01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBULLAŞMAK<br />

dili, çoğulluğu uzlaştıran bir karakter taşıyordu.<br />

Modernist kent ve mimari kabaca şunu demek<br />

istiyordu: Kamusal prensip, sermayenin ya da herhangi<br />

bir sosyal kesimin olası keyfi hareketlerini<br />

engelleyecek, onun kendi simgelerini kamusal<br />

alana rahatça yerleştirmesine karşı duracak ve<br />

mutlak bir güç olarak yaşama egemen olma çabasını<br />

törpüleyecekti. Bu projenin kent pratiğinde<br />

ne kadar başarılı olduğu bir tartışma konusudur;<br />

oysa şu vardır ki, belki de böyle bir prensibin Batı<br />

sanayi toplumlarında en fazla pratikleştiği yer,<br />

stadyumlar olmuştur.<br />

Bu açıklamalar çerçevesinde 80’li yılların<br />

stadyum planlarına baktığımızda, karşımıza genellikle<br />

üç ana kütle çıkmaktaydı: 1- Kapalı tribün,<br />

2- Orta-açık tribün, 3- Kale arkaları... Kimi<br />

stadyumlarda ise, orta-açık tribünler de üzerleri<br />

kapatılıp, kapalı tribün haline getirilebilirdi. Bu<br />

durumda, karşılıklı kapalı tribünler “numaralı<br />

koltuklu tribün” ve “numarasız koltuklu tribün”<br />

olarak ayrılırdı. Bu kütleler her şeyden önce maç<br />

izleme konforu bakımından bir hiyerarşi oluştururlardı.<br />

En rahat oturma yerleri, sahaya en açık<br />

görüş açısı, yağmur, güneş ve rüzgardan korunma<br />

olanağı vs... Burada hemen, bu kütleler arasındaki<br />

fiyat farkının bir uçurum yaratmadığını vurgulamalıyız:<br />

Çoğu stadyumda kale arkalarıyla ortaaçık<br />

tribün birleştirilmişti ve fiyatları aynıydı.<br />

Bu yüzden taraftarların tribünlere “kimlik” ve<br />

“üslup” farklılıklarına göre dağılımı, bilet ücretlerinden<br />

bağımsız biçimde, son derece özgürce idi.<br />

İşte bu anlamda, İstanbul’un modernist kamusal<br />

alan prensibine uygun olarak tasarlanmış<br />

ilk büyük stadyumu, İnönü Stadyumu’dur.<br />

Tüm Türkiye’nin Stadyumu, İnönü: Mimari<br />

planları İtalyan mimar Vietti Violi tarafından çizilen,<br />

uygulama aşamasında da Türk mimarlar Şinasi<br />

Şahingiray ve Fazıl Aysu’nun devreye girdiği İnönü<br />

Stadyumu inşaatına 1939 yılının Mayıs ayında başlanmıştı.<br />

Fakat inşaat II. Dünya Savaşı’nın yarattığı<br />

olumsuz ekonomik koşullar yüzünden durma noktasına<br />

geldi. Diğer yandan yapının tamamlanması<br />

için gerekli olan alan açma çalışmalarının da aksaması,<br />

projenin sürekli değişmesine neden oldu.<br />

Temelinin atılışından ancak sekiz yıl sonra açılışı<br />

yapılabilen stadyum, uzun süre eksik donanımıyla<br />

hizmet vermek zorunda kaldı. Portatif tribünlerle<br />

desteklenen, geçici uygulamalar ile işlevselleştirilmeye<br />

çalışılan İnönü Stadyumu, ancak 1960<br />

yılında ilk projedekine yakın bir görüntüye kavuşabilmiştir.<br />

Fakat yine de bu stadyum modernist<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-336

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!