01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBULLAŞMAK<br />

gördükleri kentsel mekana ilişkin yeni algı biçimleri<br />

de bu filmler sayesinde temsiliyet kazanmışlardır.<br />

Filmin mimarlık ve kente, mimarlığın ise<br />

filme katkısını açımlayan bir dizi bildiri, makale<br />

ve program da ortaya koyan bu ittifak, böylece<br />

sinema-mimarlık-sanat etkileşiminin kuramsal<br />

arka planını üretmişlerdir. Filmler, kapitalizmin<br />

sanayi kentlerinde yol açtığı sorunların ve dayattıkları<br />

yeni üretim ve tüketim biçimlerinin nasıl<br />

anlaşıldığını ortaya koyan hakikat şemaları haline<br />

gelmiştir. Örneğin, Danimarkalı-Alman yönetmen<br />

Urban Gad’ın, Berlin’de bir işçi mahallesinde çektiği<br />

Fakir Jenny (1912) ile Önkapı-Arkakapı (1915)<br />

adlı iki öncü film, ulaşım ve iletişim ağlarıyla zamansal<br />

ve mekansal algısı parçalanan sanayi kenti<br />

Berlin’deki sosyoekonomik ve politik meselelerin<br />

kenti nasıl yeniden biçimlendirdiğini görünür<br />

kılmıştır. Bu türden pek çok film, kentsel olguların<br />

bir metaforik ve/veya metonomik sorgulama aracı<br />

niteliği kazanır. Öte yandan, kentsel mekanın,<br />

sinemanın tasarım araçlarıyla (ses, ışık, dekor,<br />

kostüm, kamera planları ve açıları, montaj, kurgu)<br />

yeniden üretilebilmesi, filmin salt bağlamsal<br />

değil, biçimsel karakteristiğinin de gelişmesine<br />

vesile olmuştur. Bir zaman, mekan ve olay şebekesi<br />

(anlatı) tasarlayan her film, nihayetinde hem<br />

insanın kentle ilişkilerini tercüme eden, hem de<br />

yeni deneyim ve algı kanalları yaratan modernite<br />

deneyi, hem bir tasarım söylemi, hem de bir söylemsel<br />

tasarımdır.<br />

İstanbul ise tasarım pratiklerinin veçhesini<br />

genişleten bu sinematografik deney ve deneyimler<br />

yerine, bir pseudo ekonomipolitiğin nesnesi haline<br />

gelmiş ve belki de bu yüzden gerçek anlamda<br />

bir modernlik kültürüne içkin hale gelmemiştir.<br />

Kentin imgesi, 20. yüzyılın ilk otuz yılında, bu yüzden<br />

salt ekranda yüzen turistik bir peyzajla veya<br />

ardı ardına dizilen kartpostallarla temsil edilir. Bu<br />

sonucu, hep söylenegeldiği gibi salt sinema fabrikalarının<br />

sayısal ve/veya teknik yetersizlikleri değil,<br />

üst üste binen Batılılaşma ve modernizasyon<br />

fenomenlerine yönelik bir entelektüel ve eleştirel<br />

bakışın gelişememesi doğurmuştur. Osmanlı’nın<br />

ardından Cumhuriyet sürecinde, kentsel mekan<br />

üretiminde olduğu gibi, imge üretimi de ideolojik<br />

bir vizyonla biçimlenmiştir; ilki ümmetin,<br />

ikincisi ulusun inşasıyla ilişkilidir. Batıyla bütünleşmiş<br />

modernlik düşünün, salt kamunun<br />

veya belli bir toplumsal sınıfın modernleşmesi<br />

olarak anlaşılması, mekansal/toplumsal yapının<br />

gözardı edilemez kırılmalarla biçimlenmesine<br />

yol açar. Sinematografik vizyon bu algının göstergesidir;<br />

Osmanlı modernleşmesinden itibaren<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-315

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!