01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBULLAŞMAK<br />

“şanlı” yıl geçmiş, ama hala İstanbul gözünü uzağa<br />

diktiğinde, İstanbullu işkilleniyor, bağırıp çağırıyor,<br />

üzerine yürüyor, rahatsız olup gösteri yapıyor,<br />

bayrak çekiyor. Böyle anlarda, İstanbul’da<br />

hiç İstanbullu olmadığını düşünmek mümkün.<br />

Uzağa dikilmiş gözler ve doğası gereği sonuçsuz<br />

kalmaya yazgılı bir hırs arasında bölüştürülmüş<br />

manzaralarına bakarken (bak. Manzara) veya<br />

içinden, sallana sallana, terleye terleye geçerken,<br />

aynı yaranın türlü türlü zonklamalarıyla karşılaşmak<br />

mümkün.<br />

İstanbul belediye otobüslerinden birinde tanık<br />

olduğum eğlenceli bir tartışmayı anlatmam<br />

gerekecek bunu açmak için. Kalabalık bir İstanbul<br />

otobüsü. Sallana sallana, terleye terleye şehrin<br />

içinden geçiyoruz. Ellili yaşlarında bir beyamca<br />

ile bir hanımefendi tartışmaktalar. Hanımefendi,<br />

beyamcanın şimdi hatırlamadığım bir sebeple kabalık<br />

ettiğini düşünüyor ve beyamca da doğrusu<br />

daha kaba sayılmayı kabul etmeye yanaşmıyor.<br />

Kim kabadır kim kibardır tartışması başlamış<br />

durumda. Söz sözü iteklerken tartışma yavaşça<br />

kim daha yeni İstanbulluysa o garanti daha kaba<br />

olandır gibi bir yerde düğümleniyor. Karşılıklı<br />

eski İstanbulluluk iddiasında bulunuyorlar. Sonra<br />

hanımefendi kendisinin çok daha eski, en eski<br />

İstanbullu olduğunu bir şekilde söylüyor. Bunun<br />

üzerine beyamca da ona “o zaman siz Rumsunuz!”<br />

demesin mi… Bütün otobüs donup kalıyoruz.<br />

En eski “Türk Tangosu”ndan Seyyan Hanım<br />

cevap veriyor: “Mazi kalbimde bir yaradır / Bahtım<br />

saçlarımdan karadır.”<br />

Hatırlar mısınız, birkaç sene önce ilginç bir<br />

olay olmuştu İstanbul’da. Zihinsel özürlü çocuğunu<br />

henüz beş yaşındayken kaybeden bir anne,<br />

otuz yıl sonra oğlu bulunduğunda hemen yaralarını<br />

kontrol etmiş, yaralarından tanımıştı evladını.<br />

Gözyaşları içinde.<br />

İşte bunlar kalbindeki yaralar değil, bedenindeki<br />

yaralardı. İstanbul’u çıplak görmüş olan, bedenindeki<br />

yaraları da bilir. Onu yıkayıp paklayan<br />

annesini yıllar önce kaybettiğine göre, İstanbulla<br />

sevişmiş olanlar bilebilir bugün ancak bedenindeki<br />

yaraları.<br />

Ne geldi aklıma, Zapatistaların Subcommandante’si<br />

Marcos, bir söyleşisinde, on çocuk sahibi<br />

olmasına rağmen karısını hiç çıplak görmemiş<br />

bir Meksika köylüsünden bahsediyordu. O Meksikalının<br />

İstanbul’daki uzak akrabaları, vajinayı<br />

görseler belki de bir yara sanacaklar. Dahası vaji-<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-384

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!