01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBULLAŞMAK<br />

laboratuvarı haline gelmeye başlayan filmlerin<br />

nesnesidir. Seyirciyi İstanbul ile yüzleştirmeyi<br />

amaçlayan 60’lar sineması, gerek tematik gerekse<br />

biçimsel anlamda yine bir parça devşirmeydi;<br />

ancak daha önce hiç temas edilmeyen kent,<br />

kentli, kentleşme ve kentlileşme gibi soru(n)ları<br />

keşfederek, günümüz filmlerine de öncülük etmişlerdir.<br />

80’lerin sonuna kadar yine daha çok<br />

gişeye yönelik, Amerikan rüyasına benzeyen<br />

melodramlar ortaya çıkar. 90’larda ise sinema,<br />

60’ların filmlerindeki entelektüel kaygıyı benimsedi;<br />

hem yürürlükteki ekonomipolitik düzeni ve<br />

kentsel yaşamın yarattığı baskıları ve sıkıntıları<br />

eğretileyen hem de mevcut kentsel politikalara<br />

odaklanmanın eleştirel mesafesini inşa eden bu<br />

filmler, aynı zamanda estetik kaygıları olan bir sinema<br />

dili kotardı. C Blok (1994), Masumiyet (1997)<br />

ve 3. Sayfa (1999) adlı Zeki Demirkubuz filmleri;<br />

Tabutta Rövaşata (Derviş Zaim, 1996), Gemide<br />

(Serdar Akar, 1998), Laleli’de Bir Azize (Kudret Sabancı,<br />

1998), çok ödüllü Uzak (Nuri Bilge Ceylan,<br />

2002), Anlat İstanbul (Ümit Ünal vd, 2004) gibi<br />

filmler, kentsel mekanda üstü örtülmeye çalışılan<br />

imgeleri (ekranın) alan-içi’ne taşıyarak, İstanbul’u<br />

bir görme deneyimi, bir görünürlük alanı olarak<br />

(yeniden-) icat ettiler.<br />

Sinema dilindeki bu değişim, 2000’lerde kenti<br />

ele geçirmeye başlayan küresel kapitalizmin on<br />

yıllar süren kuluçka süreciyle ve yol açtığı kentsel<br />

yabancılaşma, korku, şiddet, yoksulluk ve yoksunluk<br />

gibi sorunlarla ilişkiliydi. Seyirci ise, bunlardan<br />

ziyade, hala Hollywood filmlerine ya da yerli<br />

türevlerine itibar etmektedir. Zaten seyrin mekanı<br />

da artık sinemanın ilk olarak Beyoğlu’nda yakaladığı<br />

kültürel iklimde değil, küresel kapitalizmin<br />

gösteri mekanları, yani alışveriş merkezlerinin<br />

kontrollü gövdelerinde ikamet ediyor (bak. Alışveriş<br />

Merkezi). Kente hızla nüfuz etmeye başlayan<br />

“multiplex”ler, orta sınıfın hala bir eğlence-tüketim<br />

nesnesi olarak gördüğü sinemanın hem<br />

yeni konumunu hem de ürününü belirliyorlar.<br />

Elektronik teknolojiler sayesinde, tüm dünyada<br />

eşzamanlı olarak vizyona giren filmlerle rekabet<br />

edebilmek için, 60’ların tasarım sinemasının izini<br />

süren birkaç bağımsız yönetmen dışında, postmodern<br />

popüler eğlencelikleri “film” adı altında<br />

üreten bir endüstrinin parçası oldular. Oldukça<br />

geç bir tarihte gelişmesine karşın, kentsel mekan<br />

ve sinema etkileşimini ortaya koyan bir dizi<br />

nitelikli yapıt, bugün hala kitlelere ulaşamayan,<br />

kamuyla ilişki kuramayan filmler kategorisinde<br />

yer alıyor. Öte yandan, ister bu popüler ve ticari<br />

“filmsi”lerde, isterse bir sanat yapıtı olarak üre-<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-320

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!