T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
316<br />
leri” başlıklı bölümde ise onun 21 eseri tarih<br />
sırasına göre dizilmiştir.<br />
Baha Said Bey, 57 yıllık ömrünün 25 yılını<br />
Anadolu’daki Alevi-Bektaşi, Ahi <strong>ve</strong> Nusayri<br />
zümrelerini araştırmakla geçirmiştir. İttihad<br />
<strong>ve</strong> Terakki Fırkasının kendisine <strong>ve</strong>rdiği bu görev<br />
haricine pek çıkmamış, ömrünü tamamen<br />
bu çalışmalara hasretmiştir.<br />
İttihad <strong>ve</strong> Terakki Cemiyeti’nde önemli görevlerde<br />
bulunan Baha Said Bey, 1910’lu yıllarda<br />
Anadolu’ya yaptığı seyahatler vasıtasıyla Alevi-<br />
Bektaşi, Ahi <strong>ve</strong> Nusayri zümrelerini yakından<br />
tanımış <strong>ve</strong> bunlar hakkında ayrıntılı raporlar<br />
hazırlamıştır. Anadolu’da yaptığı bu gezilerden<br />
elde ettiği bu sonuçları, 1916-1917 yıllarında<br />
İstanbul’da Türk Ocağı ile Milli Talim <strong>ve</strong> Terbiye<br />
Cemiyeti’nde o devrin aydınlarına, <strong>ve</strong>rmiş<br />
olduğu seri konferanslar şeklinde aktarmıştır.<br />
Çalışmalarında “katılmalı gözlem” <strong>ve</strong> “mülakat”<br />
tekniklerini uygulayarak bizzat sahadan<br />
derlediği bu malzemenin Orta Asya Türk kültürüyle<br />
bağlantılarını kurduğu <strong>ve</strong> meseleyi<br />
“millî birlik <strong>ve</strong> bütünlük açısından” değerlendirdiği<br />
görülmektedir.<br />
Anadolu sosyolojisinin araştırılması görevini<br />
yürüten Baha Said Bey, 1914 öncesinde Ankara<br />
<strong>ve</strong> Kırşehir dolaylarında esnaf örgütlerinin<br />
evrimi <strong>ve</strong> Ahilerin son Ahi Babalarının<br />
kurumlarını incelemek üzere görevlendirilmiştir.<br />
Mahallinde yaptığı incelemeden sonra<br />
Kırşehir’de Ahi Çelebi Medresesi’nin olmadığını;<br />
Ankara’da beş takım esnaf teşkilatının<br />
varlığını tespit etmiş <strong>ve</strong> bunları incelemiştir.<br />
Bunlar, debbağ, kavaf, dilici, bostancı, bakkal<br />
esnafıdır. Ankara esnafının tamamının son<br />
derece malî güçten düşmüş <strong>ve</strong> fakirleşmiş olduğunu<br />
tespit etmiştir. Raporunu hazırlarken<br />
bazı sözlü <strong>ve</strong> yazılı kaynaklara da başvurmuştur.<br />
Anadolu’daki Alevi-Baktaşi <strong>ve</strong> Nusayri zümreleri<br />
hakkında da notları bulunan Said Bey’e<br />
göre Bektaşilik inancının sistematiklerinden<br />
birisi olan “Atam gök, anam yer” inancının felsefi<br />
boyutlarını incelemiştir.<br />
Baha Said Bey, bu çalışmalara başlamasına<br />
Anadolu’da yaşayan Alevî <strong>ve</strong> Bektaşî zümrelerin<br />
Protestan misyonerlerinin hazırladıkları<br />
nüfus istatistikleriyle, Merzifon Amerikan<br />
Koleji’nin gizli Pontus belgelerinde “Hıristiyan<br />
dönmesi” unsurlar olarak gösterilmesinin sebep<br />
olduğunu söylemektedir. O, bu sebeple<br />
<strong>ve</strong> böylesi bölücü fikirlere karşı koyabilmek için<br />
1917 tarihinde neşriyata başladığını <strong>ve</strong> Sansür<br />
Heyeti’nin yazılarının neşredilmesini engellediğini<br />
üzülerek belirtmektedir. Bu sebeple Baha Said<br />
Bey, hazırlamış olduğu yazılarını ancak 1926 yılından<br />
sonra neşretme imkânı bulabilmiş; 1926-<br />
1936 yılları arasındaki çalışmalarını ise neşre<br />
fırsat bulamadan <strong>ve</strong>fat etmiştir. Çeşitli sebepler<br />
yüzünden neşredemediği notlarını da, ölmeden<br />
önce arkadaşı Hilmi Ziya Ülken’e teslim etmiştir.<br />
Makalede Baha Said, Kızılbaşlık inancının tarihî<br />
kökenlerini araştırmakta <strong>ve</strong> bunun oluşumunda<br />
Hacı Bektaş-ı Velî, Yunus Emre, Âşık Paşa gibi<br />
önemli şahsiyetlerin rollerini ortaya koymaktadır.<br />
Makalenin son kısmında Anadolu Türk Alevi<br />
<strong>ve</strong> Bektaşilerini sadece Hz. Ali <strong>ve</strong> İmamiye’ye<br />
bağlamanın kesin doğru olmayacağını söyleyerek<br />
bu topluluğun ayin <strong>ve</strong> erkânının Oğuz töresinin<br />
<strong>ve</strong> Şaman Türk çadırının aynısı olduğunu kaydetmiştir.<br />
Halide ÖZÜDOĞRU ERDOĞAN<br />
TÜRKİYE’DE TİCARET VE<br />
SANAYİ ODALARI (1880-1952)<br />
Murat Koraltürk’ün kaleme aldığı eser (İstanbul<br />
2002) iki bölüm <strong>ve</strong> 132 sayfadan oluşur. Aslı<br />
1999’da savunulan doktora tezi olan eserin girişinde,<br />
çalışma alanı <strong>ve</strong> kaynaklar hakkında<br />
bilgi <strong>ve</strong>rilir. Birinci bölüm, Osmanlı döneminde<br />
ticaret <strong>ve</strong> sanayi odalarının kuruluş <strong>ve</strong> gelişimi<br />
ile ilgilidir. Burada oda öncesi, lonca <strong>ve</strong> gedik<br />
düzeni değerlendirilir. <strong>Ticaret</strong>, ziraat <strong>ve</strong> sanayi<br />
odalarının kuruluşu, II. Meşrutiyet dönemindeki,<br />
Millî İktisat düşüncesi, odalarla ilgili yasal<br />
düzenlemeler anlatılır. İkinci bölümde cumhuriyet<br />
döneminde ticaret <strong>ve</strong> sanayi odaları ile ilgili<br />
gelişmeler üzerinde durulur <strong>ve</strong> 1925’te odaların<br />
yeniden düzenlenmesi, odalar <strong>ve</strong> devletçilik uygulaması,<br />
İkinci Dünya Harbi sırasında odaların<br />
durumu, ardından devletçiliğin tasfiyesi <strong>ve</strong> bu<br />
doğrultudaki değişikliklerin odalar üzerindeki<br />
etkisi <strong>ve</strong> sanayi odalarının ticaret odalarından<br />
ayrılması değerlendirilir.<br />
Caner ARABACI