27.08.2015 Views

T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ​

1WQPJ6Jax

1WQPJ6Jax

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

A h i l i k<br />

A n s i k l o p e d i s i<br />

238<br />

SÜHREVERDÎ<br />

(ö. 1234)<br />

Fütüv<strong>ve</strong>t teşkilatının kuruluş <strong>ve</strong> yayılışına önemli<br />

katkıları olan Şehabeddin Ömer Sühre<strong>ve</strong>rdî,<br />

1 Şâban 539 (27 Ocak 1145) tarihinde Zencan’a<br />

bağlı Sühre<strong>ve</strong>rd’de doğdu. Doğum yerine nisbetle<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdî, Hz. Ebû Bekir soyundan geldiği<br />

için Bekrî <strong>ve</strong> Kuraşî nisbeleriyle anılır. Babası<br />

Ebû Câfer Muhammed, amcası ünlü mutasavvıf<br />

Ebü’n-Necîb Ziyâeddin Abdülkahir’dir. Babası<br />

Sühre<strong>ve</strong>rd kadısı iken bir iftira sonucu idam edildiğinde<br />

Şehâbeddin henüz altı aylık bir bebekti.<br />

Gençlik çağında Bağdat’da amcasının (ö. 563 /<br />

1168) himayesinde muhtelif hocalardan okudu.<br />

Şâfiî fıkhını Ebü’l-Kâsım b. Fadlân <strong>ve</strong> Ebü’l-<br />

Muzaffer Hibetullah b. Ahmed eş-Şiblî’den tahsil<br />

etti. Ebü’l-Feth İbnü’l-Battî, Ma‘mer b. Fâhir,<br />

Ebû Zür‘a el-Makdisî, Ebü’l-Fütûh et-Tâî gibi<br />

âlimlerden hadis, fıkıh <strong>ve</strong> diğer ilimleri aldı. Başlangıçta<br />

kelâm ilmine ilgi duydu ise de amcasının<br />

arkadaşı Kâdiriyye pîri Abdülkâdir Geylânî’nin (ö.<br />

561 / 1165-66) irşâdıyla bundan vazgeçti. Amcası<br />

<strong>ve</strong> Abdülkâdir Geylânî’nin <strong>ve</strong>fatından sonra mürşid<br />

aramak için Basra’ya gitti. Burada bir müddet<br />

Ebû Muhammed Abdullah el-Basrî’nin derslerine<br />

devam etti. Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin Abadan’da abdal diye<br />

anılan erenlerle görüştüğü, Hızır’la sohbetlerde<br />

bulunduğu <strong>ve</strong> uzunca bir süre hal<strong>ve</strong>t yaşadığı<br />

nakledilir. Basra’dan tekrar Bağdat’ta geldi <strong>ve</strong><br />

amcasının Dicle nehri kenarındaki tekkesinde <strong>ve</strong><br />

Makber mahallesinde vaaz <strong>ve</strong> irşad hizmetlerine<br />

başladı. Müessir sohbetleri sayesinde büyük halk<br />

kitlelerinin dikkatini çekti <strong>ve</strong> birçok insan kendisine<br />

mürid oldu.<br />

Büyük tarikatlardan Sühre<strong>ve</strong>rdiyye’nin kurucusu<br />

olan Şehabeddin Sühre<strong>ve</strong>rdî çağdaşlarından<br />

Evhadüddîn Kirmânî <strong>ve</strong> Muhyiddin İbnü’l-Arabî<br />

ile görüşmüştür. Kurduğu tarikatın Hindistan<br />

<strong>ve</strong> Pakistan taraflarında yayılmasını sağlayan<br />

Bahâeddin Zekeriyyâ el-Mültânî, Büzgaşiyye kolunun<br />

kurucusu Necîbüddin Ali b. Büzgaş eş-Şîrâzî<br />

onun en önemli müridlerindendir. İranlı şair<br />

Kemâleddîn İsfahânî, Şeyh Sühre<strong>ve</strong>rdî’ye intisap<br />

ettikten sonra uzun bir süre inziva hayatı yaşamış,<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin <strong>ve</strong>fatı üzerine tekrar İsfahan’a<br />

dönmüştür. Şâfiî fakihi İzzeddin b. Abdüsselâm<br />

da onun müridlerindendir. Sa’dî Şîrâzî’nin de<br />

tahsil yapmak maksadıyla Bağdat’a geldiğinde<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdî’yi ziyaret ettiği rivayet edilmektedir.<br />

Abbâsî halifelerinden Nâsır-Lidînillâh Şehâbeddin<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdî’yi kendi adına yaptırdığı tekkeye<br />

(Nâsıriyye) şeyh tayin etti. Bistâmiyye <strong>ve</strong><br />

Me’mûniyye tekkelerinin de şeyhliği kendisine <strong>ve</strong>rilen<br />

Şeyh Şehâbeddin “şeyhü’ş-şüyûh” unvanıyla<br />

anılır oldu. Kendisi gibi Hz. Ebû Bekir soyundan<br />

gelen Mevlana’nın babası Bahâeddin Veled’i 617<br />

(1220) yılında Bağdat’a geldiğinde kalabalık bir<br />

halk kitlesiyle karşıladı. 628 (1231) tarihinde<br />

hac için Mekke’de bulunduğu sırada sultânü’lâşıkin<br />

İbnü’l-Fârız ile tanıştı. İbnü’l-Fârız’ın oğullarına<br />

<strong>ve</strong> Mısırlı ilmiyeden bazı kişilere tarikat<br />

hırkası giydirdi. Son zamanlarında gözlerini kaybetmesine<br />

<strong>ve</strong> kötürüm olmasına rağmen cuma<br />

vaazlarına çıkmaya devam eden Sühre<strong>ve</strong>rdî, 1<br />

Muharrem 632 (26 Eylül 1234) tarihinde <strong>ve</strong>fat<br />

etti <strong>ve</strong> Verdiye semtindeki türbeye defnedildi.<br />

Halîfe Nâsır-Lidînillâh dağılan İslâm birliğini toparlamak<br />

amacıyla fütüv<strong>ve</strong>t teşkilâtının örgütlenmesi<br />

çalışmalarında Sühre<strong>ve</strong>rdî’den büyük<br />

ölçüde yararlandı. Özellikle ona Fütüv<strong>ve</strong>tnâme<br />

adıyla bir risâle yazdırması <strong>ve</strong> kendisini hilâfet<br />

merkeziyle beylikler arasında elçilik göreviyle<br />

görevlendirmesi bu türdendir. Bu açıdan bakıldığında<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin fütüv<strong>ve</strong>t <strong>ve</strong> ahîlik ile hem<br />

teorik hem de pratik açıdan ilişkisi olmuştur.<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdî ilk olarak sûfî kimliğiyle yazdığı<br />

Avârifü’l-maarif adlı eserinde fütüv<strong>ve</strong>te yer<br />

<strong>ve</strong>rmiştir. Sühre<strong>ve</strong>rdî’ye göre fütüv<strong>ve</strong>t fikri<br />

Kur’an’da: “Kendileri son derece ihtiyaç içinde<br />

bulunsalar bile onları kendilerine tercih/îsâr<br />

ederler” (el-Haşr, 59/9) şeklinde zikri geçen “îsâr”<br />

kavramıyla doğrudan alakalıdır. Nitekim Bâyezid<br />

Bistâmî’nin “Biz bulamayınca şükreder, bulunca<br />

başkalarına dağıtırız” şeklindeki sözünü gerçek<br />

îsâr <strong>ve</strong> fütüv<strong>ve</strong>t olarak değerlendirmiştir. Onun<br />

Fudayl b. Iyaz’dan naklettiği “Fütüv<strong>ve</strong>t, kardeşlerinin<br />

hatalarına müsâmaha göstermendir”<br />

şeklindeki tarifi de ahîlikteki kardeşliğin temel<br />

esaslarıyla örtüşmektedir. Ona göre fütüv<strong>ve</strong>t,<br />

misafir ağırlama konusunda zorlanmayı gerektirecek<br />

hazırlıktan kaçınmak, elde-avuçta olan<br />

<strong>ve</strong> evde bulunan ne varsa onları ikram etmekle<br />

yetinmektir.”<br />

Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin biri küçük (13 sayfa), biri<br />

büyük (54 sayfa) olmak üzere Farsça iki<br />

Fütüv<strong>ve</strong>tnâme’si vardır. Sühre<strong>ve</strong>rdî’nin telif ettiği<br />

Fütüv<strong>ve</strong>tnâmelerin Farsça kaleme alınmış olması<br />

Büyük Selçuklular <strong>ve</strong> Anadolu Selçukluları zamanında<br />

devlet <strong>ve</strong> ilim dilinin Farsça olmasından<br />

kaynaklanmaktadır. Fütüv<strong>ve</strong>t <strong>ve</strong> ahîlik geleneği-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!