong> ticaret gibi<br />

konularda da hizmet <strong>ve</strong>rmiştir. Tüccarların yol<br />

güzergâhlarında <strong>ve</strong>ya sınır boylarında kurulan<br />

hângâh <strong>ve</strong> ribâtlar bu amaçla kullanılmıştır. Yine<br />

güzel sanatlar akademisi olarak hizmet <strong>ve</strong>ren tekkeler<br />

de olmuştur.<br />

Fetihlerde savaşa katılan dervişlerin rolü olduğu<br />

gibi fethedilen yerlerdeki halkların İslam’a girmesinde<br />

de tekkeler etkin bir görev üstlenmiştir.<br />

Bu durum tekelerin İslam fetihleriyle birlikte üç<br />

kıtada faaliyet göstermesinde etkili olmuştur. Ayrıca<br />

fethedilen bölgelerin imarında da dervişlerin<br />

katkısının vardı. Haddizatında tekkeler daha<br />

çok kurucu şeyhlerin istediği mekânlarda inşa<br />

edilmekle birlikte bazı tekkeler devletin iskân<br />

politikasına uygun yerlerde kurulmuş <strong>ve</strong> devletçe<br />

desteklenmiştir.<br />

Anadolu’da zaviye çatısı altında faaliyet gösteren<br />

kurumlardan biri de Ahiliktir. Özellikle Anadolu<br />

Selçuklu sultanı I. Alâeddin Keykubad’ın büyük<br />

destek <strong>ve</strong> yardımıyla şehirlerde olduğu gibi<br />

köylerde <strong>ve</strong> uç bölgelerde ahî zâviyeleri kuruldu.<br />

Çeşitli gruplar halinde teşkilatlanan Ahilerin her<br />

birinin müstakil bir zaviyesi vardı. XIV. yüzyıl<br />

ortalarında Orhan Gazi döneminde Anadolu’yu<br />

gezen ünlü seyyah İbn Battuta Ahi birliklerinin<br />

tasavvufî hayatla olan yakınlıklarına temas edip<br />

misafir olduğu Ahi zaviyelerinin isimlerini <strong>ve</strong>rir.<br />

Bu zâviyeler arasında özellikle Kırşehir’deki<br />

Ahi Evran Zaviyesi Osmanlılar’da Türk debbağlarının<br />

<strong>ve</strong> zenaat erbabının manevî merkezi<br />

konumunda idi. Ahî Evran’nın türbesi ile bazı<br />

Ahlilerin mezarlarını ihtiva eden zaviye XX. yüzyılın<br />

başlarına kadar esnaf zümresi üzerindeki<br />

manevî etkisini devam ettirmiştir. Bilecik’teki<br />

Edebâli Zaviyesi erken dönem Osmanlı devrine<br />

ait Ahi zaviyelerinin, kısmen de olsa günümüze<br />

intikal edebilmiş <strong>ve</strong> özgün tasarımını koruyabilmiş<br />

nadir örneklerindendir.<br />

İstanbul Medi<strong>ve</strong>nköy’de yer alan Şahkulu Sultan<br />

Tekkesi 1329’da Osmanlı-Bizans arasında<br />

meydana gelen Pelekanon (Maltepe) savaşının<br />

ardından Orhan Gazi tarafından bir ahî zâviyesi<br />

şeklinde kurulmuştur. Zaviye XVI. yüzyılın başlarında<br />

ahîlerden, Yeniçeri Ocağı’nın da etkisiyle<br />

gitgide güçlenen Bektaşîler’e intikal etmiş,<br />

ardından Bektaşîliğin İstanbul’daki âsitânesi <strong>ve</strong><br />

Osmanlı topraklarındaki bütün tekkeleri içinde<br />

en önemlilerinden biri olarak varlığını sürdürmüştür.<br />

KAYNAKÇA:<br />

Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hilyetü’l-evliyâ, Beyrut 1387/1967, VI,<br />

155-165; Abdullah Herevî, Tabakâtu’s-sûfiyye, (yay. Muhammed<br />

Sürûr Mevlâyî), Tahran 1351, s. 130; İbn Battuta, Seyahatnâme,<br />

(çev. Mehmed Şerif), İstanbul 1333-35, I, 312-313, 318-319;<br />

Neşet Çağatay, Bir Türk Kurumu Olan Ahîlik, Ankara 1974; aynı<br />

yazar, “Fütüv<strong>ve</strong>t-Ahi Müessesesinin Menşei Meselesi”, AÜİFD,<br />

I (1952); Semavi Eyice, “Erken Osmanlı Devrinin Bir Sosyal<br />

Müessesesi: Zaviyeler <strong>ve</strong> Zaviyeli Camiler”, İFM, XXIII (1963);<br />

İlhan Şahin, “Ahi Evran Vakfiyyesi <strong>ve</strong> Vakıflarına Dair”, Türklük<br />

Araştırmaları Dergisi, I, İstanbul 1985, s. 324-341; aynı yazar,<br />

“Osmanlı Devrinde Ahi Evran Zaviyesinin Hususiyetine Dair<br />

Bazı Mülâhazalar <strong>ve</strong> Vesikalar”, Ahilik <strong>ve</strong> Esnaf: Konferanslar <strong>ve</strong><br />

Seminer, Metinler-Tartışmalar, İstanbul 1986, s. 159-174; Gabriel<br />

Baer, “The Administrati<strong>ve</strong>, Economic and Social Functions<br />

of Turkish Guilds”, International Journal of Middle East Studies,<br />

I, New York 1970, s. 28-50; Mustafa Kara, Din, Hayat, Sanat

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!