27.08.2015 Views

T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ​

1WQPJ6Jax

1WQPJ6Jax

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

A h i l i k<br />

A n s i k l o p e d i s i<br />

rinde yer <strong>ve</strong>rmişlerdir. Bunların bir kısmında<br />

Mısırlı âlim Abdülvahhâb Şârânî’nin de yer aldığı<br />

görülmektedir. Öte yandan Nureddin Abdüssamed<br />

ile devam eden silsilelerin birinden XV.<br />

yüzyılda Zeyniyye, bir diğerinden XVI. yüzyılda<br />

Âdiliyye (Bedriyye) şubeleri doğdu. Zeynüddin el-<br />

Hâfî (ö. 838 / 1435) tarafından Herat’ta kurulan<br />

Zeyniyye Horasan, Hicaz, Suriye, Mısır, Anadolu<br />

<strong>ve</strong> Rumeli’de geniş çevreye yayıldı. Âdiliyye ise<br />

Mekkeli Bedreddin Muhammed el-Âdilî (ö. 970<br />

/ 1562) tarafından kurulmuştur. Desûkiyye tarikatının<br />

kurucusu İbrâhim ed-Desûkî de (ö. 676<br />

/ 1277), Nureddin Abdüssamed <strong>ve</strong> halifesi Necmeddin<br />

Mahmud İsfahânî vasıtasıyla Sühre<strong>ve</strong>rdiyye<br />

tarikatından hırka giymiştir. Nûreddin Abdüssamed,<br />

Muhyiddin İbnü’l-Arabî mektebinin<br />

önemli temsilcilerinden Abdürrezzak el-Kâşânî<br />

<strong>ve</strong> onun ders arkadaşı İzzeddin el-Kâşî’nin de<br />

şeyhidir. Necîbüddin Ali b. Büzgaş’tan sonra<br />

Hâce İmâmüddin Muhammed’le devam eden silsileden<br />

ise XV. yüzyılda İsfahanlı Pîr Cemâleddin<br />

Ahmed Ardistânî (ö. 879 / 1474-75) ile Pîr<br />

Cemâliyye şûbesi doğdu. Bu şubenin ayrıca<br />

Şehâbeddin es-Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin Hindistan’daki<br />

halifesi Bahâeddin Zekeriyyâ-yı Multânî’ye Fahreddin<br />

Irâkî üzerinden varan silsilesi de vardır.<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdiyye tarikatı Hindistan’a Delhi<br />

Sultanlığı’nın (XIII-XVI. yüzyıllar) ilk dönemlerinde<br />

Şehâbeddin es-Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin halifeleri vasıtasıyla<br />

girdi. Delhi bölgesinde Hamîdüddin Nâgevrî<br />

(ö. 643 / 1246) ile Nûreddin Mübârek Gaznevî<br />

(ö. 632 / 1234), Bengal bölgesinde Ebü’l-Kâsım<br />

Celâleddin Tebrîzî (ö. 641 / 1244) <strong>ve</strong> Multan’da<br />

Bahâeddin Zekeriyyâ-yı Multânî (ö. 661 <strong>ve</strong>ya 666<br />

/ 1267) faaliyet gösterdiler. Hindistan’ın Nâgevr<br />

şehrinde babası gibi kadılık yaptığı için “Nâgevr<br />

kadısı” olarak tanınan Buhâralı Hamîdüddin<br />

Nâgevrî, semâ meclisleri tertip etmesi sebebiyle<br />

bir ara Delhi Sultanı Şemseddin İltutmış’a<br />

şikâyet edildiyse de, dervişlerin manevî eğitimi<br />

için semâın caiz olduğu hususunda sultanı ikna<br />

etti <strong>ve</strong> onunla iyi ilişkiler geliştirdi. Sühre<strong>ve</strong>rdiyye<br />

mensuplarına destek olduğu <strong>ve</strong> elden geldiğince<br />

onları devlet kadrolarına yerleştirdiği kaydedilen<br />

İltutmış’ın, yeğeni Sa‘deddin’i bu tarikata<br />

girmesi için Şeyh Hamîdüddin’e gönderdiği rivayet<br />

edilmektedir. Fakat sultanın tarikata intisap<br />

ettiğine dair kesin bir bilgi yoktur. Hamîdüddin<br />

Nâgevrî Çiştiyye tarikatından da hilâfet almıştır.<br />

Nûreddin Mübârek Gaznevî ise (ö. 632 / 1234)<br />

Sultan İltutmış tarafından Delhi şeyhülislamlığına<br />

getirilmiş <strong>ve</strong> Mîr-i Delhî lakabıyla anılmıştır.<br />

Saray camiinde hutbeler irad eden Gaznevî’nin,<br />

devlet adamlarının din kurallarına aykırı davranışlarını<br />

<strong>ve</strong> sultan huzurunda ziyaretçilerin<br />

secde etmesi uygulamasını açıkça tenkid ettiği<br />

belirtilmektedir.<br />

Bengal bölgesindeki faaliyetleriyle tanınan<br />

Celâleddin Tebrîzî, Bağdat’tan Hindistan’a gitmek<br />

üzere Şehâbeddin es-Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin Hindistanlı<br />

halifesi Bahâeddin Zekeriyyâ ile birlikte yola<br />

çıkmışlardır. İlk olarak Delhi’ye giden Tebrîzî’yi<br />

Sultan İltutmış karşıladı <strong>ve</strong> sarayında misafir<br />

etti. Sultanın ona gösterdiği itibarı çekemeyenler<br />

şeyhe bazı iftiralarda bulunmuşlar, bunun üzerine<br />

şeyh, hakkında söylenenlerin iftiradan ibaret<br />

olduğu ortaya çıktığı halde, Delhi’yi terk ederek<br />

Bengal’e gitmiştir. Hângâhını burada kuran<br />

Tebrizî’nin birçok Hindu <strong>ve</strong> Budist’in Müslüman<br />

olmasına <strong>ve</strong>sile olduğu belirtilmektedir.<br />

Çiştiyye, Kadiriyye <strong>ve</strong> Nakşibendiyye ile birlikte<br />

Hindistan’ın yaygın dört tarikatından biri olan<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdiyye’nin Hindistan <strong>ve</strong> Pâkistan’da kalıcı<br />

olmasında daha çok Bahâeddin Zekeriyyâ-yı<br />

Multânî’nin faaliyetleri etkili oldu <strong>ve</strong> tarikat onun<br />

halifeleri vasıtasıyla devam etti. Aslen Kureyş kabilesine<br />

mensup olduğu için Kureşî nisbesiyle de<br />

anılan Bahâeddin Zekeriyyâ özellikle tüccar kesiminden<br />

elde ettiği müridleri sayesinde Multan’da<br />

geniş imkânlara sahip bir hângâh kurdu. Burası<br />

Horasan, Türkistan, Sind <strong>ve</strong> Delhi ticaret yolları<br />

üzerinde olduğu için muhtelif bölgelerden pek<br />

çok kimseyi dergâhına çekmeyi başardı. Sühre<strong>ve</strong>rdiyye<br />

Bahâeddin Zekeriyyâ’dan önce bu<br />

bölgeye, Şehâbeddin es-Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin Sind’e<br />

gönderdiği halifesi Şeyh Nuh ile girmişse de, tarikatın<br />

kalıcı olarak teşkilatlanması Bahâeddin<br />

Zekeriyyâ tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />

Bahâeddin Zekeriyyâ Şeyh Nuh’un <strong>ve</strong>fatından<br />

sonra Sind bölgesine, kırmızı elbise giydiği için<br />

Lâl Şehbaz Kalender olarak tanınan kalender<br />

meşrepli Mîr Seyyid Osman <strong>ve</strong> kuzeni Muhammed<br />

Mûsâ Kureşî gibi halifelerini göndermiştir.<br />

Sohbetine halkın yanı sıra alimler <strong>ve</strong> yöneticilerin<br />

de katılmasıyla her geçen gün etkisi daha<br />

da artan Bahâeddin Zekeriyyâ, Delhi Sultanı<br />

İltutmış’ın Sind <strong>ve</strong> Multan’ı kendi topraklarına ilhak<br />

etme teşebbüsünü destekledi. İltutmış’a yazdığı<br />

bir mektup Nâsırüddin Kubaça’nın eline geçmesine<br />

rağmen Nâsırüddin onu cezalandırmaya<br />

cesaret edemedi. İltutmış Multan’ı zaptedince<br />

Bahâeddin’in mevkii daha da güçlendi <strong>ve</strong> ülke-<br />

241

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!