T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
eserlerin değerinin anlaşıldığını; dedesi Şeyh<br />
Mahmud’un da şair olduğunu, ancak şiirlerini<br />
yazmadığını, bu nedenle şöhret bulmadığına<br />
eserinde işaret etmektedir. Latifî ise Anadolu’da<br />
“Mevlûd-ı Nebevî”yi konu alan ilk eserin Süleyman<br />
Çelebi’nin kitabı olduğunu vurgulamaktadır.<br />
Köprülü, Latifî’ninkine benzer şekilde görüş<br />
beyan ederek maddi bir kaygı taşımaksızın samimi<br />
bir havada yazıldığını söylediği Vesîletü’n-<br />
Necat’ın Osmanlı Devleti’nde yazılmış ilk manzum<br />
Siyer Kitabı olduğuna dikkat çekmiştir.<br />
Ahiler, Osmanlı döneminde özellikle her yılın 10<br />
Muharrem günü tekkelerinin çevresinde toplanarak<br />
Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necat adlı<br />
eserini okumak için Mevlid töreni düzenlerler,<br />
toplantının sonunda misafirlere ziyafet <strong>ve</strong>rirlerdi.<br />
Ahilerin sırf Mevlid okutmak için kurulmuş<br />
vakıfları vardı.<br />
KAYNAKÇA:<br />
Yusuf Küçükdağ, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşunda Etkin Rol<br />
Oynayan Konyalı İlim, Fikir <strong>ve</strong> Devlet Adamları”, Konya Şehri’nin<br />
Fizikî <strong>ve</strong> Sosyo-Ekonomik Yapısı-Makaleler-I, Konya 2004, s. 128-<br />
129.<br />
Yusuf KÜÇÜKDAĞ<br />
SÜLEYMAN PAŞA<br />
(ö. 758 / 1357?)<br />
Osmanlı şehzadesi <strong>ve</strong> Orhan Bey’in büyük oğlu<br />
olan Süleyman Paşa’nın doğum tarihi kesin şekilde<br />
bilinmemekle birlikte herhangi bir kaynağa<br />
dayanılmaksızın genellikle 716 / 1316 yılı üzerinde<br />
durulur. Mekece vakfiyesinden hareketle onun<br />
bu tarihte (1324) şahitlik edebilecek yaşta bulunması<br />
doğumunu 1310’dan daha erken bir tarihe<br />
çeker. Osmanlı tarihinde Rumeli fâtihi diye bilinmekte<br />
olup geleneğe göre Gelibolu yarımadasına<br />
çıkarak ilk fetih hareketini başlatan şehzadedir.<br />
Bu fetih hareketini takiben Anadolu’dan bölgeye<br />
göç eden kitleler arasında Ahilerin <strong>ve</strong> Ahi liderlerinin<br />
de olduğu anlaşılıyor. Annesinin Nilüfer Hatun<br />
olduğu literatürde yaygın biçimde benimsenmişse<br />
de bu husus şüphelidir. Nilüfer Hatun’un<br />
Bursa’nın alınışından sonra Orhan Bey’in hanımları<br />
arasına katılmış olması daha kuv<strong>ve</strong>tli<br />
bir ihtimaldir. Annesi muhtemelen, 724 (1324)<br />
tarihli Mekece vakfiyesinde adı geçen <strong>ve</strong> Orhan<br />
Bey’in amcasının kızı olduğu anlaşılan Akbaşlu<br />
(Gündüz Bey ?) kızı Efdenze’dir (Efendi / Eftende<br />
/ Efendize / Efendizâde). Nitekim Süleyman<br />
Paşa’nın kızlarından birinin de aynı adı taşımış<br />
olması bu hususta önemli bir ipucudur. Süleyman<br />
Paşa’nın adının geçtiği ilk çağdaş kaynak da<br />
yine bu vakfiyedir. Burada adı şahitler arasında<br />
Süleyman b. Orhan olarak kayıtlıdır. Paşa lakabına<br />
ise ilk Osmanlı tarihi diye kabul edilen<br />
Ahmedî’nin eserinde rastlanmış olması dikkat<br />
çekicidir. Amcası Alâeddin Paşa örneği dışında<br />
daha sonra herhangi bir hânedan mensubunun<br />
kullanmadığı, yüksek askerî idarecilere <strong>ve</strong>rildiği<br />
bilinen bu unvan onun kardeşleri arasında en<br />
büyük şehzade olmasıyla ilgili olabilir.<br />
Hayatının ilk yılları hakkında çağdaş kaynaklara<br />
yansıyan hiçbir bilgi yoktur. Adı, dönemin Bizans<br />
kaynağı olan Kantakuzenos’un <strong>ve</strong> Gregoras’ın<br />
eserlerinde ilk defa 749 / 1348 yılı olayları <strong>ve</strong>silesiyle<br />
geçer. Onun <strong>ve</strong>fatından elli yıl sonra yazılmış<br />
olan ilk Osmanlı kaynağı Ahmedî ile 100<br />
yıl sonra kaleme alınmış En<strong>ve</strong>rî’nin <strong>ve</strong>rdiği bilgiler<br />
<strong>ve</strong> XV. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan<br />
Âşıkpaşazâde, Neşrî, Oruç Bey, Rûhî, anonim Osmanlı<br />
tarihleri hemen hemen birbirinin benzeri<br />
bilgileri tekrarlayarak hakkında bugüne ulaşan<br />
menkıbelerle örülü bir olaylar silsilesinin temelini<br />
oluşturmuştu. Söz konusu kaynaklar onun ilk<br />
defa Gerede’ye hâkim olduğu (Gerede’yi ele geçiren<br />
Candaroğlu Süleyman Bey’le karıştırılmıştır),<br />
ardından İznik’in alınmasında (1331) rol oynadığı,<br />
özellikle İzmit’in fethinden (1337) sonra<br />
bu bölgedeki bazı yerlerin (Taraklı - Yenice, Göynük,<br />
Mudurnu) kendisinin timarı olduğu üzerinde<br />
dururlar. Osmanlı tarihçisi Oruç Bey, Kocaili<br />
kesiminde Konuralp, Akçakoca gibi meşhur<br />
serhad beylerinin <strong>ve</strong>fatıyla onların vilâyetlerinin<br />
Süleyman’a sancak yoluyla <strong>ve</strong>rildiğini yazar. Bu<br />
bilgiler doğrulanamasa da babasının özellikle<br />
1329’da Bizans imparatoruyla yaptığı Pelekanon<br />
savaşında bulunması ihtimali yüksek olan Süleyman<br />
Paşa’nın İznik <strong>ve</strong> İzmit fetihlerinde yine<br />
Orhan Bey’in yanında yer almış olması kuv<strong>ve</strong>tle<br />
muhtemeldir.<br />
Süleyman Bey’in adı Osmanlı kaynaklarında<br />
ikinci defa Karesi ilinin Osmanlılar’a ilhakı <strong>ve</strong>silesiyle<br />
geçer. Orhan Bey, 1337 yazına kadar<br />
Marmara sahillerinde bazı yerleri ele geçirerek<br />
Trakya’ya yönelik bir sefer yapmış, 1348’den itibaren<br />
Karesi topraklarında kontrolü tam olarak<br />
sağlamıştı. Süleyman Paşa’nın bu bölgeye intikalinin<br />
söz konusu olaylar sırasında olduğu <strong>ve</strong> ona<br />
babası tarafından Karesi ilinin idareciliğinin <strong>ve</strong>rildiği<br />
anlaşılmaktadır. Süleyman Paşa bu arada<br />
Kapıdağ, Edincik, Lapseki’yi ele geçirmiş olma-<br />
247