12.02.2018 Views

Norman Davies - Avrupa Tarihi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

lendi. Kaygı ve kötümserliğin havası Oswald Spengler'in "Batı Uygarlığı "na<br />

özgün bir Alman bakışını yansıtan Der Untergang des Abendlandes (Batı'nın<br />

Çöküşü, 1918) adlı yapıtında saptandı. Komünizmin ilerleyişi birçok Batılı entelektüeli<br />

heyecanlandırdı. Bolşeviklerin Rusya'daki meydan okuyan ütopik<br />

tutumu onlara çok ilginç geliyordu. Aktif komünist politika çok az kişinin<br />

işiydi; ama Marksizmden esinlenmiş görüşler moda halini almıştı. <strong>Avrupa</strong> tarihinin<br />

en kanlı rejiminin hiçbir yanlış iş yapmayacağına inanan Moskova'ya giden<br />

bu hacı kalabalığı kitlesel yanılgının tuhaf bir manzarasını sunuyordu. 24<br />

Faşizm de akademik ve kültürel işbirlikçilerini bulacaktı. G. B. Shaw gibi bazı<br />

kişiler rengine bakmaksızın tüm diktatörlere yaltaklandılar. 1931'de SSCB ziyaretinde,<br />

'İngiltere'de keşke zorla çalıştırma olsaydı. Bu durumda iki milyon<br />

işsizimiz olmazdı." dedi. Onunla kişisel olarak görüştükten sonra Stalin hakkındaki<br />

görüşleri şöyleydi: "Aile yaşamı, erdem ve saflık açısından bir örnek<br />

olduğu söyleniyor." 25 Webbs'in Soviet Communism: A New Civilisation (Sovyet<br />

Komünizmi: Yeni Bir Uygarlık) kitabına benzeyen kitaplar geçmişe bakarak<br />

değerlendirildiklerinde kolayca budalaca diyerek nitelendirilebilir; fakat bunlar<br />

bir yandan dünyayı Sovyet gerçekliği hakkında bilgisiz bırakırken diğer<br />

yandan da savaş-sonrası kuşağın gerçek heyecanlarını olumsuz şekilde tatmin<br />

etmeye yöneldiler. Julien Benda'nın La Trahison des clercs'inde (1927) olduğu<br />

gibi politik baskı altındaki entelektüeller arasında ahlâki dürüstlük eksikliği<br />

yinelenen bir temaydı. Benda'nın kendisi Stalin'in göstermelik mahkemelerini<br />

haklı çıkartmaya çalışmasaydı kitabı daha inandırıcı olabilirdi, tspanyol filozof<br />

Jose Ortega y Gasset, totalitarizmi kitle kültüründen kaynaklanan bir tehlike<br />

olarak gördü. Rebellion de las Masas (Kitlelerin İsyanı, 1930) adlı yapıtında demokrasinin<br />

çoğunluğun tiranlığını doğuracak tohumları barındırdığı konusunda<br />

uyarılar yaptı.<br />

Dinsel düşünce alanında ise tutucu Katolik hiyerarşisi komünizme karşı<br />

Protestan kiliselerinden daha katı bir çizgideydi. Fakat XI. Pius 1937 yılında<br />

yayımladığı, Mit brennender Sorge ve Divini Redempioris olarak bilinen iki Papalık<br />

genelgesinde, Nazizm ile komünizmin Hıristiyanlıkla bağdaşmadığını<br />

duyurdu. Aynı tarihlerde yeni Thomasçı Jacques Maritain (1882-1973) gibi<br />

modernist Katolik düşünürler Kilisenin toplumsal düşünüşünü güncelleştirmeye<br />

çalıştılar. Mezhepler arası dinsel tartışmalar bir süre Frankfurt'ta profesörlük<br />

yapmış olan Musevi İlahiyatçı Martin Buber (1875-1965) ve Die fcirliche<br />

Dogmatik (1932) adlı etkili yapıtın yazarı olan Protestanlığın düşünsel temellerini<br />

yeniden gündeme sokmaya çalışan İsviçreli Karl Barth (1886-1968)<br />

tarafından teşvik edildi.<br />

Savaş sonrasının yıkım ve şaşkınlığı edebiyatta en etkileyici şekilde T. S.<br />

Elliot'un harika yapıtı Waste Land'da (Boş Toprak), Pirandello'nun Aliı Karakter<br />

Yazarım Arıyor'unda (1920) ve James Joyce'un "bilinç akımı" metinlerinden<br />

olan Ulysses (1923) ve Finnegans Wake'de (Finnegans'm Uyanışı, 1939)<br />

betimlendi. 1928 yılı hem D. H. Lawrence'in İngiliz cinsel adetlerine cesaretli<br />

saldırısı olan yayımlanmamış Lady Chatterley's Lover (Lady Chatterley'in<br />

Âşığı) ve politik olarak soldan ve Nazi öncesi Berlin'in uygunsuz sanat orta-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!