01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBULLAŞMAK<br />

kaçınılmaz olarak kullanmak zorunda kaldığı<br />

olağan bir izdiham olanağı. Geniş bir kentli grubu<br />

bunu söylem bazında kabul edemez gözükürken,<br />

varettiği fırsatları aynı kararlılıkla sömürür.<br />

İstanbul üzerinde bir metropolün varlık kazanabilmesi<br />

için hem çok uygun, hem de çok uygunsuz<br />

bir coğrafyada konumlanır. Önemli deniz ve kara<br />

yollarının düğüm noktasındadır. Dolayısıyla, coğrafi<br />

açıdan çok avantajlıdır. Öte yandan da iki dar<br />

yarımadanın Boğaziçi’nde karşılaşan uçlarında<br />

yerleştiği için hinterlandı bakımından talihsizdir.<br />

Yakın çevresinde geniş tarım alanları yoktur. Su<br />

ihtiyacının karşılanması ise Geç Antik Çağ’dan<br />

beri sorun olmuştur. Çünkü çevresinde yüksek<br />

ve düzenli debili akarsular bulunmaz. Bu iki yarımada<br />

önemli akarsuları barındıramayacak kadar<br />

incedir. 20. yüzyıl biterken farkına varılacaktır ki,<br />

burada üzerinde spekülasyon yapılacak, kentin yayılma<br />

alanını oluşturacak toprak da yeterince yoktur.<br />

Dolayısıyla, özellikle 1990’lardan başlayarak<br />

İstanbul’da hızlı bir yayılma ve büyüme gündeme<br />

geldiğinde bunun ciddi engellerle yüzyüze olduğu<br />

farkedilir. Örneğin, kentin yerleştiği batıda Trakya<br />

ve doğuda Kocaeli yarımadalarının kuzey şeridi,<br />

aynı zamanda da kentin orman alanını oluşturur.<br />

O kesim üstelik de kentin yakın çevresindeki en<br />

kayda değer su kaynaklarını barındırmaktadır.<br />

Bunun anlamı, kentin yayılma alanı olmak için<br />

en avantajlı konumda olan bölgenin, paradoksal<br />

olarak aynı zamanda yayılmanın denetlenmesinin<br />

gerektiği bölge oluşudur. Sonuç, İstanbul metropoliten<br />

alanının doğu-batı ekseninde bir şerit<br />

halinde uzanması olur. Merkezleşme talepleriyse<br />

yükselmeyle karşılanacaktır. Ancak, arazi kıtlığı<br />

yalnızca merkezlerin değil, konut yerleşim alanlarının<br />

da yükselmesini zorunlu kılar. Öte yandan,<br />

yine 1990’lara dek İstanbul’da arsa arzı da kısıtlı<br />

olmuş, yeni yerleşim alanları için arsa üretmek<br />

yerine, kentin geç 19. yüzyıldaki imarlı yayılma<br />

alanını neredeyse sabit tutmak yeğlenmiştir. Bu,<br />

örneğin, Bağdat Caddesi eksenli bölgenin (bak.<br />

Bağdat Caddesi) erken 1960’larda ortalama iki<br />

katlıyken, 2000’lerde onlu katlarla ifade edilen<br />

bir yükselme yaşamasına yol açar. Beylikdüzü gibi<br />

uzak banliyölerde arsalar tarla statüsünden sadece<br />

on yıl içinde on-on beş katlı apartman bloklarına<br />

dönüşürler. Talebin yüksekliğinin yanı sıra, onun<br />

ve bir dizi başka etmenin getirdiği spekülatif kazanç<br />

olanağı kentsel alanda yükselme beklentisini<br />

sürekli tırmandırır. Kentin hemen her bölgesinde<br />

arsa ve mülk sahipleri o bölgedeki gabarinin veya<br />

yapılaşma katsayısının arttırılması için siyasal<br />

baskı yaparlar. Eski gecekondu alanlarında bile<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-398

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!