12.02.2018 Views

Norman Davies - Avrupa Tarihi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

sıyla başa çıkamadı. Din Savaşlarından sonra, "Sevgili Aklın Işığı"nnı kullanılmasının<br />

doğal ve gerekli bir panzehir olduğu düşünülebilir. Nitekim Aydınlanmanın<br />

bütün gücü, sadece süregelen bağnazlıkların yüzeyini süpürüp geçmiştir.<br />

Benzer sorunlar siyasi tarihçilerin aynı dönem için kullandıkları "Mutlakıyet<br />

Çağı" sıfatını da kuşatmıştır. Zamanın birçok <strong>Avrupa</strong>lı hükümdarının<br />

ya mutlak bir güce sahip olduğu ya da en azından bunun için çabaladığı kolaylıkla<br />

düşünülebilir. Ama, durum böyle değildi. Mutlakıyet çağı <strong>Avrupa</strong>lıları,<br />

tıpkı türdeş rasyonalistler olmadıkları gibi, türdeş mutlakıyetçiler de olmamışlardır.<br />

Vestfalya Barışı ve Fransız Devrimi arasındaki birbuçıık yüzyıl esnasında, <strong>Avrupa</strong><br />

haritası çok az kökten değişiklik geçirmiştir. Dönemin her savaşı bir<br />

miktar toprak alışverişiyle sonuçlandı. Özellikle (Jırecht Antlaşması (1713)<br />

bir karışıklığa neden oldu; Polonya-Liıvanya'nın ilk paylaşımıysa (1773) bir<br />

depremin başlangıcını haber vermekteydi, Britanya Adalarının birleşmesi<br />

(1707) önemli bir yeni gücün ortaya çıktığını kanıtlamaktaydı. Ancak harita<br />

üzerindeki ana blokların çoğu aslında değişmeden kalmıştı. Fransa'nın Ren'e<br />

yönelmesi sadece kısmen başarılı oldu; Prusya kısmen daha az kazançla yetinmek<br />

zorunda kaldı. Osmanlıların son büyük akını kontrol altına alındı ve geri<br />

çevrildi. Sadece Rusya çarpıcı şekilde büyümeye devam ediyordu. <strong>Avrupa</strong>'nın<br />

hasta adamlarından hiçbiri gerçeklen yok olma safhasına ulaşmadı: ispanya,<br />

Kutsal Roma İmparatorluğu, İsveç ve Polonya-Litvanya, hepsi de hastaydı, fakat<br />

hepsi de hayatta kaldı.<br />

Siyasa) sistemler çoğu ders kitabında yazılandan çok daha fazla çeşitlilik<br />

göstermekteydi (Bkz. Ek. 111). Bu "Mutlakıyet Çagı"nda mutlakıyetçi devletler<br />

gerçekte bir azınlık oluşturmaktaydılar. Yelpazenin bir ucundaki tamamen<br />

ademi merkeziyetçi, anayasal ve cumhuriyetçi isviçre konfederasyonundan,<br />

diğer ucundaki Rusya, Osmanlı İmparatorluğu ve Papalık Devletindeki aşırı<br />

otokrasilere varıncaya kadar, siyasal sistemlerde büyük bir çeşitlilik söz konusuydu.<br />

<strong>Avrupa</strong>'daki cumhuriyetler, Venedik, Polonya-Litvanya ve Birleşik Eyaletlerce;<br />

anayasal monarşiler değişik zamanlarda İngiltere, lskoçya ve İsveç,<br />

mutlakıyetçi monarşiler de Fransa, İspanya ve Avusturya tarafından temsil<br />

edilmiştir. Kutsal Roma İmparatorluğu hem seçim hem de miras yoluyla başa<br />

geçen krallarıyla, cumhuriyetler ve anayasal monarşiler arasında bir yerde bulunmaktaydı,<br />

otoriter bir geleneğe uygun olarak anayasal yapıları uygulayan<br />

Prusya ise, anayasaya dayalı bir sistem ve mutlakıyet arasında bir yere düşmekteydi.<br />

Genç Pitt'in bir keresinde hiddet içinde "sivrisinek yığını" diye nitelediği<br />

yüzlerce küçük devletten oluşan <strong>Avrupa</strong>'nın Klemstafliera'ı içinde bile<br />

büyük çeşitlilik bulunabilmekteydi. Dubrovnik, Cenevre ve Cenova gibi minyatür<br />

kent devletleri vardı; Courland gibi minyatür prenslikler, Avignon gibi<br />

kilise devletleri ve Andorra gibi benzeri görülmemiş melezler mevcuttu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!