12.02.2018 Views

Norman Davies - Avrupa Tarihi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

teliğini kazandıran umutsuzluk ve çılgınca sevinç, gaddarlık ve sofuca şefkat<br />

arasındaki sürekli gidiş gelişi yaratıyordu." 2<br />

Çalışmaları dönemi kavramamızda önemli etkiler yaratmış olan Johan<br />

Huizinga, yalnızca sürekli felaketler karşısında duyulan güvensizliği değil, neredeyse<br />

herkesi ve bütün olayları saran "gururlu veya acımasız kamusallık"ı<br />

dile getirmektedir; ziller takılmış cüzamlılar, kiliselerdeki dilenciler, meydandaki<br />

idamlar, ateşte yakma törenleri, alaylar, cüceler ve büyücüler, paganlık,<br />

armaların güçlü renkleri, çan kuleleri ve tellallar, pis koku ve parfümler:<br />

" 1418'deki korkunç Armagnaclar katliamı |sırasında]... Paris halkı, Sainl-<br />

Eustache kilisesinde Sanit-Andre kardeşlik örgütünü kurmuştur; rahipler ve halk,<br />

herkes kırmızı güllerden çelenk taşımaktadır; kilise sanki gül suyuyla yîkanmtşçasına<br />

gül kokmuştur..." 3<br />

"Ortaçağ ruhunun aşırı heyecanı" daha sonraki Romantiklerin Gotik merakıyla<br />

ilişkilendirilebilir. Ama ortaçağ tarihini yeniden kavrama gibi olanaksız bir<br />

çabaya girişildiğinde, bu öğenin can alıcı önemi vardır.<br />

Fakat Huizinga'nın parlak tezinde dikkat edilmesi gereken bir yan vardır.<br />

Çoğu Batılı tarihçi gibi o da dikkatini Batı <strong>Avrupa</strong> üstünde yoğunlaştırmış,<br />

Fransa ve Alçak Ülkeler üstünde durmuştur; ama bu genellemelerin bütün Hıristiyan<br />

dünyasına atfedilmesi konusunda biraz gönülsüzlük olmalı. Daha<br />

önemlisi, gerileyen ortaçağ ruhunu bu kadar canlı betimlerken, mevcut değişim<br />

ve yenilenme tohumlarını yeterince görmemek gibi bir tehlike de vardır.<br />

Rönesans bilim adamları konularının kökenlerini on dördüncü yüzyıl başlarına<br />

götürmekte zorlanmıyorlardı (Bkz. VII. Bölüm), Eskinin yeniyle birlikte<br />

var olduğu uzun biT dönemin varlığını düşünmek gerekiyor, Tarihçiler<br />

hikâyelerinin gerekliliklerine göre ikisinden birinin üstünde duruyorlar. Huizinga<br />

hümanist biçimlerin çok geç, Rönesans "esin"i olmadan ortaya çıktığını<br />

vurgulamakladır. Ve hikâyesine değişimin ritmiyle uğraşan bütün tarihçilerin<br />

sevdiği bir benzetmeyle son verir: "Akıntı tersine dönüyor." 4<br />

Bu koşullarda, Ortaçağın Gııııbatıtrıı benzetmesine direnmek daha akıllıca<br />

olur. Dönemi çağdaşların çözüm bulamadığı uzun bir bunalım dönemi olarak<br />

düşünmek doğruya daha yakın olacaktır. Şafağın sökeceği yönünde bir düşünce<br />

yoktu. Sözcüğün birçok anlamıyla, ortaçağ <strong>Avrupa</strong>lıları vebanın çocuklarıydı.<br />

*<br />

Bizans İmparatorluğu, Latin imparatorların sürülmesinden sonra yeniden kurularak<br />

gölgesinin gölgesi haline gelmişti. <strong>Avrupa</strong> tarafında Konstantinopolis<br />

kentinden ve bitişik Rumeli eyaletinden başka toprağı yoktu. Küçük Asya'da<br />

Karadeniz'de birkaç kentle çoğu Ege kıyısında bulunan kentleri vardı. Diğer<br />

yerlerdeki eski eyaletleri bağımsız Bulgaristan ve Sırbistan krallıklarının, çeşitli<br />

Latin prensliklerinin, dağılmış Haçlıların ve Venedik valilerinin, Anadolu'da

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!