T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
96<br />
nur. O bunlara birer birer cevap <strong>ve</strong>rir. İsmi belirtilmeyen<br />
çeşitli kuşlar yine Hüdhüd’e ilim, adalet,<br />
gıybet, yalan, âriflik, şeyhlik, fütüv<strong>ve</strong>t, seha<strong>ve</strong>t,<br />
kerem, mürüv<strong>ve</strong>t, <strong>ve</strong>fa, hikmet, şeriat, tarikat, hakikat<br />
gibi birçok konuda sorular yöneltir. Zaman<br />
zaman ikiyüzlülük, günahkârlık, mecazi aşk, on<br />
iki ilim, nefis, hışım, gazap, aldatıcılık, ölüm korkusu,<br />
canların bir olup olmaması hakkında çeşitli<br />
sorular sorulur. Hüdhüd bu soruların hepsine<br />
ikna edici cevaplar <strong>ve</strong>rir. Ahiretle ilgili bir fasıldan<br />
sonra yolun kaç fersah olduğunu soran bir kuşa<br />
Hüdhüd, bu yoldan dönen olmadığı için tam olarak<br />
bilmediğini, bildiği kadarıyla yolun üzerinde<br />
talep, aşk, marifet, tevhit, istiğna, hayret, fakr u<br />
fena adlı yedi tane vadi olduğunu söyler. Sonunda<br />
Hüdhüd’ün başkanlığında Simurg’a kavuşma<br />
amacıyla yola koyulmaları, insanın Hakk’a,<br />
mekânsızlığa nispeti <strong>ve</strong> çeşitli öğütlerle eser tamamlanır.<br />
Kuşların bazısı yolda kalır, bazısı eğlence seyrine<br />
düşer; bir çoğu buna benzer sebeplerle yoldan ayrılıp<br />
telef olurlar. Geriye kalan bir avuç kuş da Kaf<br />
Dağı’na ulaşır. Padişahın bulunduğu saraya varınca<br />
Simurg’u görmek için içeri girdiklerinde kendilerinden<br />
başka kimseyi göremezler <strong>ve</strong> Simurg’un<br />
kendilerinden <strong>ve</strong> kendilerinin de ondan başka bir<br />
şey olmadığını anlarlar <strong>ve</strong> hayrete düşerler. Sonuçta<br />
hepsi Simurg’da fani olur, ne yol ne yolcu<br />
ne de kılavuz kalır. Bunlar benliklerinden geçtikleri<br />
için tekrar kendilerini bulmuş olurlar. Fena<br />
<strong>ve</strong> yoklukla barıştıkları için kendilerine ulaşıp<br />
uyanırlar. Kendilerini dünyaya bağlayan maddi<br />
varlıkları bıraktıkları için sonunda mutlak varlığa<br />
kavuşmuş oldular. Başka bir varlıkla var iken,<br />
artık kendileri var olmuşlardır.<br />
KAYNAKÇA:<br />
Ahmet Kartal, “Attar’ın Mantıku’t-tayr’ı ile Gülşehri’nin Mantıku’ttayr’ının<br />
Mukayesesi”, I. Kırşehir Kültür Araştırmaları Bilgi Şöleni<br />
(8-10 Ekim 2003) Bildiriler, Kırşehir 2004, s. 297-329; Amil Çelebioğlu,<br />
Türk Edebiyatında Mesnevi 15. yy. kadar (Sultan II. Murat<br />
Devri) (824-855/141-1451), İstanbul 1999, s. 48-49; Cem Dilçin,<br />
“Mantıku’t-Tayr’ın Manzum Çevirileri Üzerine Bir Karşılaştırma”,<br />
AÜ Dil <strong>ve</strong> Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 36/1-2, Ankara 1993,<br />
s. 35-52; H. Ahmet Sevgi, “Mantıku’t-tayr”, DİA, XXVIII, s. 29-<br />
30; Kemal Yavuz, “Çeşitli Yönleri ile Mantıku’t-tayr <strong>ve</strong> Garibnâme<br />
Mesnevileri”, TDED, XXXI, İstanbul 2004, s. 345-356; aynı yazar,<br />
Gülşehri’nin Mantıku’t-tayr’ı [Gülşen-nâme]-Metin <strong>ve</strong> Günümüz<br />
Türkçesine Aktarma-, I-II, Ankara 2007; Müjgân Cunbur, Gülşehri<br />
<strong>ve</strong> Mantıku’t-tayrı, AÜ, Dil <strong>ve</strong> Tarih-Coğrafya Fakültesi Basılmamış<br />
Doktora tezi, Ankara 1952; Nihad Sami Banarlı, Resimli Türk<br />
Edebiyatı Tarihi, I, İstanbul 1983, 377-380.<br />
Azmi BİLGİN<br />
MA‘RÛF KERHÎ<br />
(ö. 200 / 815?)<br />
Bayramiyye Tarikatı silsilesinde yer alan Ebü’l-<br />
Mahfûz Ma‘ruf b. Fîrûz Kerhî Irak’ın Kerh mahallesinde<br />
doğdu. Ailesinin Hıristiyan <strong>ve</strong>ya Vâsıt’ın<br />
Nehreban köyündeki Sâbiî’lerden olduğu nakledilir.<br />
Eğitimi için çocukluğunda ailesi tarafından<br />
Hıristiyan bir hocaya teslim edildi. Teslis inancına<br />
karşı çıktığı için hocası kendisini dövünce<br />
mektebi <strong>ve</strong> ailesini terk edip kaçtı. Yıllar süren<br />
bu ayrılığı sırasında sekizinci imam Ali er-Rızâ<br />
ile karşılaştı <strong>ve</strong> onun vasıtasıyla müslüman oldu.<br />
E<strong>ve</strong> döndüğünde evlat hasretiyle yanan anne <strong>ve</strong><br />
babası da çocuklarına uyup müslüman oldular.<br />
Bazı kaynaklarda babasının adının Ali olarak<br />
da geçmesi, İslâmiyetten sonra bu adı almış olabileceğini<br />
hatıra getirmektedir. Ma‘ruf’un zühd<br />
hayatına yönelmesi ise Kûfe’de sohbetinden etkilendiği<br />
Ebü’l-Abbas İbnü’s-Semmâk vasıtasıyla<br />
olmuştur. Hocaları arasında ayrıca Dâvud et-Tâî,<br />
Ferkad es-Sebahî <strong>ve</strong> Bekir b. Huneys gibi zâtlar<br />
da vardır.<br />
Ma‘ruf Kerhî Kādiriyye, Rifâiyye, Bedeviyye,<br />
Sa’diyye, Desûkiyye, Mevleviyye, Cel<strong>ve</strong>tiyye, Bektaşiyye,<br />
Hal<strong>ve</strong>tiyye <strong>ve</strong> Bayramiyye gibi birçok tarikat<br />
silsilesinde yer almıştır. Onun bulunduğu üç<br />
ana silsileden biri Ferkad es-Sebahî <strong>ve</strong> Hasan-ı<br />
Basrî vasıtasıyla Hz. Enes b. Mâlik’e, diğeri<br />
Dâvûd et-Tâî, Habîb el-Acemî <strong>ve</strong> Hasan-ı Basrî vasıtasıyla<br />
Hz. Ali’ye, hırka silsilesi olarak da anılan<br />
üçüncüsü ise Ali er-Rıza, Mûsâ el-Kâzım, Câfer<br />
es-Sâdık, Muhammed el-Bâkır, Ali Zeynelâbidîn<br />
<strong>ve</strong> Hüseyin b. Ali vasıtasıyla yine Hz Ali’ye ulaşır.<br />
On iki imamdan yedisinin yer aldığı bu silsile ayrıca<br />
Câfer es-Sâdık’tan sonra Kāsım b. Muhammed<br />
b. Ebu Bekir es-Sıddîk <strong>ve</strong> Selmân-ı Fârisî<br />
vasıtasıyla Hz. Ebû Bekir’e de ulaşmaktadır.<br />
Kerhî’nin talebelerinden en önde geleni, çoğu<br />
silsilenin kendisiyle devam ettiği Cüneyd-i<br />
Bağdâdî’nin şeyhi Serî es-Sakatî’dir. Ayrıca<br />
Kerhî’den sonra halifeleri Şihâbüddin Ahmed<br />
Tebrizî, İsrâfil Mağribî, Ebu Hamza Muhammed<br />
el-Bağdadî ile de farklı silsileler oluşmuştur. Ebu<br />
İshak İbrahim Sayyadî el-Bağdadî, Muhammed<br />
et-Tüsterî, Abbas en-Nişaburî, Ebu Bekir es-<br />
Sefîd, İbrahim b. İsâ el-Isfehânî Kerhî’nin diğer<br />
halîfeleridir.<br />
Bazı müellifler Ma‘ruf Kerhî’nin Kerh’in dışına<br />
çıkmadığını ileri sürerek Ali er-Rıza vasıtasıyla<br />
müslüman olup ondan hırka giydiğine <strong>ve</strong> Dâvud