27.08.2015 Views

T.C Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ​

1WQPJ6Jax

1WQPJ6Jax

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

A h i l i k<br />

A n s i k l o p e d i s i<br />

Ebû Abdurrahman, Tabakâtu’s-Sûfiyye, (yay. Nureddin Şeribe,<br />

Mektebetü’l-Hâncî, Kahire 1986.<br />

Ali BOLAT<br />

2004, s. 101-118; Numan Meriç, Radavi’nin Haza Kitabu Fütüv<strong>ve</strong>tname,<br />

Manisa 2013, s. 21; Mehmet Saffet Sarıkaya, “Ahilik<br />

Kültürünün Aleviliğe Yansıyan Boyutları”, II. Ahilik <strong>ve</strong> El Sanatları<br />

Sempozyumu, Antalya 2000, s.10; Sibel Turhan Tuna, Türk<br />

Dünyasındaki Düğünlerde Koltuklama <strong>ve</strong> Kırmızı Kuşak Bağlama<br />

Geleneği, Ankara 2006, s.149-160; Fatma Ayhan, Türk Giyim Kültüründe<br />

Pantolonun Gelişimi <strong>ve</strong> Dünya Giyim Kültürüne Etkisi,<br />

Kırgızistan 2013, s. 1-13.<br />

256<br />

ŞALVAR<br />

Vücudun belden aşağı kısmını örten, bacaklara<br />

geçirildikten sonra bir uçkurla bele bağlanan,<br />

geniş ağlı, dökümlü görünüme sahip bir giysidir.<br />

Fütüv<strong>ve</strong>t kuruluşlarında şalvar bir üniforma<br />

<strong>ve</strong> şeref elbisesidir.<br />

Şalvar, daha ilk dönem eserlerinde Fütüv<strong>ve</strong>t<br />

üniforması olarak yer almıştır. Nitekim<br />

Suhre<strong>ve</strong>rdî, kaleme aldığı Fütüv<strong>ve</strong>tnâme adlı<br />

eserinde, Fütüv<strong>ve</strong>t teşkilatına girişin kurallarını<br />

yazmış; Fütüv<strong>ve</strong>t kadehinden içme <strong>ve</strong><br />

seravil/şalvar giymenin Fütüv<strong>ve</strong>te girmenin<br />

şartı olarak göstermiştir. Bundan dolayı şalvar<br />

Ahilerin de en önemli kıyafetlerinden<br />

bir olmuştur. Gölpınarlı, İslâm <strong>ve</strong> Türk İllerinde<br />

Fütüv<strong>ve</strong>t Teşkilâtı adlı eserinde bütün<br />

Fütüv<strong>ve</strong>tnâmelerin tasavvufla bağlantılı olduğunu,<br />

Fütüv<strong>ve</strong>t teşkilatlarındaki uygulamaların<br />

da tarikattan kaynaklandığını ifade etmiş;<br />

Suhre<strong>ve</strong>rdî Fütüv<strong>ve</strong>tnâmesi’ne dayanarak, “tasavvuf<br />

kis<strong>ve</strong>si hırka, fütüv<strong>ve</strong>t libası şalvardır.<br />

Şalvar hırkadan bir cüzdür. Nitekim fütüv<strong>ve</strong>t<br />

de tarikatın bir cüzü’ demektedir.” şeklinde bu<br />

konuya açıklık getirmiştir.<br />

Şalvar, Ahileri sembolize eden kıyafetler arasında<br />

idi. Nitekim İbn Battuta Konya Ahileri hakkında<br />

bilgi <strong>ve</strong>rdiği bölümde onların Fütüv<strong>ve</strong>te<br />

senetlerinin Hz. Ali’ye kadar vardığını, sûfîlerin<br />

hırka giymesi gibi Ahilerin şalvar giydiklerini<br />

söylemektedir. Bu durum Ahilerde şalvarın<br />

özel bir kıyafet olduğunu göstermektedir.<br />

Tasavvufta hırka, dünyevi hayattan uzaklaşmayı<br />

sembolize ederken Ahilerde şalvar, dünya<br />

içinde kalmayı <strong>ve</strong> mücadele etmeyi sembolize<br />

etmektedir.<br />

KAYNAKÇA::<br />

Murat Hanilçe, Şeriye Sicillerine Göre XIX. Yüzyıl Başlarında<br />

Tokat’ta Giyim, Konya 2011, s.423-455; Ferhat Erarı, Ahilik <strong>ve</strong><br />

Ahilik Kültürünün İktisadî Hayatımızdaki Anlam <strong>ve</strong> Önemi, Ankara<br />

1999, s.118; M. Fatih Köksal, Ahi Evran <strong>ve</strong> Ahilik, Kırşehir<br />

2008, s. 76-77; Mehmet Saffet Sarıkaya, XIII-XVI. Asırlardaki<br />

Anadolu’da Fütüv<strong>ve</strong>tnâmelere Göre Dinî İnanç Motifleri, Ankara<br />

2002, s.159; Abdülbaki Gölpınarlı, Îslâm <strong>ve</strong> Türk İllerinde<br />

Fütüv<strong>ve</strong>t Teşkilâtı, İstanbul 1949-50, s.146-147; Yahya B. Salih<br />

El-İslamboli, Tarikat Kıyafetleri, İstanbul 2006, s. 161; İbrahim<br />

Arslanoğlu, Fütüv<strong>ve</strong>tnâmeler <strong>ve</strong> Bir Fütüv<strong>ve</strong>tnâme, Kırşehir<br />

Nurgül KILINÇ<br />

ŞÂTIR<br />

Ahilikte esnaf içindeki hileciler hakkında kullanılan<br />

bir tabirdir. Ş-t-r kökünden ism-i fail <strong>ve</strong>zninde<br />

gelen kelime, “ailesine problem çıkaran<br />

<strong>ve</strong> onları terk eden, doğru yoldan çıkan, haylaz,<br />

ahlaksız, kurnaz, zeki” gibi anlamlara gelir. Kelime,<br />

tasavvuf literatüründe “ayyâr”, “rind”, “evbaş”<br />

gibi kelimelerle eş anlamlı olarak kullanılır.<br />

Terim, çoğunluğunu şehirlerdeki işsiz güçsüz<br />

kimselerin, ayak takımının, topraksız köylülerle<br />

ordudan ayrılmış askerlerin oluşturduğu, fetâ ile<br />

ilgili bazı özelliklere sahip kitleleri ifade etmek<br />

üzere kullanılmıştır.<br />

Bunlar, fütüv<strong>ve</strong>t kavramının iffetli, cesur, cömert<br />

gibi vazgeçilmez niteliklerini toplayan, merkezî<br />

iktidarın zayıfladığı zamanlarda toplum düzenine<br />

<strong>ve</strong> siyasî otoriteye karşı çıkan, genç <strong>ve</strong> bekâr<br />

erkeklerden oluşan bir sosyal grup hüviyetiyle<br />

Abbâsîler döneminde ortaya çıkmışlardır. Bu<br />

gruplar arasındaki fütüv<strong>ve</strong>t telakkisi henüz sûfî<br />

nitelikler taşımaz. Bu kitle, güçlü iktidarlar zamanında<br />

geri plana çekilip âdeta ortadan kaybolmuş,<br />

ancak yönetimin zayıfladığı dönemlerde sorumsuzca<br />

hareketleriyle ülkeleri için her zaman<br />

problem teşkil etmiştir. Bağımsız gruplar halindeki<br />

ayyâr zümresi, bazen bürokratlar tarafından<br />

siyasî menfaatler için kullanılmışdır. İslâm tarihi<br />

bunun örnekleriyle doludur. Dönemin kroniklerinde<br />

söz konusu zümreler hakkında <strong>ve</strong>rilen bilgilerden,<br />

fityânın her zaman için belirtilen fazilet<br />

kavramlarına göre yaşayan gençler olmadıkları,<br />

hatta bir kısmının eğlenceli bir hayata pek de<br />

ilgisiz kalmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte<br />

IX-X. yüzyıllarda Ma<strong>ve</strong>raünnehr bölgesinde<br />

fütüv<strong>ve</strong>t ehliyle benzer hususiyetleri taşıyan “gaziler”<br />

adını taşıyan, ribatlarda yaşayan, gündüzleri<br />

cihadla, geceleri ilim <strong>ve</strong> zikir ile uğraşan bir<br />

teşkilât vardır. Dönemin tarihçilerinden Beyhakî<br />

bunların reislerini “Sipâhsâlâr-ı Gâziyân”, ‘Utbî<br />

“Reîsü’l-Fityân”, Gerdîzî “Ayyârların Başı” diye<br />

tanımlar.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!