01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İSTANBULLAŞMAK<br />

kentte yaşadığı “şokları” algılama, alımlama ve<br />

deneyimleme ihtimallerine uyumlu olabilmesi<br />

halinde yeni estetik deneyleri biçimlendirebilecektir.<br />

Avangard sinemacılar, bu yaklaşımın<br />

soykütüğünü imleyen modern kenti temel alarak,<br />

kentsel deneyimleri inşa etmeye soyunurlar.<br />

1920’lerin sonlarında, belge ile kurguyu bir araya<br />

getiren filmik kent senfonileri onların yapıtlarıdır;<br />

kenti inşa eden makinelerin hareketi ve hızı; insan<br />

gözü ile kameranın mekanik gözünü birleştiren<br />

çarpıcı sekanslar ve bu sekansların ritmini simüle<br />

eden müzik, yeni kent algısının şiirsel temsilidir.<br />

Alman dışavurumculuğu, İtalyan fütürizmi,<br />

Rus konstrüktivizmi ve suprematizmi, Fransız<br />

kübizmi, sürrealizmi ve dadaizmi içinde soruşturulan<br />

modernist görme, sinematografinin dilini<br />

yaratan tasarım araçlarının ve tekniklerin içine<br />

yerleşir. Tüm avangardların amacı, gündelik<br />

kent yaşamını şekillendiren zamansal-mekansal<br />

pratikleri, gizlemeden olduğu gibi gösterebilen<br />

bir soyut estetik yakalamaktır. Çünkü soyut ve<br />

somut kent imgeleri arasındaki gerilim, kurgusal<br />

ile belgesel arasındaki görsel-işitsel deneyimi de<br />

estetik hale getirebilecektir. Kent senfonileri bu<br />

yüzden bir tür modern kent manifestolarıdır.<br />

Cumhuriyet Türkiyesi’nin modernleşme<br />

projesi içinde bir parça ihmal edilmiş olsa da,<br />

İstanbul’un 18. yüzyılda başlayan modernizasyon<br />

süreci kuşkusuz –her ne kadar kendi avangardını<br />

üretememiş ya da koruyamamışsa da- bir dizi çok<br />

katmanlı ve çok anlamlı manifesto yaratabilirdi.<br />

Ancak İstanbullu sinema da, kentin maruz kaldığı<br />

altyapısız Batılılaşma çizgisinden, ekonomipolitik<br />

söküklerden bağımsız oluşması mümkün<br />

olmadığı için, daima yüzer-gezer şekillenmiştir.<br />

Ortaya çıkan bazı yapay İstanbul senfonileri ise bir<br />

manifestodan öte, belki belge-film kategorisinde<br />

anlamlı olabilecek dizilmiş görüntülerden ibarettir.<br />

Cumhuriyet döneminin önemli şairlerinden<br />

Nazım Hikmet’in bir dönem Rusya’da aldığı sinema<br />

eğitiminin ardından, 1934’te çektiği İstanbul<br />

Senfonisi, Rus montaj estetiği içine yerleştirilen<br />

İstanbul imgelerinden ibaret olsa da yine de bir<br />

kent deneyi olması bakımından kayda değerdi.<br />

Ve bir diğer İstanbullu şairin, Orhan Veli’nin<br />

dediği gibi, 40’ların sonunda hız kazanan göçlerle<br />

bir Anadolu mozaiğine dönüşmeye başlayan<br />

“İstanbul’un orta yeri sinema” oluverir. 1960’lar<br />

itibarıyla kent, avangard sinematografik deneylerin<br />

değilse de, Guy Debord’un “psikocoğrafya”<br />

içinde tanımladığı türden kentsel deneyimlerin<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-319

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!