T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
dan da önemlidir. Menkıbelerde anlatılan olaylar<br />
olağanüstü öğelerle bezense de geçmiş yüzyılların<br />
gerçeklerini günümüze yansıtmaktadır. Eserde, değişik<br />
konuları anlatan çokça minyatür bulunmaktadır.<br />
Bütün bunlarla birlikte fütüv<strong>ve</strong>t ehlindeki bu<br />
üçlü tasnif teşkilât hayatında belirgin bir yer tutmaktadır.<br />
Teşkilâta mensup herkes, kıdemlerine<br />
göre Ahi zaviyelerinde yer alıp mahfillere iştirak<br />
etmektedir.<br />
Bekir ŞAHİN<br />
SEYFÎ<br />
Fütüv<strong>ve</strong>tnâmelerde fütüv<strong>ve</strong>t ehli, seyfî, kavlî <strong>ve</strong><br />
şürbî adı altında üç kola ayrılır. Seyfîler, kelime<br />
kökünden de anlaşılacağı gibi askerî sınıfı teşkil<br />
eder. “Fütüv<strong>ve</strong>t” terimindeki “yiğitlik” anlamı da<br />
bunu ima eder. Necm-i Zerkûb “Seyfî fütüv<strong>ve</strong>t ehli,<br />
o kişilerdir ki kılıçla İslâmı kabul etmişler, Müslüman<br />
olmuşlar, nihayet İslâm’ın tadını almışlar.<br />
Emirü’l-Mü‘minîn Ali (kv)’nin hizmetini kabul edip<br />
onun dostu olarak savaşırlar, manada ise kendi<br />
nefisleriyle savaşırlar.” der. Diğer bir ifade ile seyfî<br />
olan fütüv<strong>ve</strong>t ehli görünürde kılıçla cihad ederken<br />
gerçekte kendi nefisleriyle savaşmaktadırlar. Nasırî<br />
de benzer ifadelerle bunu destekler. Burgâzî ise<br />
“Seyfî’den maksat hizmet etmektir, Ali Peygamber’e<br />
hizmetiyle seyfîlerin pîri olmuştur” demektedir.<br />
Fütüv<strong>ve</strong>tnâmelerde seyfîliğin, talibin üstadına söz<br />
<strong>ve</strong>rmesi <strong>ve</strong>ya onun adına tuzlu su içmesi üzerine<br />
kendisine kılıç <strong>ve</strong>rilmesiyle gerçekleştiği belirtilir.<br />
Nakkaş Ahmed, askerî zümreyi fütüv<strong>ve</strong>t teşkilâtının<br />
tabiî üyesi sayar. Bu durum muhtemelen en-Nâsır<br />
Lidinillah zamanında başlamıştır. Osmanlı padişahlarının<br />
kılıç kuşanma merasimi de seyfîliğe girişin<br />
bir örneği olarak görünmektedir.<br />
Muhtemelen fütüv<strong>ve</strong>t teşkilatının esnaf loncalarına<br />
dönüşmesine kadar (XV. yüzyıl), askerler teşkilatta<br />
seyfî kolu oluşturmuşlardır. Köprülü, Gaziyan-ı<br />
Rum ile Ahiyan-ı Rum arasındaki ilişkiyi bu bağlamda<br />
açıklar. Öte yandan fütüv<strong>ve</strong>tin münhasıran<br />
esnaf teşkilatına dönüşmesinden sonra sefer zamanı<br />
orduya iştirak eden meslek ehli kimselerin<br />
varlığını dikkate aldığımızda seyfîliğin nispeten<br />
dönüşerek devam ettiğini söylemek mümkündür.<br />
Nitekim Ahi zaviyelerinde kişiyi savaşa hazırlayan<br />
kılıç <strong>ve</strong> silah kullanma, okçuluk, atıcılık, güreş<br />
gibi sporların öğretilmesi, Evliya Çelebi’nin “esnaf<br />
alayını” anlatırken meslek gruplarının kaçar kişiyi<br />
seferle vazifelendirdiği hakkındaki açıklamaları <strong>ve</strong><br />
Fütüv<strong>ve</strong>tnâmelerdeki “Levâzım-ı İhtiyat-ı Sefer” gibi<br />
benzeri başlıkların bunu gösterdiği söylenebilir.<br />
KAYNAKÇA:<br />
O. Nuri Ergin, Mecelle-i Umûr-i Belediyye, I, İstanbul 1922, s.<br />
545-546; Fütüv<strong>ve</strong>tname, Süleymaniye Kitüphanesi, İzmir 798/1,<br />
23b-26b; Abdulbaki Gölpınarlı, “İslam <strong>ve</strong> Türk İllerinde Fütüv<strong>ve</strong>t<br />
Teşkilatı”, İÜ İFM, XI/1-4, 1949-1950, s. 42 <strong>ve</strong> bu makalenin<br />
içinde Ahmed b. İlyas el-Hartburtî, Fütüv<strong>ve</strong>tname, (Farsça<br />
metin, s 128, çev. s. 222); Necm-i Zerkûb, Fütüv<strong>ve</strong>tname, (Farsça<br />
metin., s. 147-188, çev., s. 245-247); Nâsırî, Fütüv<strong>ve</strong>tname,<br />
(Farsça metin.,s.190; terc.,s. 327); Franz Taeschner, “İslam Ortaçağında<br />
Futuvva (Fütüv<strong>ve</strong>t Teşkilatı)”, (çev. F. Işıltan), İÜ İFM,<br />
XV/1-4, 1953-1954, s. 15-19; Abdülbâki Gölpınarlı, “Burgâzî<br />
<strong>ve</strong> ‘Fütüv<strong>ve</strong>tname’si”, İÜ İFM, XV/1-4, 1953-1954, s. 129-130;<br />
M. Fuad Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, Ankara<br />
1991, s. 84-93; Müjgan Cumbur, “Anadolu Tarihinde Ahilerin<br />
Seyfî Kolu”, Türk Kültürü, XIII/153-155 (1975), 283-284; M. Saffet<br />
Sarıkaya, XIII-XVI. Asırlardaki Anadolu’da Fütüv<strong>ve</strong>tnamelere<br />
Göre Dini İnanç Motifleri, Ankara 2002, s. 54-55.<br />
M. Saffet SARIKAYA<br />
SEYYİD HÜSEYİN<br />
FÜTÜVVETNÂMESİ<br />
Burgâzî Fütüv<strong>ve</strong>tnâmesi’nden sonra Anadolu’da<br />
yazılan Türkçe Fütüv<strong>ve</strong>tnâme’dir. Seyyid<br />
Hüseyin’in bu Fütüv<strong>ve</strong>tnâmesi, Burgâzî<br />
Fütüv<strong>ve</strong>tnâmesi’yle büyük ölçüde benzerlik gösterir.<br />
Ancak erkân bakımından Burgâzî’den daha<br />
geniştir.<br />
Eser, hamdele ile başlar. Padişaha methiye <strong>ve</strong> kitabın<br />
yazılma sebebi onu takip eder. Daha sonra<br />
Fütüv<strong>ve</strong>t geleneğinde Çar-Pir olarak anılan Hz.<br />
Adem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim <strong>ve</strong> Hz. Muhammed’e<br />
Fütüv<strong>ve</strong>tin nasıl geldiği, ne şekilde intikal ettiği,<br />
İslam tarihinde şöhret bulmuş kıssalarla anlatılır.<br />
Burgâzî Fütüv<strong>ve</strong>tnâmesi’nde bulunmayan Hz.<br />
Muhammed’in Hz. Ali’ye şed kuşatıp <strong>ve</strong>lî <strong>ve</strong> vasî<br />
ilan ettiği Gadiru Hum hadisesi, Hz. Ali’nin on<br />
yedi kemer-bestesi, kardaşlaşma <strong>ve</strong> helva-yı cüfne<br />
bahisleri üzerinde geniş bir şekilde durulur.<br />
Ayrıca Fütüv<strong>ve</strong>tin şartları, yüz yirmi dört edep <strong>ve</strong><br />
sual-cevap faslına yer <strong>ve</strong>rilir.<br />
Fütüv<strong>ve</strong>tnâmenin Türkiye’deki bazı kütüphanelerde<br />
çeşitli nüshaları bulunmaktadır. Müstensih<br />
hataları bir kenara bırakılacak olursa, bu nüshalar<br />
arasında tertip <strong>ve</strong> konu bakımından fazla bir<br />
fark yoktur.<br />
225