12.02.2018 Views

Norman Davies - Avrupa Tarihi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

leşimi halindeydi. İmparator yokluğunun gösterdiği gibi, Almanya adı dışında<br />

dağılmış durumdaydı. Aiplerin kuzey ve güneyindeki Alman ve İtalyan toprakları<br />

rakip çıkarlar arasında bölünmüştü. İsviçre diye bir ülke yoktu ve<br />

Habsbürglar henüz Avusturya'ya gelmemişlerdi. Toton Şövalyelerinin Prusyası<br />

kariyerinin henüz başlarındaydı, ama daha sonraki (1265'te hâlâ memleketleri<br />

Savabya kalesinde bulunan) Hohenzollernlerin Prusyasıyla benzer bir yönü<br />

yoktu. İskandinavya'da Norveç, Danimarka denetiminden çıkmıştı, ama ayrılık<br />

sürmeyecekti. İsveçliler, Litvanyalılar gibi, Doğu'da çokuluslu işgallere uğramışlardı.<br />

II. Ottokar yönetimindeki (h. 1253-78) Bohemya görkeminin doruğundaydı,<br />

Avusturya ve Styria'yı kendisine yeni katmıştı. Macaristan çöküş<br />

durumundaydı, iki Moğol akınından sonra yerli Arpad hanedanının sonu gelecekti.<br />

Bizans İmparatorluğu, <strong>Avrupa</strong>'nın en eski siyasal varlığı, dört yıl önce<br />

Konstantinopolis'i geri almış ve Latin yağmacıları Yunanistan'daki son tutamak<br />

yerlerine sürmüştü. Bu siyasal birimlerin hiçbiri modern zamanlara gelemeyecekti.<br />

Dolayısıyla, on üçüncü yüzyılda ulusal devletlerden söz etmek sorunludur.<br />

Eğer bu sırada herhangi bir yerde ulusal kimliğin gelişimi aşamasından<br />

söz edilebilirse, bu ancak kendilerini komşularından başarılı biçimde ayırmış<br />

küçük ülkeler için yapılabilir. Örneğin Portekiz, Danimarka ve Balkanlarda<br />

Sırbistan ve Bulgaristan gibi ülkeler. Sırbistan ve Bulgaristan bağımsızlıklarını<br />

1180'lerde Bizans'tan yeniden aldılar. Daha önemlisi, ikisi de kendi paırikleriyle<br />

kendi Ortodoks kiliselerini kurdular; Sırbistan 1219'da, Bulgaristan<br />

1235'te. Bu adım onlara ayrı kimlik oluşturmaları, ulusal eliti yetiştirmeleri,<br />

siyasal tanınmaları ve ulusal kurumları yaratmaları için güçlü bir araç verdi.<br />

Bu adım Latin Hıristiyan dünyasında Reformasyon'a kadar hiçbir ülkenin ve<br />

Moskof Rusyasının da 1589'a kadar atmadığı adını olacaktır. Bu gelişme, beş<br />

yüz yıl Osmanlı yönetiminde kaldığında uyumları sınamadan geçecek olan iki<br />

Slav halkın bağlarını da güçlendirmiştir.<br />

<strong>Avrupa</strong>, Osmanlılardan ve ikinci büyük Müslüman ilerlemesinden önceki<br />

son iki yüzyılını yaşıyordu. Doğu'da ipekyolu halen açıktı. Hıristiyan seyyahlar<br />

Tatar ülkesine yaptıkları seyahatleri yazıyorlardı. Marco Polo'nun Rialto'dan<br />

Çin'e doğru yola çıktığı bu yıl "Kuzeyin Venedik"! Amstel Nehrinin<br />

üzerinde kurulmuştu.<br />

Hollandalı tarihçiler, herkes gibi tarihi bugünden geriye doğru okuına<br />

alışkanlığına sahiptirler. On dokuzuncu yüzyılda ulusal tarihler ilk kez formüle<br />

edilmeye başladığında, Alçak Ülkeler de Belçika ve Hollanda olarak henüz<br />

ikiye bölünmüştü ve Flaman ve Dutch toplulukların en eski zamanlardan beri<br />

var olduğu kabul edilmişti. Örneğin Scheldt'in bir kıyısındaki ortaçağ Sluis kiliselerinin<br />

Hollanda tarzının incisi ve öteki kıyıdaki Damme kiliselerinin Flaman<br />

mirası olduğunu göstermek için çok çaba harcanmıştı. Tarihçilerin, ayrı<br />

Hollanda ve Belçika geleneklerinin, daha önceki ortak Nederland bilincinin<br />

gelişimine keyfi bir nokta koyan 1589-1648 Hollanda isyanından öncesine<br />

uzanmadığını göstermeleri için hayal güçlerini fazlasıyla zorlamaları gerekmişti<br />

(Bkz. s. 577-583). Hikâyenin eski bölümlerinde ortak kimlik duygusunun

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!