01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBULLAŞMAK<br />

Daha 1930’lardan, eski yolun asfalt kaplanmasından<br />

beri bu etkinliğin adı “Bağdat’a çıkmak”<br />

ya da “asfalta çıkmak”tır. Semt sakini Erenköylü<br />

ya da Suadiyeli asfalta çıkar, buna karşılık vapura<br />

binerek “şehre iner”. Bağdat’a “çıkılır”, tıpkı<br />

Beyoğlu’na çıkıldığı gibi. Bu dilsel ifade, belki de<br />

coğrafi olmaktan çok, modernitenin statü simgelerine<br />

bağlı bir prestij değerine işaret eder.<br />

Yol, mesafe demektir. Uzunluğu ve genişliği,<br />

çevresindeki yapılar ve ağaçlarla, üzerindeki<br />

araçların ve kaldırımlarındaki hayatın akışıyla<br />

ilişkisi, ruhunu ve ölçeğini etkiler ve buna başka<br />

algılar katılır. 1910’ların henüz resmen Bağdat<br />

Caddesi olmamış Ihlamur Yolu, doğa seslerinin,<br />

rüzgarın, lodosun, uzaktaki hatboyundan gelen<br />

tren sesinin ve istasyon meydanındaki camiden<br />

okunan ezanın ses mekanını ve mesafe referansını<br />

oluşturduğu, toprak yolun 60’ların başında<br />

yumuşatılan topoğrafyasıyla, önceleri daha keskin<br />

yükseltilerle sonlanan ve sahile inen dik ara<br />

yolların ucundaki denizin ses ve ışık izleriyle, yol<br />

üzerindeki köşk siluetleri ve çınar dizileriyle belirlenen<br />

bir mekan ve algı dünyasına sahipti. Arada<br />

boşluklar, erik ağacı, leylak ve böğürtlen öbekleri,<br />

menekşe gülü, şebboy, leylak kokusu, yaz geceleri<br />

ateşböcekleri, gündüz cırcırböceği konserleri...<br />

Mevsimlerin, yazın ve kışın, saatlerin, gündüzün<br />

ve gecenin ritmi ve bu ritmin hissedildiği, hem<br />

doğal, hem yerleşik bir mekan... Sonra tramvayın<br />

sesi, sisli ve tipili gecelerde denizden gelen<br />

sirenler, bir yazlık sinemadan yayılan İngilizce<br />

konuşmalar... 30’lar, 50’ler devrildiğinde bu tarih<br />

ve onun kırıntılarını taşıyan bellek, bir zaman doğal<br />

olanın belli belirsiz izlerini, yeni kesişmeleri ve<br />

arayüzleri, birlikteliği ve karşıtlıkları yeni ve giderek<br />

yoğunlaşan kentsel mekana taşıdı: Seçkinlik<br />

ve sıradanlık, özellik ve çoğaltılmışlık, beton ve<br />

peyzaj, kendiliğinden olan ve kurgulu olan: 30’lu<br />

yıllardan 60’lara kadar yaşayan semt buluşmaları,<br />

dolunay gecelerinde iskelelerde bir pagan ritüeli<br />

gibi kutlanan mehtap, “top sahaları”nda yapılan<br />

maçlar ve kurulan “cambazhaneler” yerini ödemeli<br />

park yerlerine, Cumhuriyet Bayramı geçitlerine<br />

ve Fenerbahçe’nin zaferleri sonrasındaki çılgın<br />

taraftar coşkusuna bıraktı. Ama aynı zamanda<br />

bir modernleşme ve özgün bir kentsel oluşum<br />

göstergesi olan bu değişim, birey için olsun, küçük<br />

gruplar için olsun, caddenin çekim gücünü, canlılığını<br />

ve uyarıcılığını yok etmedi. Beden ve araç<br />

bu mekanda hala bir arada, yan yana olabiliyor,<br />

merak ve temaşa sürüyor, küçük burjuva günlük<br />

yaşamı kendine sanal ya da anlık ufuklar açmaya<br />

çalışıyor; caddeye yabancı “kara gençler” içinse<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-043

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!