T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
haber teşkilatının yetkilileri nakiplerdir. XII. yüzyılda,<br />
Fütüv<strong>ve</strong>t teşkilâtı içinde, nakip adlı makam<br />
sahibinin özel bir yeri bulunmaktadır. Teşkilâtın<br />
en üstten alta doğru kademelenmesinde Şeyhü’şşüyûh,<br />
şeyh, halife <strong>ve</strong> ardından üç nakip gelmektedir.<br />
Nakiplerden birisi reis, diğerleri ona bağlı<br />
amirlerdir. Mutlaka bir mesleğin sahibi olan nakiplerin<br />
piri olarak Hz. Ali’nin şed kuşattığı Abdullah<br />
oğlu Câbir / Câbir-i Ensarî kabul edilmektedir.<br />
Fütüv<strong>ve</strong>t teşkilâtındaki nakiplik ile Ahilikteki nakiplik<br />
benzerlik göstermektedir. Nakibin mertebesi,<br />
hizmet şekli birbirine yakındır. Ahilikte nakip,<br />
esnaf, sanatkâr <strong>ve</strong> tüccarlar arasında şeyhin<br />
temsilcisi durumundadır. Çıraklar, usta <strong>ve</strong> şeyhler<br />
arasında kılavuzluk, aracılık bir çeşit kontrolörlük<br />
yapmaktadır. Esnaf tarafından seçilerek göre<strong>ve</strong><br />
getirilen nakipler, gerektiğinde esnafa kefil<br />
olmaktadırlar.<br />
Fütüv<strong>ve</strong>t geleneğinden kalma olan nakiplik, esnaf<br />
üzerinde daha çok dinî bir otorite durumundadır.<br />
Yedi kademede belirlenen görevleri: esnafı denetlemek,<br />
merasimlerde şeyhi temsil etmek, ustalık<br />
merasiminde dua okumak, yeni usta olacaklara<br />
peştamal kuşatmak, şeyhin istediği esnafı zaviyeye<br />
da<strong>ve</strong>t etmek, esnafın isteklerini şeyhe iletmek,<br />
zaviyenin hizmetlerine bakmaktır. Nakipler, Ahilik<br />
içinde dört, beş <strong>ve</strong> altıncı kademelerde yer almaktadır.<br />
Bunlardan birisi Nakibü’l-eşraf’tır. O,<br />
Peygamber sülalesine mensup kimselerin işlerine<br />
bakmak, onların âdi sanata girmelerini önlemekle<br />
yükümlüdür. Evliya Çelebi döneminde, “esnaf-ı<br />
nakībân-ı ehl-i hıref” olarak üç yüz kişi bulunmaktadır.<br />
Ahilikte, nakiplik mertebesinin üstünde, sorumluluğu<br />
daha çok olan Nakibü’n-Nukaba bulunmaktadır.<br />
Nakiplerin nakibi yani Nakibü’n-Nukaba<br />
olmak için, üst düzey bir tecrübeye sahip olmak<br />
gerekmektedir. Bunun için de yedi sınıf zümreye<br />
hizmet etmiş olmak aranmaktadır. Yedi zümre<br />
şunlardır: 1. Hükümdar, melik, emirler, <strong>ve</strong>zirler,<br />
kalem erbabı, 2. Ulema: Kadı, müftü, müderrisler<br />
<strong>ve</strong> vaizler, 3. Şeyhler <strong>ve</strong> fukara, 4. Yedirip içiren<br />
zengin kişiler, 5. Ağalar, zengin çiftlik ağaları, 6.<br />
<strong>Ticaret</strong> ehli, 7. Esnaf <strong>ve</strong> sanatkârlar. Bunların, ayrı<br />
ayrı gelenek, görenek <strong>ve</strong> töreleri vardı. Nakibü’n-<br />
Nukaba onları bilmek, durumlarına, gidişatlarına<br />
vâkıf olmak zorundaydı.<br />
Nakibü’n-Nukaba’nın üstünde, kaimmakamı adı<br />
<strong>ve</strong>rilen Şeyhin <strong>ve</strong>kili olan Ahi vardı. Ahi <strong>ve</strong> halifenin<br />
üstünde ise Şeyh bulunuyordu.<br />
Nakiplik, son zamanlara doğru şeyh, nakip, duacı,<br />
çavuş gibi esnaf ileri gelenlerinin yerini hukuk <strong>ve</strong><br />
yetki olarak kethüdaların alması ile ortadan kalkmıştır.<br />
KAYNAKÇA:<br />
Neşet Çağatay, Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, Konya 1981, s. 181;<br />
Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umûr-ı Belediye, I, İstanbul 1995, s.<br />
516, 538-540; Veysi Erken, Bir Sivil Örgütlenme Modeli Ahîlik, Ankara<br />
2002, s. 69-70; Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri <strong>ve</strong><br />
Terimleri Sözlüğü, II, İstanbul 1983, 647-648; Murat Sarıcık, Osmanlı<br />
İmparatorluğu’nda Nakîbü’l-Eşraflık Müessesesi, Ankara 2003, s. 23-<br />
27, 29-31, 173; Şemseddin Sami, Kamûs-ı Türkî, İstanbul 1987, s.<br />
1469; Gülgün Uyar, “Nakib”, DİA, XXXII, s. 321-322.<br />
Caner ARABACI<br />
NALÇACI<br />
Küçük nal anlamına gelen nalça, yemeni, çizme gibi<br />
ayakkabılara vurulan hafif demir parçalarına <strong>ve</strong>rilen<br />
isimdir. Nalçaçılar, pabuçcu esnafının özellikle<br />
de eskicilerle ilişki içerisinde olduğu esnaftır. Dikici<br />
esnafının ürettiği kusurlu ayakkabıları, eskici esnafı<br />
tamir ettirip, nalçacı esnafına da na1çalatırlardı.<br />
Nalçacı esnafının İstanbul <strong>ve</strong> çevresinde bulunan<br />
dükkânları belirli olup, İstanbul’un hemen her<br />
semtinde bulunuyordu. Bunlardan başka dükkân<br />
açılması nizamı bozduğu gerekçesiyle yasak olup<br />
dükkân açanlar men edilerek dükkânları kapatılırdı.<br />
Eski nalçacı dükkânlarından başka dükkân<br />
kurulmaması <strong>ve</strong> kuranların men edilmesi hakkında<br />
hükümler <strong>ve</strong>rilmişti.<br />
Nalçacı esnafının sanatını rahatça icra edebilmesi,<br />
esnaf arası nizamın korunmasına <strong>ve</strong> gediklerin<br />
muhafazasına bağlı olduğundan herhangi bir gedik<br />
sahibi gediğini sattıktan <strong>ve</strong> ancak bir gedik satın aldıktan<br />
sonra nalçacılık yapabilirdi. Nalçacı esnafı,<br />
sanatlarını icra ederken, ihtiyaç duydukları bir takım<br />
âletler olup, bu âletlere nalçacı dükkânı gediği<br />
tabir edilmekteydi.<br />
İstanbul <strong>ve</strong> kazalarında 20 Ekim 1726 yılında sanatlarını<br />
icra eden nalçacı esnafı sayısı 103’tü. Bu<br />
sayıya nalçacı esnafından olan nalça kesicileri dâhil<br />
değildi. Bunlarla beraber rakam 132’ye çıkmaktadır.<br />
Nalçacı esnafının 62’si, dükkân sahibi olan<br />
ustalar olup, 41’i revan olmayan ikinci ustalardı.<br />
Nalçacı dükkânı olan ustaların 45’i, İstanbul, sekizi<br />
Galata <strong>ve</strong> dokuzu ise Üsküdar’dadır. Revan olmayan<br />
ustaların ise 32’si İstanbul içinde, dokuz adeti<br />
ise Galata’dadır.<br />
151