12.02.2018 Views

Norman Davies - Avrupa Tarihi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Bireyciliğin kökleri Platonculukia. Hıristiyan ruh u;o loi isinde ve ortaçağ felsefesinin<br />

nominalizminde saplanmıştır. 2 Fakaı ana dalga Bıırckhardl'ın parlak bireyleriyle<br />

karakterime ettiği Rönesans ile birlikle geldi. İnsana duyulan kıilürel ilgi. kişisel<br />

vicdana duyulan dini ilgi ve kapitalist girişimciliğe duyulan ekonomik ilgi hep birlikte<br />

bireyi merkeze koydu. Aydınlanma bocke ve Spinoza ile başlayarak, "bireyin özgürlüğü"<br />

ve "insan haklan" konusunu <strong>Avrupa</strong> kültürünün orlak diline katılana kadar<br />

inceden inceye işledi.<br />

On dokuzuncu yüzyılda bireyci leorı birkaç farklı yol üzerinde gelişti. Kani kısıtlamaya<br />

ugramaksızın kişisel çıkarların peşinde koşulmasının ahlak dışı olduğunu<br />

belirtmişi! ve bireylerle toplumun birbiriyle çelişen çıkarlarını uzlaştırma görevi Özgürlük<br />

Üzerine, (1850) adlı eseriyle John Stuart Mille düştü. SocMsme ct liberie'de<br />

(1898) Jean Jaurès sosyalist terimlere başvurarak benzer bir denemeye girişti. Vine<br />

de her zaman aşırı olanı takip etmeye hazır insanlar vardı. Birey ce MiilkiyetH 1844)<br />

adlı eserinde Max SU mer "ulus", "devlet" veya "toplum" gibi her türlü kolektifi iği<br />

küçümsüyordu. Sosyalist Düzende insan Ruhu (1891) adlı çalışmasında Oscar Wilde<br />

ise yaratıcı sanatçının mullak haklarını savundu: "Sanal dünyanın bugüne kadar<br />

gördüğü bireyciliğin en yoğun ifadesidir."<br />

Virminci yüzyılda hem komünizm hem faşizm bireyi kıiçümscdi. Demokratik<br />

devletlerde bile. abartılan hükümet bürokrasileri hizmet etmek için yaratıldıkları kişilere<br />

genellikle zulmettiler. Yen) liberal tepki 1920'lerin "Viyana Okulunda" hız kazandı.<br />

liderlerinin lümü |Karl Popper (doğumu 1902), l.udwig von Mises (1881-<br />

1973) ve Friedrich von llayek (doğumu 1899)| göç atiler. Ilayek'in Serflıgc Giden<br />

Yol (1944) ve Bireycilik vc Ökonomik Düzen (1949) adlı eserleri savaş sonrası yemi<br />

tutucuları eğitti. Ateşli bir öğrenci bir keresinde hiddetle şöyle ilan ediyordu: "Toplum<br />

diye bir şey yoktur."-*<br />

Bu lürden aşırılıklar vatandaşı sadece bir mal, hizmet ve hak tüketicisi olarak<br />

sunmak eğilimindeydi. Politika bir "yakınmalar küllüriı'ne doğru yozlaşma tebdilini<br />

taşıyordu. Belirli bir noktada bunun lam karşıtı olan eğilim, aynı derecede saygıdeğer<br />

olan görev geleneği içinde kendini yeniden öne sürmekteydi. 4<br />

Reform asvon: Buna rağmen Reformasyonu basitçe Rönesansın bir devamı olarak<br />

görmek mümkün değildir. Hümanizmadan farklı olarak, refornıasyon ortaçağın<br />

en derin iman geleneklerine hitap ediyordu ve sadece bilginleri değil<br />

kitleleri de etkileyen dini bir yeniden canlanma dalgası üzerinde ilerliyordu.<br />

Katolik Kilisesini bozulmamış durumda tutmak için elinden geleni yapan ve<br />

reform hareketinin bir kolu dağılmaya başladığında, arınmış ve birleştirilmiş<br />

bir din için yürüttükleri kampanyayı iki misli güçlendiren insanlar tarafından<br />

başlatılmıştı. İnsanın tolerans gösterme özelliğiyle hiçbir ilgisi yoktu. Bu yüzden<br />

Rönesansın ve Reformasyonun çtkış noktalarının ortak olması, sonradan<br />

bunların çok ayrı yönlerde akan nehirlere bölündüğü gerçeğinin gizlenmesine<br />

neden olmamalıdır. Benzer bir bölünme Kilise reformu hareketinde de gelişti.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!