T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
da pusu kuran yedi kişilik gruptan biri Şems’e<br />
işaret ederek dışarı çıkmasını istemiş, Şems de<br />
Mevlana’ya “Beni öldürmek için çağırıyorlar” deyip<br />
çıkmıştı. O anda Şems’e bir bıçak sapladılar,<br />
Şems şiddetli bir nâra attı <strong>ve</strong> kayboldu. Ardından<br />
birkaç damla kandan başka bir şey göremediler<br />
(Menâkıbü’l-ârifîn, II, 684).<br />
Şems-i Tebrîzî’yi aradığı hiçbir yerde bulamayan<br />
Mevlana kırk gün sonra başına beyaz sarık<br />
yerine duman renkli bir sarık sardı. Yemen <strong>ve</strong><br />
Hind kumaşından bir ferecî yaptırdı <strong>ve</strong> ömrünün<br />
sonuna kadar bu kıyafeti kullandı. Mevlana bir<br />
müddet sonra onu bulmak umuduyla Şam’a gitti<br />
ancak bulamadan geri döndü. Birkaç yıl sonra<br />
tekrar gitti, aylarca aradığı halde yine bulamadı.<br />
Mevlana, Şems-i Tebrîzî’den ümidini kestikten<br />
sonra oğlu Sultan Veled’i yanına çağırarak<br />
Şems’in yerine Konyalı Şeyh Selâhaddîn-i<br />
Zerkûb’un (kuyumcu) geçtiğini, müridlerin ona<br />
uymalarını, kendisinin ise şeyhlik yapmayacağını<br />
söyledi. Kuyumculukla meşgul olan Şeyh<br />
Selâhaddin gençliğinde Seyyid Burhaneddin<br />
Muhakkık-ı Tirmîzî’ye mürid olmuş, ardından<br />
Mevlana’ya intisap etmiş, Şems-i Tebrîzî geldikten<br />
sonra da onun sohbetlerine katılmıştı.<br />
Mevlana eskiden Şems’le olduğu gibi bu defa<br />
Selâhaddîn-i Zerkûb’la hal<strong>ve</strong>te girmeye başladı.<br />
Bir kısım müridler bu duruma da itiraz ettiler;<br />
onun cahil olduğunu <strong>ve</strong> şeyhlik için ehil olmadığını<br />
söylemeye başladılar. Şems’den sonra Şeyh<br />
Selâhaddin’le teselli bulan Mevlana, onun kızı<br />
Fatma Hatun’u oğlu Sultan Veled’e almak suretiyle<br />
aralarında akrabalık bağı da oluşturdu.<br />
Selâhaddîn-i Zerkûb’un Mevlana ile beraberliğinin<br />
on yıl sürdüğü, ardından şeyhin hastalanıp<br />
<strong>ve</strong>fat ettiği belirtilmektedir.<br />
Selâhaddîn-i Zerkûb’dan sonra Mevlana hilâfet<br />
makamına müridlerinden Urmiyeli Hüsâmeddin<br />
Çelebi’yi geçirdi. Mevlana’nın en etkili eseri<br />
olan Mesnevî’nin ortaya çıkması Hüsâmeddin<br />
Çelebi’nin teşvikiyle olmuştur. O yüzden Mevlana<br />
ona “Madem ki Mesnevî’nin başlangıcı [başlatıcısı]<br />
sen oldun, o halde bu artarsa sen artırmış<br />
olursun” diye iltifat etmiş <strong>ve</strong> Mesnevî’nin adını<br />
Hüsâmînâme koymuştur. Hüsameddin Çelebi<br />
zamanında müridlerin önceki döneme göre daha<br />
sakin oldukları; haset <strong>ve</strong> taşkınlıklardan vazgeçtikleri<br />
söylenmektedir.<br />
Mevlana, 5 Cemaziyelahir 672 (17 Aralık 1273)<br />
tarihinde <strong>ve</strong>fat etti. Cenazesinde ağlayıp feryat<br />
edilmemesini vasiyet etmesi <strong>ve</strong> öldüğü günü kavuşma<br />
vakti olarak tanımlaması sebebiyle <strong>ve</strong>fat<br />
gününe düğün gecesi anlamında şeb-i arûs<br />
denmiş <strong>ve</strong> yıldönümleri bu adla anılagelmiştir.<br />
Mevlana’nın vasiyeti gereği cenaze namazını kıldırmak<br />
için tabutun önüne geldiği sırada Sadreddin<br />
Konevî’nin hıçkırıklarla kendinden geçtiği,<br />
o sebeple namazı Kadı Sirâceddin’in kıldırdığı<br />
belirtmektedir.<br />
Mevlana’nın müridleri çoğunlukla halk tabakasındandı;<br />
her sanat <strong>ve</strong> meslekten insan onun<br />
sema meclislerine katılıyordu. Bununla birlikte<br />
onun dönemin yöneticileriyle de yakın ilişkisi<br />
vardı. Ancak o bu ilişkiyi genellikle nasihat çerçe<strong>ve</strong>sinde<br />
sürdürüyor, yöneticilerin aralarındaki<br />
çekişme <strong>ve</strong> rekabete dayalı siyasî mücadelelerin<br />
içine girmemeye özen gösteriyordu. Selçuklu<br />
devlet adamlarından II. İzzeddin Kaykâvus,<br />
Celâleddin Karatay, Konyalı Kadı İzzeddin, Emîr<br />
Bedreddin Gevhertaş, IV. Rukneddin Kılıcarslan,<br />
Muînüddin Pervâne, Mecdüddin Atabek,<br />
Emînüddin Mikâil, Tâceddin Mu’tez, Sâhip Fahreddin,<br />
Alemüddin Kayser, Celâleddin Müstevfî,<br />
Atabek Arslandoğmuş, Kırşehir hâkimi Cacaoğlu<br />
Nureddin, doktoru reîsületibbâ Ekmeleddin<br />
en-Nahcuvânî Mevlana’ya büyük saygısı bağlılığı<br />
olan kimselerdi. Muînüddin Pervâne’nin eşi Gürcü<br />
Hâtun, IV. Rukneddin Kılıcarslan’ın eşi Gömeç<br />
(Gumaç) Hâtun da müridleri arasında bulunuyordu.<br />
Mevlana’nın Selçuklu yöneticilerine göre direkt<br />
ilişkisi bulunmadığı Moğollarla ilgili yaptığı bazı<br />
açıklamalar sebebiyle, Moğol sempatizanı olduğu<br />
yönünde iddialar ileri sürülmüştür. Oysa<br />
Mevlana’nın Moğollarla ilgili görüşleri, olayları<br />
tamamen tasavvufî perspektiften ele alıp yorumlamaktan<br />
ibarettir. Bu çerçe<strong>ve</strong>de o, bir yandan<br />
dönemin süper gücünün yükselişini izah etmekte,<br />
diğer yandan da yaptıkları zulümleri dile getirerek<br />
uzun ömürlü olamayacaklarına işaret<br />
etmektedir. Onun bütün olayları yorumlayışının<br />
temelinde, en olumsuz durumlarda bile olumlu<br />
yönlerin <strong>ve</strong> gelişmelerin olabileceği anlayışı<br />
yatmaktadır. Nitekim Mevlana’nın öngördüğü<br />
şekilde, Konya’yı kuşatan Moğol kumandanı<br />
Baycu’nun şehre saldırmadığı <strong>ve</strong> Moğolların daha<br />
sonra Müslüman oldukları bilinmektedir.<br />
Mevlana’nın ünlü mutasavvıf Fahreddîn-i Irâkî<br />
ile yakın dostluğu vardı. Irâkî Konya’da Sadreddin<br />
Konevî’nin derslerine katıldığı sırada<br />
117