T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
1WQPJ6Jax
1WQPJ6Jax
- No tags were found...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
A h i l i k<br />
A n s i k l o p e d i s i<br />
ğinde kendisine peygamberlik <strong>ve</strong>rilmiştir. İncil’de<br />
onun dülgerlik mesleği ile uğraştığına dair bilgiler<br />
vardır. Kur’an’da adı Mesih olarak da geçen<br />
Hz. Îsâ’nın çağrısı, muhatap olduğu toplumda<br />
büyük rahatsızlık uyandırdığından, onun çarmıha<br />
gerilerek cezalandırılmasına karar <strong>ve</strong>rilmiştir.<br />
Kur’an’a göre bu planlar boşa çıkmış, Allah onu<br />
katına yükseltmiştir.<br />
KAYNAKÇA:<br />
İbn Kesîr, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, V, (çev. Bekir<br />
Karlığa-Bedrettin Çetiner), İstanbul 1989, s. 1986, 1987, 2001-<br />
2002; Fütüv<strong>ve</strong>tname-i Caʻfer Sâdık, (haz. M. Saffet Sarıkaya),<br />
İstanbul 2008, s. 239; Muallim Cevdet, İslam Fütüv<strong>ve</strong>ti <strong>ve</strong> Türk<br />
Ahiliği: İbn Battuta’ya Zeyl, (çev. Cezair Yarar), İstanbul 2008,<br />
s. 338; Cemal Anadol, Türk İslam Medeniyetinde Ahilik Kültürü<br />
<strong>ve</strong> Fütüv<strong>ve</strong>tnâmeler, Ankara 2001, s. 103-106; M. Asım Köksal,<br />
Peygamberler Tarihi, I, Ankara 2004, s. 334-335; Ahmet Lütfi Kazancı,<br />
Peygamberler Tarihi, İstanbul 2011, 539-541; Ahmet Güç,<br />
“Kur’an’ı Kerim’e Göre Hz. Meryem <strong>ve</strong> Îsâ (a.s.)”, Diyanet İlmi<br />
Dergi, XXVIII/2 (1992), s. 80; Ömer Faruk Harman, “Îsâ”, DİA,<br />
XII, Ankara 2000, s. 465-471.<br />
Ahmet TÜRKAN<br />
ÎSÂ SÜLEYMAN, EBU SELİM<br />
(d. 1956)<br />
Miladi XVIII. Yüzyılın İlk Yarısı Boyunca Dimaşk<br />
Şehrindeki Esnaf <strong>ve</strong> Meslek Grupları (Amman<br />
2000) adlı kitabın yazarıdır. Ürdün’ün es-Salt<br />
şehrinde doğdu. 1978 yılında Ürdün Üni<strong>ve</strong>rsitesi<br />
Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun<br />
oldu. 1990 yılında yüksek lisansını, 1996 yılında<br />
da doktorasını tamamladı. Halen, Ürdün’deki<br />
Mûte Üni<strong>ve</strong>rsitesi İnsan Bilimleri Fakültesi Tarih<br />
Bölümü öğretim üyesidir. “Yakın Dönem Osmanlı<br />
Tarihi” <strong>ve</strong> “Çağdaş Arap Tarihi” uzmanıdır.<br />
Funda TOPRAK<br />
ÎSÂR<br />
Sözlükte “bir şeyi <strong>ve</strong>ya bir kimseyi diğerine üstün<br />
tutma, tercih etme” manasına gelen îsâr ahlâk terimi<br />
olarak “bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde<br />
bulunsa bile sahip olduğu imkânları başkalarının<br />
ihtiyacını karşılamak üzere kullanması,<br />
başkasının yararı için fedakârlıkta bulunması”<br />
demektir. Cürcânî îsârı, “kişinin başkasının yarar<br />
<strong>ve</strong> çıkarını kendi çıkarına tercih etmesi <strong>ve</strong>ya<br />
bir zarardan öncelikle onu koruması” şeklinde<br />
tarif ederek bu anlayışın din kardeşliğinin en<br />
ileri derecesi olduğunu belirtir. Îsâr anlamında<br />
Türkçe’de diğerkâmlık <strong>ve</strong> özgecilik terimleri<br />
kullanılmaktadır. Bir kimsenin cömertlikte îsâr<br />
derecesine ulaşabilmesi için ikram ettiği şeye<br />
kendisinin fiilen muhtaç durumda bulunması<br />
şart değildir; önemli olan, muhtaç olsa dahi<br />
başkasını kendisine tercih edebilecek bir ahlâk<br />
anlayışına <strong>ve</strong> irade gücüne sahip bulunmasıdır.<br />
Fütüv<strong>ve</strong>tle ilgili temel kavramlardan biri olan<br />
îsar Kur’ân-ı Kerîm’de dört âyette (Yûsuf 12/91;<br />
Tâhâ 20/72; en-Nâziât 79/38; el-A‘lâ 87/16) sözlük<br />
manasında, bir âyette de (el-Haşr 59/9) terim<br />
anlamında kullanılmıştır. Kelime aynı manada<br />
hadislerde de geçmektedir. Îsârın terim anlamına<br />
esas olarak gösterilen âyette, bütün mal varlıklarını<br />
Mekke’de bırakarak Medine’ye göç etmek<br />
zorunda kalan Hz. Peygamber’i <strong>ve</strong> diğer muhacirleri<br />
şefkatle kucaklayıp mal varlıklarını onlarla<br />
paylaşmaktan çekinmeyen Medineli müslümanlar<br />
(ensar) övgüyle anılmakta, âyette onların şahsında<br />
müslüman toplumun bazı temel manevî<br />
<strong>ve</strong> ahlâkî özelliklerine temas edilmektedir. Buna<br />
göre müslümanlar öncelikle imanı gönüllerine<br />
yerleştirmişlerdir; ayrıca muhacirler gibi zor durumda<br />
kalıp kendi beldelerine gelenleri se<strong>ve</strong>rler;<br />
din kardeşlerine kendilerinden daha fazla imkân<br />
sağlanmasından dolayı içlerinde kıskançlık duymazlar;<br />
nihayet ihtiyaç içinde olsalar dahi onları<br />
kendilerine tercih eder, şahsî menfaatlerinden,<br />
zevklerinden fedakârlıkta bulunurlar.<br />
Îsâr kavramı tefsirlerde, “âhiret saadetini elde<br />
etme arzusuyla başkasının iyiliğini <strong>ve</strong> mutluluğunu<br />
kendine <strong>ve</strong> kendi zevklerine tercih etmek,<br />
başkasının ihtiyacını kendi ihtiyaçlarından daha<br />
önde tutmak” şeklinde açıklanıp bir cömertlik<br />
derecesi olarak gösterilmektedir. Kaynaklarda<br />
cömertliğin sehâ, cûd <strong>ve</strong> îsâr olarak başlıca üç<br />
derecesi bulunduğu belirtilir. Buna göre bir kimsenin<br />
elindeki imkânların en çok yarısını başkasına<br />
ikram etmesine sehâ (sehâ<strong>ve</strong>t), çoğunu<br />
<strong>ve</strong>rmesine cûd, imkânlarının tamamını başkaları<br />
için kullanmasına da îsâr denir. Gazzâlî, cömertliği<br />
“Allah’ın ahlâkî sıfatlarından biri” şeklinde<br />
tanımlamakta, cömertliğin en yüksek derecesinin<br />
de îsâr olduğunu ifade etmektedir. Kur’ân-ı<br />
Kerîm’de Hz. Peygamber’in çok yüce bir ahlâka<br />
sahip olduğu bildirildiğine göre îsâr aynı zamanda<br />
Resûlullah’ın ahlâkının da bir unsurudur.<br />
Ancak diğer erdemli davranışlarda olduğu gibi<br />
îsârın da belirtilen ahlâkî değeri kazanabilmesi<br />
33