T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
geçiren Safevî hânedanıyla iyi ilişkiler içerisinde<br />
olduğu <strong>ve</strong> iki aile arasında akrabalık tesis edildiği<br />
görülmektedir. Şah İsmâil’in Nîmetullâh-ı<br />
Velî’nin soyundan gelen Mîr Nizâmeddin<br />
Abdülbâkî’yi “sadr” tayin etmesi bu aileye duyulan<br />
saygının bir göstergesidir. Safevîler döneminde<br />
tamamen Şiîleşen Nîmetullâhiyye Haydarî,<br />
Safevî <strong>ve</strong> Kalenderî unsurların kaynaşma mahalli<br />
olmuştur. Vahdet-i vücûd görüşünü benimsemeleri,<br />
varlık anlayışlarını açıklarken sıkça ilm-i<br />
hurûf sembolizmine başvurmaları, halkın kendileri<br />
hakkındaki sözlerine önem <strong>ve</strong>rmemeleri,<br />
yerleşik olmaktan çok seyyahlığı tercih etmeleri,<br />
on iki imam <strong>ve</strong> mehdî inancı bu unsurların ortak<br />
anlayışları arasında zikredilebilir.<br />
XV. yüzyıldan itibaren Nîmetullâhîler’in Osmanlı<br />
topraklarında da faaliyet gösterdikleri<br />
bilinmektedir. Celâlzâde Mustafa Çelebi, 949<br />
(1542) yılında Kanûnî Sultan Süleyman’ın Budin<br />
seferinden dönüşte Edirne’de karşılanmasını<br />
anlatırken karşılamaya katılan derviş<br />
grupları arasında Nîmetullâhîler’in de bulunduğunu,<br />
Şah Nîmetullah’ın adından bahseden ilk<br />
Osmanlı müellifi Atâî ise Nîmetullâhî dervişlerinin<br />
daha çok gezginci dervişler olduklarını,<br />
Mâhân’da merkez tekkedeki şeyhlerin peygamber<br />
soyundan geldiklerini söyler. Evliya Çelebi de<br />
Nîmetullâhîler’i fütüv<strong>ve</strong>t grupları arasında sayar<br />
<strong>ve</strong> Şah Nîmetullâh-ı Velî’nin tacının yeşil renkli<br />
<strong>ve</strong> on iki terkli olduğunu kaydeder. XVII. yüzyılda<br />
Osmanlı topraklarında seyahat eden Paul<br />
Ricault, Nîmetullâhîler’in bu topraklara Çelebi<br />
Sultan Mehmed zamanında (1413-1421) geldiklerini<br />
belirtir. Hammer, Osmanlı Devleti’nin kuruluş<br />
dönemlerinde Anadolu’daki derviş grupları<br />
arasında Nîmetullâhîler’i de sayar. M. Fuad Köprülü,<br />
Safevî kültürünün Anadolu’da yaygınlaşmasında<br />
Nîmetullâhî dervişlerinin büyük rolü olduğunu<br />
söyler. Bazı Nîmetullâhî motiflerin bugün<br />
Bektaşîlik içinde eridiği görülmektedir. Bektaşî<br />
gülbanklarında adları zikredilen pîrler arasında<br />
Şah Nîmetullâh-ı Velî’nin de ismi geçer.<br />
XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Nîmetullâhîler’ce<br />
ikinci pîr kabul edilen Ma‘sûm Ali Şah Dekkenî,<br />
Hindistan’dan İran’a gelip tarikatı İran’da ihya etmeye<br />
çalışmışsa da Şiî ulemâsının tepkisiyle karşılaşmış,<br />
kendisi <strong>ve</strong> yerine geçen Nûr Ali Şah bu<br />
süreçte öldürülmüştür. Meczûb Ali Şah tarafından<br />
sürdürülen tarikat onun ölümünden (1238 /<br />
1823) sonra Kevseriyye, Safî Ali Şâhiyye, Şemsiyye,<br />
Gunâbâdiyye, Mûnis Ali Şâhiyye adlı kollara<br />
ayrılmıştır. Günümüzde bunlardan son iki kol<br />
İran, Amerika Birleşik Devletleri <strong>ve</strong> bazı Avrupa<br />
ülkelerinde faaliyetlerini sürdürmektedir.<br />
KAYNAKÇA:<br />
Nîmetullâh-ı Velî, Dîvân, Tahran 1328, s. 75, 579, 601; Celâlzâde<br />
Mustafa Çelebi, Tabakātü’l-memâlik <strong>ve</strong> derecâtü’l-mesâlik (yay.<br />
P. Kappert), Wiesbaden 1981, vr. 348b; Latîfî, Tezkiretü’ş-şu‘arâ<br />
<strong>ve</strong> tabsıratü’n-nuzamâ (haz. Rıdvan Canım), Ankara 2000, s.<br />
524; Nev‘îzâde Atâullah (Atâî), Hadâiku’l-hakâik fî tekmileti’ş-<br />
Şekāik (yay. Abdülkadir Özcan), II, İstanbul 1989, s. 64; Evliya<br />
Çelebi, Seyahatnâme, I, 165, 217; II, 268; Harîrîzâde Kemâleddin,<br />
Tibyânu <strong>ve</strong>sâili’l-hakâik fî selâsili’t-tarâik, Süleymâniye Ktp.,<br />
Fâtih, nr. 430-432, III, vr. 263b-265a; Mâsûm Ali Şah, Tarâik, III,<br />
1-60, 84; Nasrollah Pourjavady - P. L. Wilson, Kings of Lo<strong>ve</strong>: The<br />
Poetry and History of the Nîmatullâhî Sufi Order, Tahran 1978;<br />
Mes‘ûd Hümâyûnî, Târîh-i Silsilehâ-yi Tarîkat-i Nîmetullâhiyye<br />
der Îrân, Tahran 1979; Javad Nurbakhsh, Masters of the Path:<br />
A History of the Masters of the Nimatullahi Sufi Order, New<br />
York 1980; J. Aubin, Matériaux pour la biographie de Shah<br />
Ni’metullah Wali Kirmani, Tahran-Paris 1982; Abdülhüseyin<br />
Zerrinkûb, Dünbâle-i Cüstücû der Taśavvuf-i Îrân, Tahran 1369,<br />
s. 190-222; Ahmet T. Karamustafa, “Early Sufism in Eastern Anatolia”,<br />
Classical Persian Sufism: From its Origins to Rumi (ed. L.<br />
Lewisohn), London-New York 1993, s. 175-198; Fuad Köprülü,<br />
Anadolu’da İslamiyet (haz. Mehmet Kanar), İstanbul 2002, s. 77;<br />
Mahmut Erol Kılıç, “Shâh Ni’matullah Wali in Turkish Literature<br />
and Ni’matullahiyya Order in Ottoman Sûfîsm”, Celebrating<br />
a Sufi Master: A Collection of Works on the Occasion of the 2.<br />
International Symposium on Shah Nematollah Vali, The Netherlands<br />
2003, s. 35-52; Mustafa Âzmâyiş, Silsile-i Niîmetullâhiyye<br />
der Devrân-ı Ahîr, Tahran 2003; A. A. Godlas, “Nîmatullâhîyah”,<br />
The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World (ed. J. L.<br />
Esposito), Oxford 1995, III, 252.<br />
DİA’dan özetlenerek alınmıştır (XXXIII, 133-135).<br />
Mahmut Erol KILIÇ<br />
NÎŞÂBUR MEKTEBİ<br />
Horasan bölgesinde IX. yüzyılda tasavvufun<br />
önemli merkezlerden biri olan Nîşâbur, fütüv<strong>ve</strong>t<br />
<strong>ve</strong> melâmet özellikleriyle tanınan bir merkez haline<br />
geldi. Bu mektebi temsil eden sûfîler arasında<br />
Ebû Hafs Haddâd, Yahya b. Muâz Râzî,Hamdûn<br />
Kassâr, Ebû Osman Hîrî, Ebü’l-Kâsım İbrahim<br />
Nasrâbâdî, Ebû Abdurrahman Muhammed b.<br />
Hüseyin Sülemî, Ebû Ali Dekkâk <strong>ve</strong> Abdülkerim<br />
Kuşeyrî öne çıkmaktadır.<br />
Ebû Hafs Haddâd (ö. 260 / 874) Nîşâbur civarındaki<br />
Kurdâbâd köyünde doğdu <strong>ve</strong> burada yaşadı.<br />
Mesleği dolayısıyla “Haddâd” (demirci) diye tanınmıştır.<br />
Kaynaklar özellikle fütüv<strong>ve</strong>t konusundaki<br />
fikirleriyle sûfîleri kendisine hayran bıraktığını<br />
belirtir. Ebû Hafs’a göre fütüv<strong>ve</strong>t fedakârlık,<br />
diğerkâmlık, nefse hâkimiyet <strong>ve</strong> tahammül gibi<br />
unsurlar ihtiva eder. Fütüv<strong>ve</strong>tin laf değil iş <strong>ve</strong> faaliyetten<br />
ibaret olduğunun üzerinde ısrarla duran<br />
Haddâd fütüv<strong>ve</strong>ti “başkalarına insafla muamele<br />
etmek fakat onlardan insaf beklememektir” diye<br />
tanımlar. Ayırım gözetmeden herkese iyilik yapıl-<br />
159