01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBULLAŞMAK<br />

için zorunlu olan bu ilişki, Lozano’nun da işaret<br />

ettiği gibi, özel otomobil lehine göz ardı edildiğinde,<br />

etkileşimin temel mekanları olan kaldırımlar<br />

ya zorunlu bir teknik öge olarak tasarımın parçası<br />

olur, ya da yaşamayan boşluklar olarak kalırlar.<br />

Vatan ve Millet caddelerinde olduğu gibi, otoyol<br />

benzeri bulvarlarla kurulan ulaşım ağlarında yaya<br />

zaten söz konusu edilmez ya da Mecidiyeköy ve<br />

Beşiktaş gibi kent merkezlerinde kaldırım işgale<br />

uğrar. Özel otomobil, kişisel hareketlilik olanağının<br />

bir aracı ve simgesi olarak densizce kent içine<br />

sokulur; bununla da kalmayıp, yayaların mekanına<br />

tecavüz etmekten çekinmez.<br />

Nezaket (civility) kavramı, kent için kullanılan<br />

civitas, civilization kavramlarıyla ilişkilidir.<br />

Kent, kültür yoğunluğu ve medeni sosyal davranışlarla<br />

çevrelenir. Topluluğun hareketlerine<br />

rehber olması beklenen bir kurallar bütünü olarak<br />

“medeniyet”in göstergesi kabul edilen kaldırımlar<br />

açısından, İstanbul (nadir iyi örnekler dışında)<br />

ilginç olumsuz örneklerin görüldüğü bir kenttir.<br />

Profesyonel anlamda, bu karşılaşma alanlarının<br />

tasarımı konusunda son derece başarısız olunduğu<br />

söylenebilir. Sosyal hayata adım atarak, kentsel<br />

topluluğun bir parçası olmaya geçişin kapısı gibi<br />

görülebilecek bu arayüz niteliğindeki mekanlarda,<br />

özel kullanımlar doğup biçimlenir ve özel bir anlam<br />

taşımaya başlar. Halbuki İstanbul söz konusu<br />

olduğunda, kaldırımlar yara bere içindedir: kapanmış<br />

ama bağladığı kabukla tümseklenmiş, az ötede<br />

yeni açılan bir yara ile çukurlaşmış, üstüne binen<br />

ağır yükle zemine iyice oturup bombelenmiş… Bir<br />

adım at, şimdi sıçra, yana kay, üstünden atla, hatta<br />

t-ı-r-m-a-n… Sık sık kaza haberleri yayımlanır:<br />

altyapı çalışmaları için açılan ve kapatılmayan<br />

kuyulara düşenler… Ya da yeni bir inşaat çalışması<br />

için, aslında izin alınmadan girişilen bir zemin çalışmasının<br />

delip geçtiği yüzeyden metroya ulaşan<br />

darbelerle kıyısından dönülen felaketler… Trafik<br />

kurallarını hiçe sayarak -kazayla!- kaldırımda yayaları<br />

biçen araçlar… Sadece yaşlılar ve fiziksel<br />

engelliler değil, İstanbul’da herkes kaldırımda<br />

güvende olmadığını bilerek hareket etmek zorundadır.<br />

Yayalaştırılmış İstiklal Caddesi (bak. İstiklal<br />

Caddesi ya da “Beyoğlu”) zemin kaplamaları<br />

ise, nerdeyse on beş yıldır bir yap-boz örneğidir.<br />

Kuban’ın “kaldırım hastalıkları” adını verdiği bu<br />

durum, biraz da İstanbul’un yaşadığı deneyimin<br />

ve ait olduğu coğrafyanın özeti gibidir.<br />

—Ela Çil ve Hülya Hatipoğlu<br />

>İstiklal Caddesi ya da “Beyoğlu”, Yayalaştırma<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-185

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!